Top
Kübra Par

Kübra Par

kubrapar@haberturk.com

29/09/2022

Gelecek seçimin 4 anahtarı

Dün akşam Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı dinlerken 2023’te seçim kampanyasını hangi argümanlar üzerine inşa edeceğini anlamaya çalıştım.

Önümüzdeki seçim AK Parti halkı dört argüman üzerinden ikna etmeye çalışacak gibi geliyor bana: istikrar, proje, prestij ve değerler. Tek tek açayım.

İSTİKRAR

Erdoğan’ın bu seçimde en büyük avantajlarından biri karşısındaki yapının çok parçalı olması. 6 partiden oluşan muhalefet ittifakının kendi arasında yaşadığı anlaşmazlıkların ve politik farklılıkların seçim sonrasında devam edeceğini, istikrarlı bir yönetim sürdüremeyeceklerini anlatacak seçmenine. “Belirsizlik mi yoksa tanıyıp bildiğiniz Tayyip Erdoğan mı” diye soracak. Dün akşam da bunu vurguladı.

Konu muhalefet içindeki aday tartışmalarına gelince, “Hiç ilgilenmiyorum, biz işimize bakıyoruz. Tayyip Erdoğan'ı benim ülkem, milletim tanıyor. Kolay değil bu ülkede 20 yıldır başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı öncesinde Belediye Başkanlığı yaptım. Milletim tanıyor. Ama diğerlerinin ne yaptığı belli değil, eserleri yok. Tayyip Erdoğan milletine yabancı değil. Milletim oyunu Tayyip Erdoğan'a verecektir. Çünkü yaptıklarım ortada” dedi.

PROJE

Tam da burada proje siyasetinden söz etmek gerekiyor. Erdoğan, sosyal konut projesinin yarattığı ilgiyi görünce 1 milyon yeni arsa satışı daha yapacaklarını uzun uzun anlattı. Kuraların hemen çekileceğini söyledi. Seçim sonrasında yeni bir etap daha yapmayı vadetti. Farklı kesimlerin sorunlarını çözecek müjdeler açıklamaya devam edeceklerini vurguladı. Ekonominin düzeleceğine dair de yine iddialı konuştu.

AK Parti’nin ‘eser siyaseti’ dediği mesele muhalefet tarafından yıllardır hafife alınıyor. Onlar yapım maliyetleri ve yüksek geçiş garantileri üzerinden -haklı olarak- eleştirirken otoyollar, köprüler, havalimanları ile Erdoğan kendi seçmeni gözünde büyük hizmetleri olan siyasetçi imajını koruyor.

Seçime 8 ay kaldı. Muhalefet adaylık muammasını aştığında ortaya ciddi projeler ve vaatler koymak zorunda. Süleyman Demirel’in meşhur “Onlar ne verirse ben 5 fazlasını vereceğim” sözünün veya 90’lı yıllarda “Herkese iki anahtar” vaadinin her dönemde işe yaradığını unutmamaları gerekiyor.

Sosyal konut projesi ile Erdoğan pozitif gündem yarattı. Bunun etkisini de gördü. Seçime kadar bu tarzda yeni projeler ortaya koyacağı kesin. Muhalefet ise prestijli ekonomistlerine fazlaca güveniyor ama halkın anlayacağı dilden somut refah ve gelişim projeleri ortaya koyamazlarsa işleri çok zor olacak. Hele de ki iktidar sıcak para bularak enflasyonu kontrol altına almayı başarabilirse…

PRESTİJ

Erdoğan’ın bu seçimde bir başka büyük avantajı da dış politika ve savunma sanayii. Liderlerle kurduğu eşit ilişkiler ve Rusya ve Ukrayna arasında oynadığı arabuluculuk kendisine içeride de prestij kazandırdı. Dışarıya karşı vatanın menfaatlerini koruyan lider imajı Cumhur İttifakı seçmeni için bir gurur vesilesi oluyor.

Seçime giderken Yunanistan ile yaşanan gerilim ve Avrupa’nın doğalgaz krizi de Erdoğan’ın yelkenine rüzgâr dolduracak.

Avrupalı liderler halklarına her gün olağanüstü tasarruf çağrıları yapıyor. Türkiye’de ise enerji fiyatları çok yüksek, faturalar can yakıyor ama gaz bulamama gibi bir problem yok. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu kış Avrupa’da doğalgaz tedariki yaşanırken Türkiye’de yaşanmayacak olmasını siyasi alanda da avantaja çevirmek isteyecek. Dünkü konuşmasında da bunun izleri vardı:

“ABD'de Avrupa'da durum ne görüyorsunuz. Ama Türkiye bu sıkıntıları yaşamadı, yaşamıyor. Bu yüzyıl, 'Türkiye yüzyılı' olacak” dedi. ‘Türkiye yüzyılı’ tabirinin seçim mottolarından biri olacağını açıkladı.

Geçen kış Türkiye’deki yüksek enerji faturaları çok tepki çekmiş, AK Parti’de de ciddi bir oy kaybına neden olmuştu. O günlerde "Dünyada da enflasyon yükseliyor, Avrupalılar da faturalarını ödeyemiyor” şeklindeki argümanlar kulağa hiç ikna edici gelmiyordu.

Aradan geçen sürede Avrupa gerçekten olağanüstü hal moduna girdiği için seçmen bu sene iktidara bu konuda bir nebze daha toleranslı davranabilir. Nitekim bu sokağa da yansımaya başladı. Geçen gün Halk TV’de yayınlanan bir sokak röportajında Erdoğan’ı destekleyen bir vatandaş “Enerji fiyatları dünyada da yüksek, sabredeceğiz” diyordu.

DEĞERLER

Son olarak bir de değerler meselesinin seçime etkisinden söz etmek gerekiyor. 2000’li yılların ilk on yılında küreselleşme ve bireysel özgürlüklerin öne çıkmasıyla milliyetçilik, vatan sevgisi, aile değerleri ve hatta dindarlık bir nevi ‘demode’ olmuştu. Bu yeni dünya görüşü özellikle sol-liberal çevrelerde alıcı bulurken zaman içinde dozun kaçması ile büyük bir karşı dalga yarattı. Geleneksel değerlerinin saldırı altında olduğunu hisseden, vatanının bölünmesinden korkan, çocuklarının cinsel kimlik yöneliminden kaygılanan, göçmenlerin ülkesini işgal ettiğini düşünen, inanç kimliğinin aşağılandığını hisseden milyonlarca insan sağ-milliyetçi-muhafazakar politikacılara yöneldi.

ABD’de Trump’ın seçim kazanması, Avrupa’da aşırı sağın yükselmesi bu trendin sonucuydu.

Türkiye’de de uzunca bir süredir bunun yansımasını görüyoruz. İnsanlar Cumhur İttifakı’na milli manevi değerlerini koruduğunu düşündüğü için oy veriyor. Tek istisnası Suriyeliler meselesi ki iktidar bu tepkiyi de fark etti artık.

Muhalefet partileri ise argümanlarını özgürlük ve demokrasi vaadi üzerine inşa ederken alternatif bir değerler söylemi oluşturmakta yetersiz kalıyor.

Başörtüsüyle uğraşmayacaklarını söylemenin bu boşluğu dolduracağı veya değişim isteyen gençlerin iktidarı değiştirmeye yeteceği yanılgısına kapılıyorlar.

Oysa demokrasiden ödün vermeden içinde yaşadığımız çağın insanlarda yarattığı tedirginlikleri giderecek bir söylem geliştirmedikleri sürece, Erdoğan ‘aileyi ve vatanı koruyan baba’ figürü olarak geniş kesimlerin desteğini almayı sürdürecek.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp