Top
Ayşe Özek Karasu

Ayşe Özek Karasu

akarasu@htgazete.com.tr

09/09/2019

Spielberg, The Post’u bugün de çekebilirdi

The Post’un finalinde, pencereden içeri Oval Ofis’e zumlanmış kamera sırtı dönük Nixon’ı öfkeli ses tonuyla telefonda emirler yağdırırken gösterir; “Bundan böyle hiçbir Washington Post muhabiri Beyaz Saray’dan içeri alınmayacak. Alınırsa sizi kovarım…” Ve hemen bağlanan son sahnede Demokratik Ulusal Komitesi karargahında hırsız alarmı verilir, perde kararır… Watergate skandalı yoldadır, Nixon da gidici...

Trump’ın geçen gün Washington Post muhabirlerine “iki alçak ve hafif sıklet muhabir” diye seslendiği, kendi saatiyle sabahın 7’sinde atılmış tweeti görünce, bir dejavu hissi uyandı. Trump “Bunlar Beyaz Saray’a alınmamalı, çünkü haberleri iğrenç ve yalan” diyordu. Trump’ın suçladığı gazetecilerden biri Post’un Beyaz Saray büro şefi Philip Rucker, diğeri de Beyaz Saray muhabiri Ashley Parker idi. İkisinin ortak imzalı bir haberine öfkelenmişti Trump.

Trump'ın hedefindeki Beyaz Saray muhabiri Ashley Parker. 

O haberde, Trump yönetiminin yaz aylarını, kaçırılmış fırsatlarla ve kendi kendini de sabote ederek boşa harcadığı belirtiliyordu. Kongre’nin dört kadın üyesini ırkçı bir tonda “çete” diyerek ülkeden kovmaya kalkmasından siyah nüfus ağırlıklı Baltimore’a “fare istilasına uğramış” şeklinde ettiği biçimsiz laflara; El Paso’da katliam yapan silahlı saldırganın Trump’ın göçmen düşmanı söylemlerinden esinlenmiş olmasına ve Trump’ın katliamların yaşandığı iki kente yaptığı ziyaretlerin yaraları saracak yerde ülkedeki bölünmeyi daha da körüklediğine kadar bir dizi falsoya ekonomi ve diplomasi alanındaki hatalar ekleniyordu. Başkanın tuhaf, istikrarsız davranışları piyasaları sarsıyor, Çin’le ticaret savaşı giderek sertleşiyor ve G7 zirvesindeki “testere diplomasisi” müttefiklerde Amerika’nın liderliğinde dair güvensizlik yaratıyordu.  

Bu ifadeler gazetecilerin yorumu değildi. Beyaz Saray yetkililerinin 2019 yazını tarihi başarılarla dolu bir dönem olarak lanse etmesine karşın, Başkan’ın danışmanları ile Beyaz Saray dışındaki müttefiklerinin çoğu özel sohbetlerde farklı konuşuyordu. Kaçırılmış fırsatlardan, Trump’ın kendi kendini sabote etmesinden yakınıyorlardı. İki gazeteci, hem Beyaz Saray hem de Cumhuriyetçi Parti kaynaklarından yansıyan bu görüşleri habere yansıtmıştı.

POST, ESKİDEN DE AMAZON’DU

Trump’ın “fake news” diyerek ana akım medyayı topyekün hedefe koyduğu malum. Ancak Post’la olan husumeti daha ileri boyutta. Zaten gazetenin adını anarken “Amazon Washington Post” şeklinde çıkışıyor; yeni sahibi, Amazon’un patronu Jeff Bezos’a gönderme amacıyla.

Ancak gazetenin basın özgürlüğü adına ortaya koyduğu tavrın, “The Post”ta bir cesaret abidesi olarak izlediğimiz Katharine Graham’dan (Meryl Streep) bugüne sağlam yapısını halen koruduğu görülüyor. Trump’ın tweet’le çemkirmesinin ardından gazetenin yayın yönetmeni Martin Baron, iki muhabiri savunan bir açıklama yayınladı; “Washington Post, kadrosunda böyle iki harika gazeteci bulunduğu için gurur duyar. Beyaz Saray’ı izleme görevlerini her zaman doğruluk ve dürüstlükle yerine getirmişlerdir. Sonuna kadar onların ve önemli çalışmalarının arkasındayız. Başkan’ın, basını karalama ve gözdağı vererek sindirmeyi amaçlayan açıklaması mesnetsiz ve tehlikelidir, bu ülkedeki basın özgürlüğüne yönelik bir tehdittir."

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp