Top
Muharrem Sarıkaya

Muharrem Sarıkaya

msarikaya@htgazete.com.tr

13/01/2019

Bu seçmen grubunun hem sayısı hem de yükü ağır...

Yüksek Seçim Kurulu verisine göre ilk kez oy kullanacak seçmen sayısına 28 Haziran seçiminden bu yana geçen 8 ay içinde 1 milyon 2 kişi eklendi…

Rakama bakarak Türkiye’nin genç nüfus oranındaki dinamizminin yüksek olduğu savlanabilir.

İşin aslının öyle olmadığı ise rakamların bütününe bakıldığında anlaşılır.

Nedenini anlatayım…

YSK verisine göre bu yıl sandığa gidecek kişi sayısı 57 milyon 93 bin 985 olacak…

Bunun 29 milyon 944 bin 306’sı kadın (%50.7) 28 milyon 149 bin 679’u ise (%49.3) erkek.

Yani kadın sayısı binde 6 fazla…

Nüfus ve Vatandaşlık İşleri (NVİ) Genel Müdürlüğü’nün rakamları ise bize bir başka veriyi de sunuyor.

Her ne kadar NVİ verileri iki yıl öncesine ait olsa da 16 yaş grubuna karşılık gelenlerin bu yıl oy verme yaşı 18’e ulaştığı varsayılıp, rakamlara eklendiğinde sonuca ulaşmak kolay.

Rakam kaydırması ile diğer yaş gruplarındaki seçmen sayısını basit toplama işlemi ile bulmak da o denli olası.

Arkadaşım Fevzi Çakır’ın dün YSK verileri ile ilgili haberini görünce oturup NVİ internet sitesine gidip, yaşlara göre nüfus rakamlarını çıkardım.

SEÇMENİN YÜZDE 54’Ü

Türkiye nüfusunun ağırlıklı bölümü ilginç bir yaş aralığına sıkışmış.

Hesaplamalarım iki yıl önceden gelen nüfus kaydırmasına dayalı yürüdüğü için çok yüksek olmayan oynama gösterebilir, ancak yine de sağlam bir veri oluşturur.

Buna göre bakıldığında seçmenin yüzde 54’ü, 20-40 yaş grubuna sıkışmış; bu gruptaki seçmen sayısı 30 milyonu geçiyor.

En fazla seçmenin bulunduğu yaş aralığı ise 35-39 dilimi; bu gruptaki seçmen sayısı şu an 7 milyon civarında…

Onu ikinci sırada 6.7 milyon ile 20-24 dilimi, 3. sırada 6.6 milyon ile 20-24 dilimi takip ediyor; sıralama 6.5 milyon ile 30-34; 6.4 milyon ile de 25-29 yaş grubu olarak devam ediyor.

Bu da gösteriyor ki bu seçimde oyların yönünü etkileyecek grup belli ki orta yaşa doğru ilerleyen gençler olacak…

Yani işine yeni başlamış, ekonomik birikimini henüz gerçekleştirememiş, geleceğini planlamak için yeni yola koyulmuş yaş grubu.

Aday ve partilerin bu gruba hitap eden olması halinde sandıkta da etkin olacaklarını söylemek işin bir yanı…

SIKIŞMIŞ YAŞ GRUBU

Ancak yaşları 35-49 arasında kalan grubun bundan çok daha önemli bir özelliği var.

Hepsi kendi gelecekleri ile birlikte çoğu 65-70 yaş grubu veya üstündeki ebeveynleri ile yeni dünyaya gelen evlatları…

Bir yandan sabah işe giderken evladını onlara teslim etmek istiyor; ancak diğer yandan da ebeveynlerin artan sağlık sorunları nedeniyle onları hastaneye götürmek zorunda kalıyor.

İkisi arasında ortaya çıkan sıkışmışlığa eklenen ekonomik yük de sıkışmışlıklarını daha da arttırıyor.

Hatta öyle ki sadece kendi anne babası değil, eşinin ebeveynlerinin yükünü de taşıyor.

SİYASETİN ETKİN GÜCÜ

Kendisinin ve evladının ikbalini düşündüğünde ise bunalıyor.

Alman ekonomi sosyoloğu Oliver Nachtwan’ın tanımlamasıyla kıta Avrupası dahil bütün dünya “orta vasıflı, orta gelirli, orta yaş grubunun” üzerindeki yük dolayısıyla çöküş ve kırılışına tanıklık ediyor.

Gençlikte yaşadığı çılgın günlerini daha kaliteli yaşam ve eğlenceye ayırması gerekirken, gülmeyi dahi unutmuş bir grup karşımızda duruyor.

Toplumsallaşmadan dışlanmış, kimsenin kendini dinlemediği, ilgilenmediğine inanan, çaresizliğine çözüm üretmekte zorlanan ve gittikçe de içe kapanan yaş grubu…

Hem de siyasetin en etkili gücü…

***

Ekipleri nerede?

Türkiye ile batılı ülkeler arasında seçim dönemlerinde ciddi farklar gözlenirdi.

Örneğin Türkiye meydan mitinglerine ağırlık verirken, batılı ülkelerde salon mitinglerinin sayısı daha fazla olurdu.

Son dönemde Türkiye'de seçim propaganda dönemlerinde salon toplantıları daha fazla öne çıkmaya başladı; hızla batıya yakınlaşıldı.

Bir diğer konu var ki buradan bir adım atmakta direnç gösteriyor.

O da ekipler konusu…

Batıda bir aday çıktığında yanında kimlerin olduğunu, başkan yardımcısı, belediye meclisi üyelerinin kimlerden oluşacağını da önceden açıklar.

Hatta vaat ettiği projelerin hangisinin kendi veya hangi başkan yardımcısının kontrolünde ilerleyeceğini de önceden belirtir.

"Bunun ne önemi var ki" denilebilir…

Ancak geçmiş dönemlerde vaat edilenler projelerden kaçının gerçekleştiğine bakıldığında daha iyi anlaşılır.

SORUMLULUĞUN PAYLAŞIMI

Çünkü o vaat sadece başkan adayının ağzından çıkan söz olarak kalmaz, diğeri de o sözün altına kontur imza koyduğu için müşterek sorumluluk içinde hareket eder.

O durumda da son beş seçimdir vaat edildiği halde bir türlü gerçekleşmeyen ve bu seçimde de bütün belediye başkan adaylarının öncelikli projesi olarak sunduğu Sıhhiye- Esenboğa havaalanı metrosu gerçekleşmiş olur.

Veya o gün vaat ettiği projeyi gerçekleştirmeyen ve ondan sorumlu olan başkan yardımcısı bir sonraki sandıkta başka adayın yanında yer alırsa seçmen de kararını ona bakarak verir.

Veya proje hayata geçmiş ise yeni adayın yanında da yer alıyorsa ekibe “iş bitirici…” olarak bakılır ve oy katkısı getirir.

SANDIKTA TÜKENEN VAAT

Ancak bırakın bu seçimi, uzun yılardır seçim dönemlerinde ekibi görmenin olanağı yok…

Belediye meclis üyeleri de ancak listeler açıklandığında görülüyor…

Belediye başkan adaylarının kimlikleri daha baskın ortaya çıktığı için meclis üyelerine de bakan olmuyor…

Oysa Türkiye’nin bu konuda ciddi bir tecrübesi var.

Parlamenter demokraside de yeni gelen başkanlık sisteminde de kural değişmedi, başbakan veya başkan ile birlikte belediye meclisine üye seçer gibi Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne de üye seçiyor.

Bunun için kıran kırana geçen yarışa tanıklık ediyor.

İktidarın en küçük birimi yerel yönetimlerde buna neden dikkat edilmez anlamanın olanağı yok…

Durum böyle olunca verilen söz de ileri sürülen proje vaadi de meclis üyeleri gibi bir süre sonra görünmez oluyor…

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp