Top
Ayşe Özek Karasu

Ayşe Özek Karasu

akarasu@htgazete.com.tr

27/02/2019

Seneye Amerika’ya komünizm gelebilir mi!

ABD’de 2020 seçimine doğru Cumhuriyetçiler propaganda stratejilerini, Demokrat Parti’yi sosyalistlik ve hatta komünistlikle “suçlamak” üzerine kuruyor. Mesela Trump, Birliğin Durumu konuşmasında “Bu ülke asla sosyalist olmayacaktır” diye güvence veriyor. Ana hedef malum; Demokratların yükselen yıldızı, ilerici kanattan Alexandria Ocasio-Cortez. Zenginlere varlık ve yüksek oranda veraset vergisi, herkese sağlık sigortası ve ücretsiz eğitim gibi önerileri “sosyalist” projeler olarak görülüyor. Kongre’deki personeline zam yapmasına bile Trump’çı basından “komünist işi” yaftası yapıştırılıyor. Fakat propaganda malzemesinde bir sorun var; yeni değil. Bu retorik ta 1890’lardan beri yürürlükte.

Adamın adı Christopher Paul Hasson. Amerikan Sahil Güvenlik biriminde teğmen. Geçen 15 Şubat’ta yüklü miktarda silah ve uyarıcı maddeyle yakalanıp tutuklanıyor. Neo-Nazi görüşler besleyen beyaz ırkçı Hasson’un, ABD’de çok büyük bir terör saldırısı için hazırlık yaptığı, 77 kişinin katili Norveçli cani Breivik’in manifestosunu okuyup, kitle katliamında onun gibi dinç kalabilmek için steroidler kullandığı tespit ediliyor. Federal makamlara göre yıkım ve kaos planı yapan Hasson ifadesinde “Dünyadaki herkesi öldürmek isterdim” diyor.

Sahil Güvenlik görevlisi Christopher Paul Hasson'un evinde çok sayıda silah ve mühimmat bulundu.

Hasson’un bilgisayarında bir de ölüm listesi bulunuyor. İnternette de “Washington’da Kongre üyelerinin en iyi görülebileceği yerler” araması yapan Hasson’un listesinde Demokrat Parti’den önde gelen siyasetçilerle CNN ve MSNBC gibi Trump’ın mimlediği yayın organlarından gazetecilerin ve bazı aktivistlerin isimleri sıralanıyor. Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, Senato azınlık lideri Chuck Schumer, Demokrat Parti’de başkan adaylığına soyunan senatörler Kirsten Gillibrand, Cory Booker, Kamala Harris, Elizabeth Warren ve muhtemel aday adayı Beto O’Rourke’nin yanı sıra partinin Kongre’ye seçilen yeni çehreleri de hedef listesinde. Şu an partinin en sükseli ismi, ACO diye anılan Alexandria Ocasio-Cortez ve Temsilciler Meclisi’ne giren iki Müslüman kadından biri olan Ilhan Omar.

Cumhuriyetçi Parti ve muhafazakar medyanın hedefindeki bir numaralı isim Alexandria Ocasio-Cortez.

Hasson listedekilerin ev ve ofis adresleriyle ilgili araştırma da yapmış. Bu ortamda, ACO’ya fena halde takmış bulunan Trump yanlısı muhafazakar medya, “Bu kadın nerede yaşıyor” diyerek ille de ev adresini öğrenmek istiyor. Örneğin New York Post, Ocasio-Cortez’in şu an New York Bronx’taki 1+1 dairesinde yaşadığına dair hiçbir iz bulunmadığını, yerel ofisi ve telefon numarası da olmadığını yazıp “hayalet” dediği kadını sıkı takibe alıyor, evinin fotoğrafını basıyor. Post’un haberinde, ACO’nun siyasette yükseldiği mütevazi mahalle köklerinden koptuğuna dair bir alt metin de var. 29 yaşındaki siyasetçinin, Washington’da stüdyo kiralarının 1840 dolardan başladığı bir semtte lüks bir daire kiraladığı bilgisi mevcut.

Ocasio-Cortez ev adresinin peşine düşen muhafazakar medyaya sert tepki gösteriyor, “Beni ve başkalarını öldürmek isteyen bir adam silahlarıyla daha yeni yakalandı, kimseye adresimi söyleyemem, kusura bakmayın!” diyor. 

New York Post, Ocasio-Cortez'in adresi olarak görünen Parkchester'deki binanın fotoğrafını yayınladı. 

ŞİDDETTE TRUMP ETKİSİ Mİ VAR?

Bu arada Hasson’un terör planları ve hedef listesi Başkan Trump’a da soruluyor; “Utanç verici, üzücü bir durum” demekle yetiniyor. Zaten Trump’ın aşırı sağcıların şiddet eylemlerini kınamakta isteksiz olduğu da biliniyor. Charlottesville olaylarında olduğu gibi. Oysa listedekilerin çoğu Trump’ın da hedef aldığı kişiler. Özellikle de gazeteciler. New York Times’in sahibi A.G. Sulzberger’in, “NYT halk düşmanıdır” diye tweet atan Trump’ı “Bu pervasızlık gazetecilerin hayatını tehlikeye sokuyor” şeklinde bir uyarı yazısı yayınladığı günlere denk düşüyor olay. Sulzberger, “Kennedy’den Reagan’a birçok başkan basını eleştirmiştir, ancak onlar basının değerini de bilmiştir” diye yazıyor.

Korku ve uyarılar boş değil. Beyaz ırkçıların işlediği cinayetler 2018’de bir önceki yıla göre iki katına, 17’den 40’a çıkmış. ABD’deki aşırı akımları inceleyen “The Southern Poverty Law Centre – SPLC” grubun raporuna göre şiddet eylemlerindeki artış, Trump ve Fox News’un toplumsal algıya göçmen ve Müslüman karşıtı fikirler aşıladığı dönemde meydana geliyor. Nefret gruplarının sayısında da yüzde 7’lik artış var ve bir ankete göre halkın büyük çoğunluğu Trump’ın beyaz ırkçıların serpilip saflarını genişletmesine katkıda bulunduğunu düşünüyor.

"ABD ASLA SOSYALİST OLMAZ"

Muhafazakar Cumhuriyetçi cephe şimdi 2020 seçimine doğru yeni bir propaganda argümanıyla sahnede: Demokrat Parti’yi sosyalizme kaymakla suçlayıp halk algısında şeytanlaştırmayı hedefliyorlar. 3 Kasım 2020’de hem başkanlık seçimi yapılacak, hem de 435 sandalyeli Temsilciler Meclisi’nin tamamı ve Senato’nun 100 sandalyesinden 34’ü için seçime gidilecek. Geçen kasımda Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu kaptıran Cumhuriyetçiler, Demokrat Parti’de yükselen ilerici damardan yararlanarak kaybettiğini geri kazanmayı hedefliyor. Liberal ana akım medyanın yorumu böyle. Cumhuriyetçi Kongre üyeleri, “Sosyalizm, Demokratların en büyük zaafı” diye demeçler veriyor; Trump da Birliğin Durumu konuşmasında “Amerika asla sosyalist bir ülke olmayacaktır” güvencesini veriyor sıkı sıkı. Sonra Miami'deki mitingde de tekrarlıyor.

Propagandada hedef seçilen isimler ise kendilerini demokratik sosyalist olarak tanımlayan Senatör Bernie Sanders ve Alexandria Ocasio-Cortez. İklim krizini çözmek ve ekonomide adil bir sistemi oturtmak için önerdikleri “Green New Deal” projesi, varlık vergisi ve yüzde 77 oranında veraset vergisinin yanı sıra yenilenebilir enerji kaynakları, herkese sağlık sigortası ve ücretsiz eğitim gibi başlıkları içeriyor. İlerici görüşlerin partide zemin bulmaya başladığı ortamda, Sanders’in yeniden başkan aday adayı olması halinde demokratik sosyalist hareketin daha da ivme kazanacağı söyleniyor. Sanders, kapitalizme sosyalist tehdit uyarılarına karşılık, “Bu ülkede özgürlükler var ancak ekonomik eşitlik yok. Herkesin, ücretsiz sağlık hizmeti gibi temel haklardan yararlanarak güvenceli ve onurlu bir yaşam sürdüğü sistemdir demokratik sosyalizm” diye açıklama getiriyor.

“BU KADIN KOMÜNİSTLİK YAPIYOR”

Yine de “Dikkat sosyalizm” uyarıları tırmanıyor. Hatta ACO’nun Kongre ofisindeki personel için yıllık taban ücreti 52 bin dolara çıkarması – ki kendisine verilen bütçeden ödeniyor – ideolojiye bağlanıyor. Fox News’daki programda “Sosyalizm ve komünizm iş başında” diye yorum yapılıyor.

Muhafazakar kesim “sosyalist” karalamasına sarılsa da, Amerika’da ta 19’uncu yüzyıldan bu yana ırkçı kast sisteminden tutun kadın haklarına ilerici sosyal değişimi savunan herkesin, özgür nizamı bozmaya soyunmuş sosyalist ya da komünistler olarak görüldüğü bir gerçek. Örneğin 1896’da Demokrat Parti’nin başkan adayı William Jennings Bryan popülist görüşleri nedeniyle sosyalist olmakla suçlanmıştı. “New Deal” programıyla Büyük Buhran sonrası refahı tesis eden Demokrat Başkan Franklin D. Roosevelt de öyle. Çok uzağa gitmeye gerek yok; Bill Clinton’ın sağlık sistemi planı da “bürokratik sosyalizmin eseri” olarak değerlendirilmiş, Obama’yı “damardan sosyalist” görenler olmuş, hatta 2016 seçiminde başkan adayı olan Hillary Clinton için bile “tehlikeli bir şekilde sosyalizme yakın” diyen Cumhuriyetçi Partililer çıkmıştı.

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp