Top
Muharrem Sarıkaya

Muharrem Sarıkaya

msarikaya@htgazete.com.tr

27/10/2020

Madam Mitterand, Sarkozy, Macron...

TÜRKİYE Fransa ilişkileri neredeyse 30 yıldır sağlıklı zeminde ilerlemedi.

İlişkilerin en iyi olduğu dönem dahi özünde ötelenmiş kriz barındırdı.

Bu kimi zaman Kürt, kimi zaman Ermeni, kimi zaman da radikal İslam, bazen de ötekinde aranan demokrasi ve insan hakları oldu.

En sıkıntılı dönemi ise François Mitterand’ın Cumhurbaşkanı olduğu 1990’lı yılların başında gerçekleşti.

BAYAN MİTTERAND’DAN BERİ…

Cumhurbaşkanı’nın eşi Danielle Mitterand’ın Türkiye’ye yönelik tutumu, terör örgütü olduğu AB tarafından da kabul edilmesine karşın PKK’yı açıktan desteklemekle kalmayıp, Öcalan için de “Kalbimde özel bir yeri var” demesi ilişkilerin iyice kopmasına yol açtı.

Sonrası da sağlıklı yürümedi.

Sonrasındaki Chirac da parlak değildi ama ondan çok daha sorunlu yıllar Sarkozy dönemiyle hortladı.

Ermeni Soykırım” tasarısını parlamentosundan geçirmekle kalmayıp, Türkiye’nin AB yoluna taş koyma gayretleri ilişkileri sıkıntılı bir zemine taşıdı.

Sarkozy burada da durmadı, 2012’de Senato’dan geçirdiği “Ermeni Soykırımını İnkarının Cezalandırılması” yasası çıkardı; Fransa Anayasa Konseyi böyle bir yasayı kabullenmeyip iptal etti.

Yarışta kaybeden Sarkozy’nin koltuğuna oturan Sosyalist Parti adayı François Hollande dönemi de parlak geçmedi.

Sonrasında olduğu gibi Macron süreci de ayan beyan ortada…

Kısa bir arşiv taraması yaptım, her bir kriz döneminde dün gerçekleşen gelişmelere tanıklık edilmiş.

Öncesini bir kenara bıraksak dahi, 2000 yılından bu yana 4 kez boykot eylemi yaşanmış.

ABD İLE ORTAK BOYKOT

Bunun en ciddi olanı da Türkiye’nin ABD ile birlikte Fransa’ya karşı başlattığı hala hafızalarda yer bulan meşhur Fransız malları boykotu…

ABD’nin Irak’a başlattığı 2. Harekat döneminde Cumhurbaşkanı Chirac’ın Orta Doğu’ya yönelik politikalarını etkinleştirmesinin sonucu olarak, NATO’nun Türkiye’ye yapacağı yandım ve desteği boykot etmesi sadece Ankara’da değil, Washington’da da kaşları kaldırdı.

ABD Kongresi’ne Fransız mallarının boykot edilmesi önerisi getirilirken, dikkat çeken önerinin Demokratlar tarafından da desteklenmesiydi.

Türkiye de o dönem Fransız mallarına boykot uyguladı.

İkinci büyük boykot, yukarıda da sözünü ettiğim Sarkozy’nin “Ermeni Soykırımını İnkarının Cezalandırılması” yasasının çıktığı dönemde 2006’da gerçekleşti.

Dönemin hükümeti oldukça sert tepki vererek diplomatik ilişkileri askıya alırken, tüketici dernekleri de Fransız mallarının boykot edilmesine karar verdi.

O dönem belki de Fransız mallarına yönelik en sert boykotun gerçekleştiği yıllardı.

Diğerleri gibi uzun sürmedi.

EN KAPSAMLI BOYKOT

Sonrasında ise yine Sarkozy’nin tutumundan kaynaklı sorunlar devam etti.

Fransa Parlamentosu’ndan sözde Ermeni Soykırım Tasarısı geçince Dönemin Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan, 2011 Kasım’ında bu tutuma sert tepki koydu.

Bakan uçak alımları da dahil boykot edileceğini belirtirken, Emniyet Genel Müdürlüğü de Peugeot firmasından alacağı otomobilleri iptal etti.

Boykota büyükşehir belediyeleri de katılırken, Spor Toto Fransa’daki futbol ve basketbol takımlarını bahis oyunlarından çıkardı, Aşçılar Federasyonu da Fransız markalı ürünleri kullanmama kararı aldı.

Ancak bu da uzun sürmedi, Fransa ile olan ticaret hacmi 11 milyar Euro’dan 13 milyar Euro’ya çıktı.

Fransız şirketlerinin de Türkiye’deki yatırımları arttı.

Üçüncü sorun 15 Temmuz sürecinde yaşandı, Fransa’nın FETÖ unsurlarına destek veren tutumu yeni bir boykotun kapasını araladı.

Bununla da kalmadı, son olarak iki yıl önce Suriye’deki gelişmeler dolayısıyla sorun baş gösterdi.

Fransa Türkiye’ye silah ambargosu uygulama kararı alırken, Türkiye de aynı şekilde karşılık verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün bir kez daha çağrısı yeni bir boykot sürecinin de kapısını araladı.

İĞNEDEN İPLİĞE

Ancak Fransız mallarına boykot denilince oldukça kapsamlı bir ürün listesi karşımızda duruyor.

Otomobilden, araba lastiğine, finans sigorta şirketlerinden enerjiye, toptan parakende gıda satışından mutfak malzemelerine kadar onlarca marka Türkiye’de faaliyet gösteriyor.

Hatta son dönem Sağlık Bakanlığı tarafından getirilen grip aşısı da bir Fransız şirketinin üretimi…

Türkiye’de faaliyet gösteren bu sektörlerde çalışan kişi sayısı ise 51 bin…

Macron’un ölçüsüz sözlerinin ve tutumunun firmaları ve insanları ne denli olumsuz etkileyeceği aşikar...

Diplomatik ilişki de Ankara Büyükelçisi’ni istişarede bulunmak için Paris’e davet etmesiyle zaten yerlerde sürünüyor.

Fransız mallarını boykot kararına Kuveyt, Katar ve hiç beklenmedik bir atakla Ürdün’ün de dün katılması çemberin genişleyeceğinin de açık göstergesi.

AVUSTURYA’YA ‘FES BOYKOTU…’

Türkiye Fransa arasındaki mal boykot sürecinin tarihi gelişimini araştırırken, bu konuları çok iyi bilen arkadaşım, TOBB ETÜ SUİ’den Doç. Dr. Serdar Palabıyık’ı aradım.

“Türkiye ilk kez hangi ülkenin mallarına boykot uygulamıştı?” dememe kalmadı, “Biraz önce dersimizin konusu da buydu” deyip anlatmaya başladı.

Aktardığına göre devlet malına boykot uygulaması Osmanlı döneminde çok olmuş ama bugünkü anlamdaki boykot eylemi ilk kez 2. Meşrutiyet döneminde Avusturya’ya karşı yapılmış.

Avusturya’nın Bosna Hersek’i istilası üzerine Osmanlı yönetimi Avusturya mallarına boykot kararı almış.

Hatta Avusturya gemileri limandan geri çevrilirken, Türkiye’nin %70 fes ihtiyacını karşılayan Avusturya’dan gelme fesler İstanbul meydanlarında yakılmış.

İnsanlar fes yerine kalpağa benzeyen serpuş giymeye başlamış.

Eylem de “fes boykotu” olarak tarihe geçmiş…

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp