Top
Muharrem Sarıkaya

Muharrem Sarıkaya

msarikaya@htgazete.com.tr

14/01/2020

Suriye'den yeni göç...

Rusya, Suriye sahasındaki tutarlı davranışından hiç taviz vermedi.

Savaşın başladığı günden bu yana hangi politikayı izlediyse, bundan bir tek geri adım atmadı; son kararlarında da bunu bir kez daha sergiledi.

Son karardan kastım, İdlib'de uzun süredir bombaladığı M-4 veya M-5 otobanları altında kalan bölgelerden dün belirlediği kapılar aracılığıyla sivillerin boşaltılmasına ilişkin çağrısı.

Rusya, Türkiye ile Soçi'de vardığı anlaşma kapsamında bu alanlarda yaşayan El Kaide orijinli başta Heyet Tahrir El-Şam olmak üzere muhalif grupların sahadan çıkarılması konusundaki kararlılığını sergilemişti.

Uzun süredir de bu alanları bombalıyordu.

Rusya Devlet Başkanı Putin'in geçen hafta Türk Akım'ın açılışını yapmak için geldiği İstanbul'daki görüşmelerde 9 Ocak saat 14.00 itibarıyla ateşkes sağlanması kararı alınmıştı.

ÖNCE KAPI SONRA SALDIRI

Rusya'nın Suriye'deki Tarafları Uzlaştırma Merkezi de dün bu çerçevede, İdlib vilayetinin altında ve doğusunda kalan bölgelerden, yani M-4 ve M-5 otobanları altında ve doğusunda kalan alanlardaki ''gerilimi azaltma bölgelerinden'' sivillerin ayrılması için üç yeni kontrol noktasını faaliyete geçirdiğini duyurdu.

Oluşturulan üç kontrol noktası, İdlib'in güneyindeki Ebu El Duhur, Halep'in batısındaki El Hader ve Hama'nın kuzeyinde yer alan Habit kontrol noktaları, M-4 boyunca sıralanan Cisr El Şugur, Arihah, Saragib gibi en büyük ilçelerin boşaltılmasını hedefliyor.

BAKAN 2 MİLYON DEMİŞTİ

Bu bölgeden kuzeye, Türkiye sınırına doğru bir göç hareketi başlamıştı ve sayının şu an için 500 bini aştığı belirtilmişti.

Yeni durumda sayının daha da artması kaçınılmaz.

Nitekim Libya konusunda bilgi vermek için siyasi partileri ziyaret eden Dışişleri Bakanı'nın da sayının 2 milyonu bulabileceğini söylediğini İYİ Parti lideri Akşener açıklamıştı.

Rusya sivillerin bu bölgeden çıkması için yeni kapılar açmış olabilir.

Ancak burada yaşayanların düşman bilip çatıştığı Şam yönetiminin hakimiyetindeki bölgeye gitmesini de kimse bekleyemez.

Dolayısıyla Türkiye sınırına doğru yeni bir hareketin başlaması yakın gelecekte kaçınılmaz olacak.

HEP AYNI TAKTİK

Bunu öngörmek için yakın geçmişe bakmak yeterli.

Rusya aynı taktik ve yöntemleri yakın geçmişte, Halep, Hama, Hums ve Doğu Guta'da birebir uyguladı.

Hepsinde de önce ateşkes ilan etti, sivillerin bölgeden çıkması için kapılar açtı, otobüsler tahsis etti.

Ardından boşalan bölgelerde ''sadece terörist unsurların kaldığını'' ileri sürüp yerle bir etmekten kaçınmadı.

Zaten uzun süredir hava bombardımanı ile bu yerleşimlerde büyük tahribat yaratmıştı.

Kimsenin kuşkusu olmasın çok yakın gelecekte Rusya'ya bağlı uçakların yoğun hava bombardımanının ardından Şam kara güçleri bu kentlerin hepsine girip yerleşecek ve M-4 ve M-5 Şam'ın kontrolüne geçecek…

BU KEZ SAPANI DEĞİL SİLAHI BIRAKACAK

Asıl sorun da bu noktada başlayacak.

Şam bölgesine gitmeyenlerin ağırlıklı bölümü Türkiye sınırına yönelecek, bir süredir hükümetin en yetkili ağızlarından ifade edildiği gibi sınıra gelenlerin içeri girmesini engellemek de olası olmayacak.

Bunun insani bir davranış olduğu varsayılabilir.

Ancak unutulmasın ki İdlib sahasından gelenler, Suriye'den ilk gelenler gibi tarlasında çapasını, orağını, tırmığını, malasını bırakıp gelenler olmayacak.

Uzun yıllar İdlib sahasında çatışanların, tabancasını, tüfeğini, bombasını, RPG-7'sini bırakıp gelenlerin göçüne tanıklık edilecek…

Türkiye Libya sahasında Rusya ile önemli bir kazanım elde ederken, bir yanda verdiğini diğer tarafta alacak.

Suriye sahasının tahteravallisi çalışmasını sürdürecek…

*

Yavaş, TOGO binasını yıkabilir mi?

AK Parti dün TBMM'ye sunduğu yeni bir torba kanun ile belediyelerin imar yetkilerini tırpanlayıp Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile TOKİ bünyesine aktarmayı hedefledi.

AK Parti yetkilileri yeni düzenlemeyi savunurken, getirilen hükümlerle yüksek yapılaşmasının önüne geçildiğini belirtti.

Bu kapsamda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na önemli görevler yüklendiğini de kayda geçirdi.

Kaçak yapılarla ilgili de önemli bazı uygulamaların bu kanun ile getirildiğini de vurguladı.

Kanun teklifi metnini dün önüme alıp okurken 12'nci maddesine takıldım.

Çünkü, kaçak diye de tanımlanan ruhsatsız veya ruhsat eklerine aykırı olarak yapılan binalarla ilgili yeni bir düzenlemeyi getiriyor.

YETKİ KİMİN?

Maddeye bakınca, yakın geçmişte Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ile eski CHP Milletvekili, işadamı Sinan Aygün arasında TOGO Kuleleri nedeniyle yaşanan gerilim aklıma geldi.

Çünkü Büyükşehir Belediyesi, mahkeme kararı ile binayı mühürledi ve müteahhidine kaçak olarak yapıldığını ileri sürdüğü bölümleri yıkması için süre tanıdı.

Başkan Yavaş da bunu yapmadığı takdirde kanunun kendisine tanıdığı yetki kapsamında yıkımı bizzat yapacağını açıkladı.

Yeni kanun teklifinin 12'nci maddesi de işte tam buna ilişkin yeni bir düzenleme getiriyor.

Aslında ne olduğunu tam olarak anlamış değilim.

O nedenle, TOGO binasında kararın kime ait olduğu konusunu getirilen düzenleme ve mevcut kanun maddesini de ortaya koyarak takdirinize bırakayım.

KANUN NE DİYOR?

Öncelikle, İmar Kanunu'nun 32'nci maddesindeki ruhsat eklerine aykırı yapılan binalarla ilgili hükümleri kapsayan yeni düzenleme, yıkım kararını valilikler ve belediyelerden alınıp Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na bırakıyor.

Çünkü mevcut İmar Kanunu, eğer mevzuata ve imara aykırı bir yapı varsa ''…belediye veya valiliklerce o andaki inşaat durumu tespit edilir. Yapı mühürlenerek inşaat derhal durdurulur'' hükmünü taşıyor.

Kanun değişikliği ile bu maddenin devamına şu hüküm ekleniyor:

''Yapının imar mevzuatına aykırı olduğuna dair bilgi, tapu kayıtlarının beyanlar hanesine kaydedilmek üzere ilgili idaresince tapu dairesine en geç yedi gün içinde yazılı olarak bildirilir. Aykırılığın giderildiğine dair ilgili idaresince tapu dairesine bildirim yapılmadan beyanlar hanesindeki kayıt kaldırılamaz…''

Yani önce bunun tapu dairesine bildirimini zorunlu kılıyor.

Bu aykırılığın giderildiğine ilişkin tapudaki şerhin kaldırılması halinde ancak yapıya devam edilebileceğini belirtiyor.

HÜKÜM NET 'BAKANLIK YIKTIRABİLİR'

Burada da kalmıyor, bir diğer düzenlemeyle de daha önce tebligatın muhtarlıklara yapılması yeterli iken, buna ilave olarak Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'ne de bildirim yapılması şartını getiriyor.

En önemli değişikliği de yıkım kararının kimin vereceğine ilişkin düzenlemede getiriyor:

''Bu şekilde yıktırılamayan yapılar, yıkım maliyetleri döner sermaye işletmesi gelirlerinden karşılanmak üzere Bakanlıkça yıkılabilir veya yıktırılabilir…''

Dikkat edilirse valiliğin ve belediyenin yıkıma ilişkin yetkisi olduğu gibi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın uhdesine geçiyor.

Yıkım maliyetlerinin yüzde 100 fazlası ile ilgili idaresinden tahsis edileceği, olmazsa belediyelerin vergi gelirlerinden karşılanacağını bildiriyor.

Şimdi kanun değişikliği ile getirilen düzenleme ve mevcut hükme bakalım…

Bu durumda yıkım kararını kim verebilir ya da Başkan Yavaş iddia ettiği gibi TOGO binasındaki fazlalığı bu değişiklik geçerse yıkabilir mi?

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp