Top
Kadir Kaymakçı

Kadir Kaymakçı

kkaymakci@htgazete.com.tr

28/06/2018

'Çok' manalı bir sergi...

 

BRİTANYALI sanatçı Anthony Cragg’in ‘Katedral’ adlı eserine bakarken içimden “Bunun neresi katedral arkadaş, olsa olsa mermi olabilir, füze başlığı olabilir...” diye geçiriyordum.

Cragg’in, İstanbul Modern’in Asmalımescit’teki geçici mekânında 11 Kasım’a kadar görülebilecek ‘İnsan Doğası’ adlı sergisinde, bir dolu sanayi artığı çeliğin üst üste dizilmesiyle ortaya çıkardığı ‘Katedral’inin etrafında dönüp dururken içimdeki ukala, “Onun ne düşündüğü değil benim ne gördüğüm önemli. Bu bir kitle imha silahının başlığı..” diye kimseler çaktırmadan böbürleniyordu.

Sanatçının 34 yıl önce yaptığı eserinde ne anlattığının ‘bana göreliğiyle’ geçen hafta sonu yapılan seçimin sonuçlarının her partiye göreliği arasında bir bağ kurdum sonra.

Liderlerin açıklamalarından her partinin seçimi ‘kazandığı’ anlaşılıyor!

Benim Anthony Cragg’in Katedral’ine bakıp katedralden başka her şeyi göremem gibi, liderler de hepimizin gözü önündeki sonuçlara bakıp başka başka şeyler görüyorlar.

Seçim sonucu değil muhteşem bir sanat eseri adeta!

Gözümüzün önündeki somut şeylere bakıp, kesinliğinden emin olmadığımız duygularımızla onları yorumlamaya çalışınca ortaya çoğu kez bir garabet çıkıyor.

Bir ‘Katedral’ kitle imha silahına kabak gibi ortada duran bir ‘mağlubiyet’ zafere dönüşebiliyor.

YEPYENİ ANLAMLAR

Anthony Cragg, 1960’ların sonunda başladığı heykelde 80’lerin başında anavatanı İngiltere’deki ekonomik kriz, işsizlik, grevler ve sokak gösterilerine dışarıdan, Almanya’dan bakarak yaptığı Britain Seen From The North adlı eseriyle sanat âlemine görkemli bir giriş yapmış. 10 yıllık periyotta Hayward Galeri’de tek başına bir sergi yapan, Turner Ödülü’nü kazanan, Venedik Bienali’nde İngiltere’yi temsil eden Cragg, “Dünyayı yüzeylerde yansıyan ışığın içinden algılıyoruz...” diyor.

İnsanın bu yüzeyleri okuma ve algılama konusunda müthiş bir yetenek geliştirdiğini bu yansımaların öyle görünmelerinin bir nedeni olduğunu belirtiyor: “Ama bu yüzeylerle ışık arasındaki ilişkiyi biraz değiştirirseniz, başka bir vurgu yaparsanız yepyeni anlamlar ortaya çıkarırsınız...”

 

O BİR YÜN YUMAĞI

Montaigne, “Anlaşılmaz şeyleri, mucizeleri uzakta aramaya ne gerek var, her gün gördüğümüz şeyler arasında öyle anlaşılmaz gariplikler var ki; mucizeler onların yanında oyuncak kalır...” diyor.

İstanbul Modern Müze Direktörü Levent Çalıkoğlu’nun rehberliğinde sergiyi gezerken Anthony Cragg’in ‘her gün gördüğümüz şeyler arasından’ ortaya çıkardığı ‘muhteşem garipliklere’ şaşarak bakıyorum.

Bir kenarda duran eciş bücüş bronz yığınının ‘aslında bir deney tüpü’ ya da duvarın önündeki çelik yumağının aslında bir çalılık olduğuna inanmak istemiyorum.

Kendi yüzünden yaptığı dev bronz ‘yumurta’ya ‘Biz’ adını veren Cragg’in dediği gibi, sergideki eserlerin etrafında dönüp dururken, her şeye başka anlamlar yüklemeye çalışıyorum: “O deney tüpü değil erimiş dev bir plastik kaşık, senin çalı dediğin çelikten bir yün yumağı... Kalkerli mineraller diye sunduğun şey Sponge Bob!”

ANLAMA DUYGUSU

Her şeyi kendine göre görüp, kendine göre yorumlamak ‘insanın doğasında’ var. Yoksa milyonların kaybettiğinizi söylediği bir seçim için “Ben kazandım!” diyebilmenin başka bir açıklaması olamaz...

Eserlerinde mühendisliğin en uç noktalarını kullanan Cargg, bilime olan ilgisini, “Bilim içinde yaşadığımız dünyanın biçimini belirledi” diye açıklıyor.

Bilimin dünyayı gözlemlemek için iyi bir sistem olduğunu ama sadece bilimle her şeyin açıklanamayacağını ekliyor: “Sanat bambaşka bir şey getiriyor dünyayı anlamak için. İnsani bir bakış ve anlama duygusu...”

İstanbul Modern'in internet sitesinde Anthony Cragg’in heykellerinin bir hissi, kaybolmuş bir duyguyu, yıllar öncesinde kalmış bir anın unuttuğumuz etkisini, merak ettiğimiz bir doğa olayının ardındaki sırrı hatırlattığı yazıyor. Salonda eğri büğrü metal yığınları arasında dolaşmaya başlarken “Yine ne olduğunu anlamadığımız bir dolu ‘şey’ göreceğiz” diye geçiyordu içimden...

Ahşapların içinde gizli yüzleri, dudakları, metaller arasında gezinen hatıraları gördükten sonra, salondan çıkıp Asmalımescit’in sarı sıcak loş bir ışıkla aydınlanan sokaklarında yürürken hâlâ kendi kendime, “O bir katedral olamaz kesin bir füze!” diye söyleniyordum.

Eminim siz sergiyi gezerken bambaşka şeyler göreceksiniz!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp