Top
Ayşe Özek Karasu

Ayşe Özek Karasu

akarasu@htgazete.com.tr

18/10/2020

Brexit ve mezgit

Avrupa Birliği sınırları içinde balıkçıları kızdırmak tehlikelidir. Çevre örgütlerinin baskısıyla Baltık’tan Akdeniz’e avlanma kotalarına sınır getiren siyaset ve bürokrasiyi protesto için Brüksel’i basarlar. Sonra mazot fiyatlarını protesto için yine Brüksel’i basar AB Komisyonu’nun camını çerçevesini indirir, araç devirir AB bayraklarını yakarlar. Fransız ve İtalyan balıkçıdan Hollandalı ve Polonyalısına örgütlüdürler. Satamayacakları küçük balıkların da kotaya dahil edilmesine öfkelenip, o balıkları topluca Brüksel caddelerine döktükleri de vakidir zamanında.

AB ile İngiltere’nin Brexit sürecini tamamlamaya çalıştığı ortamda balıkçılık yine gündem. Brexit’in avlanma mevzuatına getireceği muhtemel ayar henüz balıkçıları ayaklandırmış değil, fakat Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un sinirleri ayakta. AB ile İngiltere arasındaki serbest ticaret pazarlığında adanın karasularını başta Fransız balıkçılar olmak üzere “yabancı” filolardan korumak üzere pozisyon alan İngiltere Başbakanı Johnson’a içerliyor, çatıyor ve hatta tehdit ediyor Macron. Bu uzlaşmaz tavrının AB’nin birliğini bozduğu ve dönem başkanı Merkel’i kızdırdığına dair haberler geliyor.

İngiltere geçen 31 Ocak’ta AB’den resmen ayrıldı ve geçiş süreci 31 Aralık’ta tamamlanacak. İngiltere Ortak Pazar ve Gümrük Birliği kurallarından da çıkmış olacak. Yıl sonu gelmeden ticaret anlaşmasına da varılmış olması gerekiyordu, Boris Johnson müzakerelere geçen 15 Ekim’e kadar süre vermişti. Aynı gün Brüksel zirvesinde buluşan AB liderleri “ilerleme anlaşma için yeterli değil” diyerek Londra’dan gerekli adımları atmasını istedi ve Johnson “Anlaşmasız bir Brexit’e hazır olun” diye vatandaşı uyardı.

O gerekli adımlar finans piyasası, adil rekabet koşulları ve devlet sübvansiyonları gibi büyük başlıkları kapsıyor, ancak Macron ile Johnson arasındaki dalaş bütün mesele Manş’ın uskumrularından ibaretmiş gibi bir hava yaratıyor. İngiliz Hükümeti, yıllık av kotalarını AB ülkeleriyle ayrı ayrı müzakere ederek anlaşmaya varmak istiyor. Nitekim geçen ay AB üyesi olmayan Norveç’le karşılıklı olarak karasularında yapacakları araştırma ve balıkçılık gibi her türlü faaliyet için anlaşma yaptılar; 1 Ocak 2021 itibariyle yürürlüğe girecek.

Avrupa Birliği’ndeki genel eğilim, balıkçılık faslında Johnson’a teslim olmak şeklinde. İç siyasette satabileceği bir zafer payı bırakmak istiyorlar perde gerisinde. Macron ise bunu açık açık dile getiriyor; “İngilizler balıkçılığı taktik olarak kullanıyor, çünkü anlaşmasız Brexit halinde halkına ‘ben kazandım’ diye satabileceği tek şey balıkçılık. Anlaşma olmazsa Avrupalı balıkçılar, Britanya karasularına giremeyecek. Balıkçılarımızın Brexit kurbanı olmasına izin veremem. Brexit’i isteyen biz değiliz, İngiliz halkının tercihi” diyor.

Macron, Le Guilvinec Balık Hali'nde

İspanya, Belçika, Hollanda, İrlanda ve Danimarka da aslında tek tek yıllık kota yerine Britanya ile global bir av anlaşması yapılmasından yana. Ancak AB Komisyonu’nun Londra’ya taviz verilmesi telkinlerine de uyum gösteriyorlar. Macron Londra’ya ambargo tehdidi de savuruyor; “Fransız balıkçılara karasularına giriş izni vermezse, AB’nin İngiltere’ye enerji ikmalini bloke etmekten başka çare kalmaz” diyor. Johnson ise “Avrupalılar yasama bağımsızlığımızdan balıkçılığımıza her şeyi kontrol altında tutmaya devam etmek istiyorlar. Bağımsız bir ülke için kabul edilemez bir durum” diye çıkışıyor.

Aslında Boris Johnson’ın balık taktiği yalan da değil. 2016’da henüz başbakan olmadan önce Brexit lehinde kampanya yürütürken “Yabancıların topu İngiliz balıklarına çullanıyor” diyerek milli duygulara hitap etmişti.

“MESELE EKONOMİK DEĞİL SEMBOLİK”

Balıkçılık siyaseten önemli ancak ekonomi cephesine bakınca tablo şu: Balıkçılık İngiltere’nin gayri safi yurt içi hasılasının sadece yüzde 0.12’sini oluşturuyor. The Times’ın yazdığına göre Londra finans sektörünün payı bunun 60 katı. Fransa’da balıkçılığın GSYİH payı ise yüzde 1 kadar, fakat balığın dörtte biri İngilizin bereketli sularından geliyor. Hollanda ve Danimarka’nın balık sektörü de Fransa’nın ölçülerinde Britanya karasularından sebepleniyor.

Boris Johnson, Grimsby Balık Hali'nde

İngiliz siyaset bilimcilere göre mesele ekonomik değil, hem AB hem de İngiltere için tamamen sembolik. Brexit retoriği öyle gerektirdiği için ticaret anlaşması müzakereleri meselelerin özünden çok sembolizme odaklanıyor. Fakat İngiliz balıkçılık sektörüne göre av serbestisi için özünü oluşturuyor. 1970’lerde İngiltere Avrupa Ekonomik Topluluğu’na girdiğinde balık bolluğu nedeniyle son derece orantısız bir ilişki kurulduğunu ve 40 yıl boyunca Avrupa tarafından sömürüldüklerini söylüyorlar.

İngiltere, beslenmek için karasularındaki orkinos, ringa ve dil balıklarına muhtaç değil. Avlanan balıkların yüzde 80’i, kişi başına deniz ürünü tüketiminin daha fazla olduğu Fransa ve İspanya’ya ihraç ediliyor. Fish & chips için tercih edilen morina ve mezgitin yüzde 80’i ise Norveç ve İzlanda’dan ithal ediliyor; jumbo karidesler de yabancı sulardan geliyor. Yani İngiltere karasularındaki balıklara muhtaç olmasa da bu alışveriş tablosu serbest ticaretin kritik önemde olduğunu gösteriyor.

Fransız balıkçılar Manş'ta ağ atamayacak mı?

Fransa’daki durum hayli nazik. Hükümetin ilgili bakanları Normandiya’nın kıyı köylerini dolaşarak, pandemi etkisi üstüne bir de Brexit korkusu yaşayan balıkçıları “merak etmeyin iyi bir anlaşma yapacağız” diye teskin etmeye çalışıyorlar. Fakat bölgesel balık komite ve kooperatiflerinden Fransız medyasına yapılan açıklamalar hiç de yatışmadıklarını gösteriyor; “Anlaşma olmazsa kaos çıkar. Avlanacak su bulamazsak tekneleri ıskartaya çıkarırız. İngiltere’den tek bir balığın bile limanlarımıza girmesine izin vermeyiz” diyorlar.

Yine protesto yolu gözüküyor; Brüksel’de olmasa bile, belki Paris’te.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp