Top
Muharrem Sarıkaya

Muharrem Sarıkaya

msarikaya@htgazete.com.tr

03/07/2020

Papirüsten internete kadar hiç değişmedi

Sınırları kaldıran, yasakları delen, finans, vazgeçilmezimiz haline dönüşen sosyal medya zapturapt edilebilir mi?

Haydi soruyu bir adım ileri götüreyim, ağ toplumunun ‘Global Köyü’ haline gelen sosyal medyaya kimler hakim?

Sözün taşınır hale gelmesinden bu yana dünya bunu tartışıyor.

Üzerine hiyeroglifi ile şekiller döşenilen papirüs nasıl Mısır’ı egemen kıldıysa…

Bizim Bergama, kuzu karnından üretip üzerine yazı döşendiği parşömen ile Mısır’ın egemenliğini üzerine geçirdiyse.

Çin Moğol, Bergama’yı kağıtla yıktıysa; Selçuklu onun bulduğunu Dicle boyuna kurduğu kağıt fabrikaları ile elinden aldıysa…

Avusturya- Macaristan matbaada bastığı kitap ile sesi alçalıp, gözü hızlandırarak ozanları ve yazıcıları işinden ederek imparatorluğuna ulaştıysa…

Papirüs, parşömen, kağıt gibi, bugün de internetin malzemesi bayt dünyaya hükümdarlık taslıyor…

TRANSFORMASYON

Merhum Özal’ın “Transformasyon” diye özetlediği yeni çağın vazgeçilmezi internet ile geç tanıştık; matbaada kaybettiğimiz arayı kapatıp geliştirmek yerine, kısıtlamakla uğraştık.

Oysa ulus devletler için toprak, kıta, hava ve uzaydaki maden ne denli önemliyse, yeni çağın dijital varlığı “veri madenini” görmezden geldik.

Fark ettiğimiz günden bu yana da 1970’li yıllarda madenlere yapıldığı gibi “devletleştirme” yoluna gittik.

Sonunda özgürlüğün aymazlığa dönüştüğü bugüne geldik…

Paradoks dün ötekine, bugün kendisine çarpan sorunda herkes ortaklaşmış olmasına karşın, çözümdeki ayrışmalarında yaşanıyor.

Bu anlaşmazlık da elindeki veri madeninin başka güç tarafından sömürülmesine, bu topraktan elde edilen kazancın vergisiz devamına, son dönem Cambridge Analytica ile ortaya çıktığı gibi siyasi açıdan kullanımına devamını sağlıyor.

Şurası da açık ki birçok ülke de bunun son 10 yıl içinde farkına varıp tedbirlerini geliştirdi.

Örneğin NATO 2017’de siber alanı kapsamına alıp, ulus devlet egemenliği içinde değerlendirdi.

Almanya (NetGZ), Fransa (Avi Law) benzer adımları 2 yıl önce atarken, AB de (Code Of Practice on Disinformation) “dezenformasyon, terörle mücadele ve nefret söylemini” kırmızı çizgisi yaptı; iletişim özgürlüğünü serbest bıraktı…

İKİDEN, 44 ZETABAYTA

Ülkeleri bu noktaya getiren 2019 itibarıyla dünyanın 30 büyük şirketinden en kârlı ilk beşinin (Apple, Microsoft, Alphabet- Google, Facebook) sosyal medya platformları olması.

Çin ise Baidu başta olmak üzere kendi platformlarını yaratma yoluna gitti; en kârlı 6 ve 7’nci sırayı kaptı.

Kârlılığın bu denli yükselmesinin nedeni 2010’da 2 zetabayt veri işleyen internetin, bugün 44-50 zetabayt seviyesine ulaşmasında yatıyor.

Ağırlıklı bölümünü de videolar; karantinanın yaşandığı son 6 ayda %57,6 olan video kullanımı, %67’ye fırladı.

Örneğin geçen Aralık ayında 10 milyon kullanıcısı olan zoom'un bugün kullanıcı sayısı 300 milyon; WhatsApp’taki trafik ise %50 arttı…

Bunların ticaretin de siyasetin de kaymağını İngiltere’de Brexit ve Trump’ın sandıktan çıktığı ABD seçiminde nasıl yendiğine tanık olduk; Cambridge Analytica’nın sandık etkisini deneyimledik.

EN ÇOK KULLANAN ONLAR

Gelelim Türkiye’deki duruma…

Platformları %36,5 ile birinci sırada AK Parti, %28,3 ile ikinci sırada MHP kullanıyor; CHP %21,1 ile üçüncü.

Onu, 9,3 ile HDP, 4,8 ile de İYİ Parti takip ediyor…

En çok kullanan olarak Cumhur İttifakı'nın hedefine gelince…

Öncelikle, AK Parti iktidarından başkasını görmemiş, “2000 yılı sonrası doğan ve Z kuşağı denilen nesilden 7 milyona yakın seçmen, 2023’te ilk kez oy verecek…” tespitini yapıyor.

Türkiye’de veya dışında kurulu olan ve bir milyondan fazla takipçisi bulunan platformların temsilci atamaları ve kazançlarının vergilendirmesini istiyor…

FRANSA ÖRNEĞİ

Erişimi bir milyondan fazla olan yurt içi veya yurt dışı kaynaklı sosyal ağların, “kişisel hakların ihlali ve özel hayatın gizliliği kapsamındaki içeriklere yönelik olarak kişiler tarafından yapılacak başvuruları 72 (veya 48) saatte cevaplaması” yükümlülüğünü getiriyor.

Gerekçe olarak da Fransa’da 60 dakikada kötü içerik nasıl kaldırılabiliyorsa, Türkiye’de de 72 saat içinde kaldırılabileceği savını sürüyor…

Asıl önemli madde ise bu platformların “Türkiye’den elde ettiği veriyi; yani veri madenini Türkiye’de tutma” zorunluluğu...

Bunlara uymaması halinde bir milyondan, 50 milyon liraya kadar para cezasına çarptırılmaları…

“İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun” kapsamında düzenlemesini yapmış TBMM’ye sunmak için bekliyor.

GÜRÜLTÜNÜN KOPTUĞU YER

Gürültünün büyüğü taslak torba yasada (57-58. madde) yer alan “şebeke üstü hizmet veren (OTT) şirketlere getirilmek istenen verilerin paylaşımı” konusunda kopuyor.

Cambridge Analytica olayı sonrası Facebook, dolayısıyla WhatsApp, “iletişimin gizliliği” kapsamında Bilgi Teknolojileri Kurumu’na doğrudan hat verip, içeriklerin de orada tutulacak olmasına sıcak yaklaşmıyor.

Taslakta yer alan “tüm kullanıcı verilerini Türkiye’de saklaması, düzenli olarak raporlanması, bunların Türk mahkemelerinin kararlarının yetkisine bırakılması” şartına karşı çıkıyor…

Çin ve Rusya başta olmak üzere AB ülkeleri, hatta ABD’de yaşadığı krizlere atıf yapılıyor; onlara da içerik verilmediğine vurgu yapıyor.

BANDI DARALTILACAK

Bu düzenlemelere uymayan şirketlerin internet bandını ilk aşamada %50, devamında %95 oranında daraltmayı içeren; yani hızını azaltan düzenlemeye tepki koyuyor.

Mahkemelerin kararlarının üst mahkeme tarafından iptal edilmesi halinde, gizli kalması gereken iletişim verilerinin kayıtlarla ortaya dökülmesinin yaratacağı manevi ve maddi tazminatı kimin ödeyeceğini sorguluyor.

Kişisel verilerin korunması ve kişi iletişimin gizliliğinin evrensel hukuk kuralı olduğuna atıf yapılarak, verilerin paylaşılamayacağına vurgu yapılıyor.

YEGANE İZALE YERİ…

Peki bundan sonrasında ne olur?

Soruya hemen yanıt vermek yerine, diğer ülkelerdeki davranışlarını gösterip, wikipedia yasağının geldiği noktaya işaret ediyorlar…

Taslağın nasıl şekilleneceğini bilmek olası değil; çünkü kişisel verilerin gizliliği Türkiye’de çok ihlal edildi, toplumsal direnç gelişti.

Buna izah edilmesi halinde çoğu kimsenin hak vereceği düzenlemenin, tepkiye dayalı getirilmesi eklenince toplumsal kaygısı arttı…

Oysa tepkiye dayalı olmadan, gerekçeleriyle izah ediliyor olsa, sosyal platformlar düşünmek zorunda kalırdı…

Mustafa Kemal Atatürk’ün, 1925 yılında basın hürriyeti için dile getirdiği bugünleri öngören şu cümlesi ile noktalayayım:

“Basın hürriyetinden kaynaklı mahzurların yegâne (tek) izale (giderilme) vasıtası yine basın hürriyetidir…”

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp