Top
Ayşe Özek Karasu

Ayşe Özek Karasu

akarasu@htgazete.com.tr

22/01/2019

Davos ruhu öldü mü, ıssız acun kaldı mı?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Davos’u terk edişinin onuncu yılındayız. Davos devam ediyor ama acaba kaldığı yerden mi devam ediyor, ruhu hala hayatta mı? “Globalleşme 4.0 için işbirliği” mottosuyla bugün başlıyor da, bir zamanlar İsviçre Alpleri’nde aynı global yolun yolcusu olan siyaset ve ekonominin güç simsarları artık farklı ideolojik kamplara, alt türlere bölünmüş görünüyorlar. Ayrıca Davos ruhuna ters, iklim değişikliğine inanmayan liderler de cabası…

Malûm, Davos toplantılarının olağan akışı dışında da bir “Davos Ruhu” vardır, mimar ve mucidi Turgut Özal’dır; 31 Ocak 1988’de Yunanistan Başbakanı Andreas Papandreu ile zirve buluşmasının başlattığı yumuşak iklim sürecine “Davos Ruhu” adını verir Özal ve Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) Davos toplantıları da Türkiye gündemine böyle girer. Daha bir yıl önce, Mart 1987’de karasuları ve hava sahasının kontrolü anlaşmazlığı nedeniyle Ege’de çatışmanın eşiğine gelen Türkiye ve Yunanistan, Davos’ta yeni bir sayfa açar. İki ülke başbakanları, Özal ve Papandreu “savaş ve şiddeti sorun çözme aracı olarak kullanmayacakları ve birbirlerini savaşla tehdit etmeyecekleri” yolunda anlaşmaya varırlar. Özal’ın, aynı yılın haziran ayındaki Atina ziyareti de tarihi bir dönemeç olur.

Türkiye gündemine Özal’la giren Davos, 2009’da dönemin Başbakanı Erdoğan’ın İsrail Cumhurbaşkanı Peres’e çektiği “One minute” restiyle gündemden çıkar.

Aslına bakılırsa Davos, dünya gündeminden de çıkacak bir kıvama geldi. Çünkü, siyaset billimci Samuel Huntington’ın 2004’te kaleme aldığı makalede “Davos insanı” diye tanımladığı global elit sınıf artık tek vücut bir varlık olmaktan çıktı. Huntington’a göre global ekonominin entegrasyonuyla giderek yükselen, akademisyeninden uluslararası bürokratına, dev şirketlerin yöneticilerinden yeni teknoloji girişimcilerine bu zengin ve güçlü “altın yakalılar” topluluğu, ulusal sınırları birer engel olarak görüyor ve halk yığınlarından kopuk global bir vizyon sergiliyorlardı.

Fakat köprülerin altından çok sular aktı ve 2008’te hayata veda eden Huntington’ın tanımıyla “Davos insanı” ve global gidişat hayli değişime uğradı; hem ideolojik, hem sosyal, hem de ekonomik olarak. Dünya Ekonomik Forumu’nun Davos toplantıları “Globalleşme 4.0: Dördüncü sanayi devrimi çağında global mimariyi şekillendirmek” temasıyla başlıyor. Global elitler İsviçre dağlarında yeniden bir araya geliyorlar. Ancak farklı kamplara bölünmüş görünüyorlar. Globalleşmenin hız kazandığı 90’lı ve 2000’li yıllarda siyaset, ekonomi ve bilim dünyasının kanaat önderlerinin tek bir bakış açısı vardı; piyasaların entegrasyonu, uluslararası işbirliğinin güçlendirilmesi, uluslararası kurumların güçlü kılınması. Bütün dünya, Batı’nın şekillendirdiği, büyüme ve refah da vaadeden bu büyük liberal plana uyum sağlamalıydı.

2008’deki finans krizinin global yönetimi ve 2015’teki Paris İklim Anlaşması da aslında Davos ruhu sayesinde başarıldı. Ancak Çin ve Rusya gibi güçler – ki Davos’ta temsil ediliyorlar – o liberal hayallere sığmadığı gibi, “Önce Amerika” diyen Trump’ın iş başına gelmesi de liberal modeli sorgulanır hale getirdi. Şimdi de hükümet kapatma macerası nedeniyle ABD’li bütün bakanlar Davos programlarını iptal ettiler.

SOSYAL PATLAMALAR  

Refah vaat eden globalleşme teknolojik gelişmeye karşın verimliliği artırmadı; ücretler yerinde saydı. Batı’da da sadece zenginleri daha zengin kılıp tabana yayılmadığı için Fransa’da Sarı Yelekliler isyanı patlak verdi. Hareket halen devam ettiği için Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Davos’a gitmiyor. İngiltere de Brexit krizi nedeniyle ikiye bölünmüş durumda; Başbakan May reddedilen AB’den ayrılma planı için bir çıkış yolu ararken, Maliye Bakanı Philip Hammond’un Davos’ta Cuma günkü programa katılacağı açıklandı. Avrupa ve ABD’de yaşanan göç krizinin toplumsal ilişkileri daha da hassas hale getireceği ortamda siyasi önceliklerin hangi yönde evrileceği de belirsiz.

Almanya ve Japonya başbakanları Merkel ve Abe ile Bill Gates, Bono gibi klasik Davos aktörlerinin yanı sıra IMF, Dünya Bankası ve büyük şirketlerin yöneticileri yine sahnede olacaklar, ancak tipik “Davos insanı” olmayan yeni bir çehre de sahada olacak; Brezilya’nın yeni lideri Jair Bolsonaro.  

İKLİME İNANMAYANLAR KULÜBÜ

ABD’de başkanlık yarışını kaybettiği günden beri global ısınma ve iklim değişikliğinin getireceği felaketlere dikkat çekerek varlığını sürdüren Al Gore, yine Davos’ta olacak. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2019 Global Riskler raporunda popülist para politikalarının yanı sıra iklim değişikliğiyle mücadelenin yerinde sayması birer risk faktörü olarak gösteriliyor ve bu yılki Davos programında “Dördüncü sanayi devriminde ekolojik sistemlerin global diyalogla entegrasyonu” da yer alıyor, ancak iklim değişikliğine inanmayan liderler trendine de tanık oluyoruz. Petrol ve gaz satışına dayalı ekonomisiyle Rusya bir yana Obama sonrası ABD’nin de yönü değişmiş bulunuyor.

“Tropiklerin Trump’ı” diye anılan Brezilya’nın yeni lideri Bolsonaro, Davos’ta 45 dakikalık konuşma yapacak. Ancak, dünyanın oksijen kaynağı olan Amazon yağmur ormanlarını endüstriyel faaliyete açma planıyla eleştiri oklarının altında. Toplu ormansızlaştırma, bölgede yaşayan yerli halklar ile biyoçeşitliliğin ve bölgesel-küresel iklimin felâketi olabilir.

Brezilya'nın sağ popülist yeni lideri Bolsonaro 1 Ocak'ta göreve başladı.

Trump gerçi Davos’a katılmıyor, ancak iklim değişikliğiyle global mücadeleye katkısı olmaması bakımından gölgesi hissediliyor. Paris İklim Anlaşması’ndan çekilen Trump, global ısınma uyarılarıyla dalga geçen tweet’ler atmaya devam ediyor.  En son geçen pazar sabahı, ülkenin geniş kesimlerinin kar ve dondurucu soğuk altında olduğundan dem vurarak, “Dikkatli olun ve evden çıkmayın. Ne müthiş sistem ama. Şu eski global ısınmadan azıcık olsa, ne iyi olurdu!” diye tweet attı.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp