Top
Fatih Altaylı

Fatih Altaylı

faltayli@htgazete.com.tr

18/01/2020

Kanal İstanbul’un ÇED raporu nihai değil mi!

Kanal İstanbul’un yapılmasına karşı olanlar türlü hukuki yollarla itirazlarını dile getirmeye ve devlette seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Bu yollardan biri de CİMER’e başvurmak. CİMER dediğim Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi. Son zamanlarda herkesin başvurduğu ve ilginç bir biçimde bu yoğunluğa rağmen öyle böyle işleyen bir sistem. Kanal İstanbul konusunda da CİMER’e başvurmak mümkün. Başvurduğunuz zaman aldığınız yanıt da çok ilginç. Aynen şöyle diyor: “T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) 02.01.2020 tarihinde yapmış olduğunuz … sayılı başvurunuz 16.01.2020 tarihinde ULAŞIM VE KIYI YATIRIMLARI ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ tarafından cevaplanmıştır:Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı Alt Yapı Yatırımları Genel Müdürlüğü tarafından yapılması planlanan “Kanal İstanbul Projesi (Kıyı Yapıları(Yat limanları, konteyner limanları, lojistik merkezleri) Denizden alan kazanımı, dip taraması, beton santrali)” projesine ilişkin Bakanlığımıza ulaşan CİMER başvurunuzda belirtilen hususlar hazırlanacak olan Nihai ÇED raporunda değerlendirilecektir.”İlginç dedim çünkü “Nihai ÇED Raporu” diye sona eriyor yanıt. Belli ki, nihai ÇED raporu henüz alınmamış. Şu anda görüp üzerine konuştuğumuz ÇED raporu anlaşılan bir “ön rapor”. Nihaisi sonradan gelecek. Bakalım nihai de neler olacak!

*

Yine af

Ve sonunda geliyor. Yine bir “af” geliyor. Hangi sosyal, siyasal ya da hukuki gerekçe ile geldiğini bilmiyorum. Bilmem de mümkün değil çünkü böyle bir gerekçe yok. Tek gerekçe şu olabilir: “Cezaevleri fazla doldu. Biraz boşaltalım. Çıkanların büyük bölümü geri gelecektir ama en azından bir süre rahatlarız. Bu arada yeni cezaevleri de yaparız.” Bunun dışında 17 yıllık “istikrarlı” bir dönemin sonunda bir affı gerektirecek bir durum ortada yok. Hani “çözüm süreci” dedikleri mesele bir işe yaramış olur da sonrasında bir siyasi af çıkarırsın anlarım. Ya da FETÖ’nün yargıyı ele geçirdiği dönemde yapılan hukuksuzlukları ortadan kaldırmanın başkaca bir yöntemi kalmamıştır onu da anlarım. Ya da FETÖ ile mücadelede büyük başarı elde edilmiştir, başlangıçta ayıramadığın siyaset ve ticaret, ibadet üçlüsünden ibadetten dolayı mağdur olanların mağduriyetini gidermek istersin onu bile anlarım. Ama ortada fol yokken ve yumurta zaten tavuğun içindeyken bu af neyin nesidir anlamam. Şimdi diyecekler ki, “Bu af değildir. Bu bir infaz yasasıdır”. Ben de güleceğim. Diyecekler ki, “Bazı suçlar kapsam dışı tutulacak”. Ona daha çok gülerim. Her af böyle çıkar Türkiye’de. Sonra bir mahkeme bunu Anayasa Mahkemesi’ne götürür. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın eşitlik ilkesi gereği kapsamı genişletir. Ha derseniz ki, “Anayasa Mahkemesi böyle bir şey yapmayacak. Garantisi var”. O zaman tamam. Hukuk zaten yok demek istiyorsanız her şey olur. Yasaya bile gerek yok. “Şunları salın” dersiniz. Salarlar. Karşılığında da “Şunları da alın” dersiniz. Alırlar!

*

Fazla mı eksik mi siz söyleyin…

Dün internet sitelerinde müjdeli bir haber vardı. Yeni İstanbul Atatürk Havalimanı garanti yolcu sayısına kısa sürede ulaşıp aştığı için devlete 22.4 milyon avro fazladan ödeme yapacakmış. Yolcu sayısında garantiye ulaşılması elbette iyi bir haber. Daha da artar inşallah. Ancak fazla ödemeye sevinmek komik. Ve habercilik cehaletle yapılınca böyle oluyor genelde. Biliyorsunuz Yeni Atatürk Havalimanı’nın işletmecisi olan İGA ihale şartı olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne her yıl 1 milyar avro kira ödeyecekti. Ancak Türkiye’nin benim bir yazımda, İGA CEO’su Kadri Samsunlu’nun verdiği bilgiyle öğrendiği kadarıyla sonradan yapılan bir değişiklikle 1 milyar avroluk kira ilk iki yıl için 350 milyona düşürülmüştü ve aradaki 1 milyar 300 milyon avroluk fark 25 yıl sonra ödenecekti. Yani şimdiki “fazla” ödeme aslında pek de fazla değil. 650 milyonluk eksik ödeminin KDV’si etmiyor…

*

Koç’un itirazı haklı

Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Koç’un haklı olduğu bir nokta var. Futbol Federasyonu, mali kriterleri uygulama konusunda gereksiz bir acelecilik içine girdi ve Fenerbahçe bu duruma itiraz etmekte son derece haklı. Yılların birikmiş büyük borçları var. Kulüpler yeni duruma ayak uydurmaya çalışıyorlar. Borçların yapılandırılması sağlıklı olmasa bile en kısa yollardan birisi. Ancak aceleye getirilecek bir şey değil. Aceleye getirilmesi kulüplerin bankaların kucağına oturtulması demek. Ancak Federasyon iyi niyetle düşünürsek acemin acemisi olduğu için, kötü niyetle düşünürsek kulüpleri dilediği gibi sıkıştırabilmek amacıyla mali kriterlerin uygulanmasını çok erkene çekti. Biraz daha zaman tanıması gerekiyordu. Bu nedenle Ali Koç’un bu konudaki itirazları çok yerinde ve haklıdır.

*

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Öfkelenenden değil öfkesini saklayandan korkmak gerektiğini anladığımız zaman.

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp