Top
Kübra Par

Kübra Par

kubrapar@haberturk.com

12/09/2020

Fazıl Say isyan etmekte haklı

Röportaj yapmanın da yayınlamanın da bir raconu vardır. Gazetede “Yerim dar” deyip cevapları kafanıza göre kesip biçemezsiniz. Hele hele “Manşetim dikkat çeksin, tartışma çıksın” diye bir lafı cımbızlayıp başlığa taşımak, size güvenip röportaj veren insanın linç edilmesine sebep olmak, düpedüz ahlaksızlıktır. “Aman canım iç sayfada ne diyorsa açıkça yazdık” diyerek de olayı savuşturamazsınız çünkü bu ülkede sadece başlığa ve spota bakıp haberi anladığını zanneden, sonra da pervasızca hakaret yağdıran milyonlar var...

Habertürk çatısı altında 7 yıldır röportaj yapıyorum. İlk aylarda benim de “En çarpıcı başlığı atayım, gündem olsun gerisi mühim değil” diye düşündüğüm kısa bir dönem oldu. Bir keresinde röportaj yaptığım bir siyasetçi sözlerinden dolayı partisinden ihraç edilme noktasına geldi. Bir sanatçı ise 2013’te yaptığımız röportaj yüzünden bugün hâlâ linç ediliyor. Ne dedilerse olduğu gibi yazmıştım ama sonradan “Keşke yayın öncesi çıkacak metni görselerdi” dedim. O günden sonra da çok özel istisnalar hariç metinlerin son halini hep gönderdim. Bunun siyasi baskıyla ya da korkaklıkla ilgisi yok. Aslında bizim meslekte bu çok tartışmalı bir konudur. “Ağızdan bir kez çıktıysa tamam artık sorumlusu sen değilsin” diye düşünen meslektaşlarımız vardır. Bunu televizyon röportajları için kesinlikle kabul ederim ama gazete farklı. Eğer 1-2 saatlik röportaj yapıyorsanız illa ki vuruş sayısını tutturmak için bazı cümleleri kesmek zorunda kalırsınız. Bazen daha iyi anlaşılması için edit etmek, devrik cümleleri düzenlemek gerekir. İşte o noktadan sonra o röportajı yaptığınız kişiye -çıkarma yapmaması koşuluyla- göndermek farz olmuştur çünkü sonradan “Ama o cümleyi ben öyle kurmamıştım” deme hakkı vardır. Başlık elbette editoryal tercihtir ama onda da namuslu davranmak gerekir.

Bütün bunları Fazıl Say’ın dünkü haklı isyanına karşılık yazıyorum. Yeni çıkan kitabı Suya Yazılan’la ilgili Sözcü Gazetesi'ne bir röportaj vermiş. “Ben de bir dönem Türkiye’den kaçmayı düşündüm ama sonra doğru bildiklerimin mücadelesini vermek için kaldım” cümlesini “Türkiye’den kaçmayı düşündüm” şeklinde budayıp başlığa taşımışlar. “Röportaj yapmaktan oldum olası çekinmişimdir, çünkü bu çarpıcı manşet tutkusu, insanları hedef tahtasına koyuyor” diyor Say...

Bu durum ne Sözcü Gazetesi’ne has ne de sadece sevgili Fazıl Say’ın başına geliyor... Medyada her iki mahallede de cımbızlama hastalığı var. “Röportaj vermeye korkuyorum” isyanını o kadar çok ünlüden duyuyorum ki...

Belki o gün için yaptığınız haber çok okunuyor, çok tıklanıyor... Ama ya sonra? Hem röportaj veren insanı berbat bir pozisyonda bırakıyorsunuz hem de gazeteciliğe güveni iyice ayaklar altına alıyorsunuz. Yapmayın, inanın değmez...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp