Top
Muharrem Sarıkaya

Muharrem Sarıkaya

msarikaya@htgazete.com.tr

08/03/2019

Tahminsizliğin seçimi

  Son 17 yıl içinde 2002 hariç tutulursa diğer seçim ve referandumlara ilişkin ağırlıklı tahminde bulunmak olasıydı. Öngörüler de zaten sahada kendini gösteriyordu… Bazılarında birkaç puan oynama yapılsa da sonuçta yekünün ağırlıklı bölümü bir tarafta yığınlaşıyordu. Dolayısıyla, özellikle de büyükşehirlerde 1-2 milletvekili farkla kimin önde bitireceği tahmin edilebiliyordu. Bir süredir Anadolu’yu dolaşıyorum, neredeyse beşte üçünü de tamamladım; ilk kez böyle bir durumla karşılaşıyorum. En çekişmeli geçen “Evet-Hayır” referandumu dahi bu denli belirsizliğin hakim olduğu sandık olmamıştı… Son 17 yıl içinde tanıklık ettiğimiz üç yerel seçim bir yana genel seçim ve referandumlarda sergilenen görüşün de ötesinde bir durum var. DELİ GÖMLEĞİNİ ATMIŞ Buna neden de seçmen davranışının karar verme sürecini tek bir zemine oturtmaması. Muhtarlık seçiminde kendi görüşünde olmasa da kendisine yakın partinin görüşünü taşıyanı tercih ettiği gibi, ilçe belediye başkanlığında partisinin adayını, büyükşehirde ise bugüne kadar hiç oy atmadığını söylediği karşı cepheden bir adayı destekleyeceğini söyleyebiliyor. Oysa geçmiş seçimlerde bu denli yüksek oy sekmeleriyle karşılaşılmaz, daha çok muhtar, ilçe ve büyükşehir üçleminde blok hareket eden seçmen tercihlerine rastlanırdı. Şunu belirtmeliyim ki hangi partiden olursa olsun, geçmiş seçimlerde seçmen davranışında sıklıkla görülen, “Nasıl olsa yine o kazanır…” anlayışı tamamen tükenmiş. Partilerin sosyolojik tabanları suskunluk sarmalından çıkmış. Bunun yerine, “Kaybedebilir…” inancı gelmiş, bu da yerelde iktidarda olana karşı ötekinin mücadelesini yükseltmiş. Kendi tabanında da “Bu kez kazanabiliriz…” inancını geliştirmiş. Adayların ön adı veya sadece soyadının afişlerde öne çıkıp, parti amblemlerinin de geriye düştüğü bu sandık, seçmeni ideolojisinin deli gömleğinden çıkarmış. TÜKENEN ANKETÇİLER Dolayısıyla her parti kazanabileceği inancını geliştirmiş ve ona göre sahaya asılmaya başlamış. Ancak bu seçimin kesin kaybedeni de var; bazılarını yakından tanıdığım ve dürüstlükle işlerini yaptıklarını bildiğim için onları bir kenara bırakıyorum ama bu seçimin kaybedeni bazı anket şirketleri olacak. Çünkü yüksek bedel isteyerek ankette önde gösterme sözü verdikleri siyasi kesimde değil, kendi gerçeğinin, ilçesinin hatta büyükşehrinin farkında olan seçmende de tükenmiş. Anadolu’da dolaştığım hemen her yerde benzer bir durum söz konusu. Hatta bazı kamuoyu yoklama şirketleri işi o denli abartmış ki, o bölgede geçmiş seçimde seçmen davranışının ne olduğuna bile bakma gereği duymamış… Bu duruma bakıp, “Her seçim aynı şeyi yapmıyorlar mı?” diyebilirsiniz… Yıllardır her partinin çıkması gerektiğini söyleyip, her defasında bir öteki seçime bıraktığı siyasi etik yasası dilerim çıkar ve bir daha seçmeni etkilemek için yanıltma davranışını sergileme cesaretini gösteremezler. BRADLEY EFEKT Oysa batılı meslektaşlarından örnek almaları gereken iki önemli etmen akademik çalışmaları da yıllardır tamamlanmış şekilde önlerinde duruyor. Bunlardan biri ABD’de 1982’de yapılan California Valilik seçimi. Bütün anket şirketleri Afro Amerikan Tom Bradley’in kazanacağından emin sonuçlar açıklarken, hatta sandık çıkış anketleri de bunu doğrularken, beklenmedik bir şekilde beyaz aday Dökmeciyan seçilir. Anket şirketleri bizdeki gibi bir kenara çekilip, gelecek seçimi beklemez, onun yerine akademiyi de işin içine katıp nedenini soruşturur. Bu çalışmanın adına da Bradley Efekt adını verir. UTANGAÇ MUHAFAZAKAR İkincisi de 1992 genel seçiminde Britanya’da yaşanır. Bütün anketler İşçi Partisi’ni, Thacther yorgunu Muhafazakar Parti’nin bir puan önünde gösterir. Ancak Muhafazakar Parti tam 7.6 puan farkıyla yarışı tamamlar. Market Research Society, ankette yaptığı 8.6 puanlık hatanın nedenini görmek için çalıştay düzenler. Muhafazakar seçmenin %2’lik bölümünün eğilim açıklamaya yanaşmamalarından hatanın ortaya çıktığını akademik çevrelerinde de katılım sağladığı çalıştayda belirler. Tespit edilen durumun adı da Utangaç Muhafazakar Seçmen Etmeni konur ve yapılan anket çalışmalarında göz önünde tutulur. Türkiye’deki anket şirketleri ise 15 puan yanılır ama yanıldığı kadar kazandığı için de itibarını düşünmez, yan gelip bir sonraki seçimi bekler… Arada kalan da işini doğru düzgün yapan kamuoyu yoklama şirketleri olur; itibarsızlaşanların arasında itibar için didinir…

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp