Top
12/01/2019

Sağım, solum, önüm arkam 'Domuz Gribi'

Herkes son günlerde: -Grip oldum zannediyordum ama influenza olmuşum.-Serum almaya gittim hastaneye ama bırakmadılar İnfluenza olmuşum. Hastanede yatıyorum.-Hastaneye gittim yer yok. İnfluenza olmuşum. -Doktor kesinlikle kimsenin beni ziyarete gelmesini istemiyor.-Hastaneler dolmuş taşmış. Herkes influenza.Diye diye konuşuyor ama ben bildiğim şekilde yazacağım.Yani ciddi bir “Domuz gribi” salgını var.Çocuklar, bebekler, büyükler, yaşlılar. Geçici bir nezle olduklarını zannediyor ama influenza olduklarını duyuyorlar.Yani bizim yıllardır bildiğimiz, söylediğimiz “Domuz gribi”Daha doğrusu, 2019 yılı itibariyle “Influenza” olarak herkesin diline pelesenk olmuş bu hastalığa yıllardır “Domuz Gribi” olarak adlandırıyorduk.Ben öyle devam edeyim istiyorum.Bildiğimiz türden.Halk dilinde.“Domuz gribi” herkesi kırıp geçiriyor.Günlerce hastanede yatan tanıdığım kişiler var. Hatta biri de şu an hastanede. Doktor bırakmadığı gibi gerçekten de yanına ziyaretçi istemiyor.

ÖPÜŞMEYE BAYILIYORUZBen önceki gün, tam da Domuz Gribi olan arkadaşlarımı duydukça, karşılaştığım birçok kişi ile “Öpüşmeyelim malum domuz gribi salgını var. Hem sizin için de tehlikeli” diyorum ama insanların suratı asılıyor.Gerçekten öpüşmeye bayılıyoruz.Bari şu kış günlerinde sadece tokalaşsak olmaz mı? Herkesin sağlığı acısından.Daha güvenli, daha bir güzel, daha bir mis.

***

Öpüşme hastalıkları demişken-Gün içinde bir değil birkaç mekana git, her gittiğin mekanda aynı insanlarla karşılaş yine öpüşürler.-Otururken ayrı öpüşürsün, kalkarken ayrı öpüşürsün. O kadar kalabalık bir gurup bir de düşünün. Bir de hastalık salgını varsa. -Mekandan ayrılırken ayrı öpüşürsün.-Vedalaşırken ayrı öpüşürsün. Öpüşmezsen vedalaşırken bir de darılanlar olur.Yapmayın etmeyin arkadaşlar “Influenza” var.

 

***

En doğru yazıGünlerdir Deniz Çakır mevzusu tartışılıyor.Olayın olduğu günden bu yana takip ediyorum.Bu konuyla ilgili hiç bir yazı yazmadım. Hatta bu yüzden ciddi bir eleştiri alıyorum.Neden yazmadığım konusunda. Bazı takipçilerim “Neden yazmıyorsun hayırdır korkuyor musun?” diye soruyor.Hayır korkmuyorum.Neden ve kimden korkacağım?Ne alaka!Özellikle türban işin içine girdiği zaman ülkemizi karıştırmaya çalışan bir takım güçlerin olduğunu bildiğim için bu oyuna gelmemeye çalışıyorum.Farkındaysanız zaman zaman bir “Türban” olayı tartışıyoruz.Ve hala kurtulamadık.Ya bir sanatçı üzerinden.Ya sıradan bir vatandaş üzerinden.Ya da siyaset üzerinden.Türban, türban, türban…

Biz kendimizi yıllardır “Türban” meselesi ile yiyip duruyoruz ve geçmiyor.Ben kendimi bildim bile de demeyeceğim. Daha düne kadar “Türban” tartışması nedir bilmiyorduk bile.Yani 20’lerimde bilmiyordum. Şimdi 40’larımdayım. Son on yıldır “Türban” tartışıyoruz.Bu yüzden de bu oyuna alet olmak istemiyorum.Ve artık bu konuyu konuşmaktan çok ama çok utanıyorum.Fakat bu konuyla ilgili şimdiye kadar yazılan en doğru yazıyı önceki gün Sevilay Yılman yazdı. Sevilay Yılman’ın “Birileri yalan söylüyor ama kim” yazısına imzamı atarım. Budur işte.Her kim karşı tarafı istemiyorsa gidebilir.Karşı taraf derken bile utanıyorum ama öyle maalesef. Geldiğimiz nokta bu.Yani başı açık türbanlıyı.Türbanlı başı açık olanı.İstemiyorsa güle güle.Yoksa bu savaş bitmeyecek. Bu kin bitmeyecek.Önce birbirimizi sevmeyi ve kabul etmeyi öğrenmemiz gerek. Yoksa çıkamayacağız bu girdaptan.

***

Şehirde en son olan biten-Harbiye’deki Klein’in ekibinin yeni bir mekan açacağının haberini daha önceden size vermiştim. Hatırlayın. Hatta yeni yerin Karaköy’deki Colonie’nin yerinde olacağını yazmıştım. İşte Vor Kleine geçen hafta sessiz sedasız kapılarını açtı. Bu mekanın özelliği sabah başlayacak ve gece de açık olacak. Anlamı ise “Klein öncesi” demek. Bu mekan özellikle yemekleriyle de ön planda olacak. -Cihangir’e yeni bir balıkçı geldi. Adı da Arşipel. Jüpiter’in yeni bir projesi. Güzel manzara eşliğinde güzel bir balık yemek hatta sobanın üzerinde kendi ekmeğinizi kızartmak istiyorsanız bir uğraşın derim. Pişman olmayacaksınız. Ben geçen hafta ilk kez gittim. İstanbul’a bir kez daha aşık oldum.-Arnavutköy’ün sevilen mekanı Any menüsünde değişiklikler yaptı. Müdavimlerinin haberi olsun. Bizler de önceki gün küçük bir ekip Hülya Acar Yazdıç ve Esra Türker’in ev sahipliğinde güzel yemekleri tattık. Ben normalde bu tarz davetlere çok katılmıyorum. Ve şu yemekleri mutlaka deneyin, “Bu yemekleri mutlaka yemelisiniz” demiyorum. Çünkü bilir kişi değilim. Yani “gurme” diye kendilerine yakıştırılan türden değilim ve herkesin damak zevkinin kendine özel olduğunu düşünüyorum. Yani benim sevdiğim, beğendiğim bir şeyi siz beğenmeye bilirsiniz. Ancak bu ekibin yaptığı yemekleri ben her zaman beğenerek bayılarak yiyorum. Bu arada gördüğüm kadarıyla herkes bayılıyor. Yeni mönüde de değişiklikler olmuş. Haberiniz ola.-Tatlıya dayanamıyorsanız ve yolunuz Arnavutköy’e düşerse o güzel mezeleri yedikten sonra midenizde yer bırakın ve  Chef Meze Lor Peynir tatlısını da deneyin derim. Bakın bunu tavsiye ediyorum. Bu tatlı için üç saat spor yapmaya değer. Şu soğuk kış günlerine yakışacak türden.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp