Top
Ayşe Özek Karasu

Ayşe Özek Karasu

akarasu@htgazete.com.tr

08/06/2009

Bize de ucube tohum yasası geliyor aynı Irak gibi

Mayınlı araziden geçtik, şimdi de tohumlu araziye giriyoruz. Hükümet, Ulusal Biyogüvenlik Yasası'nın yürürlüğe girmesiyle genetiği değiştirilmiş bitki üretimine  izin yolunun açılacağını açıkladı.Böylece tohum patenti bize ait  olmayan ucube mısır,pamuk ve  buğdaya kavuşacağız! Muhtemel  mülkiyet sahibi de, Amerikalı  çiftçinin bile başına bela olan biyoteknoloji şirketi Monsanto.Hani


OBAMA, Kahire'deki konuşmasında "Irak'ın toprağında ve kaynaklarında gözümüz yok, 2012'de tamamen çıkıp gitmiş olacağız" dedi. Mesele toprak "bütünlüğü" ise doğru olabilir. Ama konu, o topraklarda ne ekilip biçileceği ise, işin orası kesinlikle Amerika'dan sorulur.
2003'teki işgalden sonra Amerikalı genel vali Paul Bremer'in hazırladığı 100 maddelik fikri mülkiyet ve patent düzenlemesi, Irak'ta nasıl tarım yapılacağını da bir güzel "düzenliyor". Iraklı çiftçinin anlayamayacağı kadar karmaşık o belgenin 81. maddesiyle bitki türlerinin patent hakkı koruma altına alınıyor. Çiftçinin tescilli tohum alması dayatılıyor ve tohumu bir sonraki yıl yeniden kullanması yasaklanıyor. Bunun adı, kaliteli tarım ve biyoçeşitliliğin korunması oluyor. Böylece Monsanto, Cargill, Syngenta gibi Amerikan biyo-teknoloji şirketlerinin Irak tarımına dalması için yasal zemin hazırlanıyor.
Genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) denilen o tohumlar Irak'a girdiği takdirde aşağı yukarı altı bin yıldan beri tarım yapılan Mezopotamya'da geleneksel tarımdan eser kalmayacak. Yerli tohumlar yok olacak, Iraklı çiftçi ekeceği tohuma her yıl yeniden patent parası ödeyecek. İşgal bitecek, ancak Iraklının yiyeceği iki lokmanın kontrolü Amerikan şirketlerinin elinde olacak.
Bu tablo, fantastik bir felaket senaryosu gibi görünebilir, ancak bırakın Iraklısını, Amerika'nın çiftçisi, süt üreticisi de o canavarları yaratan hukukun mağduru. Amerikan Yüksek Mahkemesi, 1980'deki kararıyla, insan eliyle üretilen canlı mikroorganizmaları, patent yasası kapsamına alınca, gıda ürünlerinin kontrolünü de birkaç şirketin eline teslim etmiş oldu.
Aslında izin verilen nesne "tohum" değil, General Electric'in petrol kirliliğini temizlemek üzere ürettiği bir bakteriydi. Ancak Monsanto bu yasal düzenlemeden yararlandı, genetiği değiştirilmiş tohum alanında dünya lideri oldu ve 674 biyo-teknoloji patenti aldı.

TOHUM DEDEKTİFLERİ

Monsanto'nun "Roundup Ready" patentli tohumlarını alan çiftçi, tohumu hasattan sonraki yıl kullanmamak ve tohumları satmamak üzere sözleşme imzalıyor. Kimisi bu kuralı hiç anlamıyor, kimisi anlıyor, anlamamazlıktan gelip tohumu saklıyor. îşte o zaman Monsanto'nun tohum dedektifleri ve muhbirleri devreye giriyor. Ihlalci çiftçiler hakkında dava açılıyor. Hatta geleneksel tarım yaptığı tarlasına, kuş ya da rüzgar marifetiyle Monsanto'nun tohumu bulaşan çiftçi bile, "Benden tohum çaldın" diye mahkemeye veriliyor. Tescilli GDO tohumları satmaya başladığı 1996 yılından bu yana Monsanto yüzlerce mülkiyet davası açtı. GDO'ya bulaştığın zaman başındaki bela sadece yasayla ya da yerli türlerin tükenmesiyle sınırlı kalmıyor.

Hastalığa, zararlıya karşı dirençli, verimli olsun, çabuk ve zahmetsiz büyüsün diye gen aşılanan bu tohumların ucubeliği, insan sağlığını tehdit etmesi de cabası. Bir kere antibiyotiklere karşı direnç oluşuyor, toksik ya da alerjik etki yapıyor. Fareler üzerinde yapılan bir deney, genetik yapısı değiştirilmiş patateslerin bağışıklık sistemini bozduğunu, enfeksiyonlara yol açtığını ortaya çıkardı. Bir başka deneyde genetiği değiştirilmiş soya ile beslenen farelerin yavrularının yarısı öldü.
Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, yeni yasayla GDO'ya izin çıkacağını açıklarken, bunların bebek mamalarında kullanımının yasak olduğunu ve organik tarım alanlarının yakınında ekilemeyeceğini söyledi.

FRANKENSTEIN GIDA

İyi de, genetik modifiye tohumlar bir kere toprakla buluştu mu izolasyonu mümkün olmuyor.
Tohumlar doğaya savruluyor, genler bütün tarım alanlarına bulaşıyor. Böylece civardaki flora, geniyle oynanmış bitkilerin içerdiği böcek ve ot ilaçlarına karşı dirençli hale geliyor.
İşte bu yüzden "Frankenstein" denilen GDO'lara büyük direniş var. Japonya, Güney Kore, Yeni Zelanda ile birçok AB üyesi ve bazı Afrika ülkeleri bunları yasaklamış durumda.
Şimdi Biyogüvenlik Yasası, Meclis gündemine geldiği zaman ABD'ye keşif gezisine giden vekiller ne yapacak, çok merak ediyorum. Malum ABD Tarım Bakanlığı, iktidar ve muhalefetten beş vekili bir hafta ağırladı. Ekip, Monsanto şirketini de ziyaret etti.
Bir vekil gezi sonrası, "Beni uzaya götürseler nafile, doğru bulmazsam ikna olmam" diyor, ancak açık kapı da bırakıyordu: "Aslında, biyo-teknoloji demek illa da kötü bir şey yapılacak demek değil ki. Sonuçta tüp bebek olayı da biyoteknolojik bir çözüm. İlk tarımsal alanda denenmiş. Şimdi kim tüp bebek işine karşı çıkabilir?"

ABD'NİN KOMLO TEORİSİ

GDO'LARI AVRUPALI SOLCULAR ENGELLİYOR

AMERİKAN Foreign Affairs dergisindeki bir yazıya göre GDO korkusu ve yasakların ardında Avrupa tarım lobisi ve Amerikan düşmanlığını körükleyen Avrupa solu var. Dünyadaki tarım arazilerinin yüzde 10'unda GDO'lu üretim yapılıyor. Ancak yasaklardan ötürü Avrupa ve Afrika kapsama alanı dışında. Yazıya göre korkular tamamen yersiz. GDO'lu tohumla üretilen gıdalara "Frankenstein" adı takılarak, sanki insanlar üzerinde bir deney yapılıyormuş izlenimi uyandırılıyor, paranoya yaratılıyor ve açlıkla cebelleşen Afrika da Avrupa'nın yarattığı korku yüzünden bu nimetten yoksun kalıyor. Ayrıca Afrika ülkeleri GDO'lu tarımı kabul ettikleri takdirde, Avrupa pazarından tamamen dışlanmaktan da korkuyorlar. Oysa Afrika tarımında verim giderek düşüyor, nüfus artıyor ve iklim değişikliğinden ötürü kıtayı çok daha kurak bir gelecek bekliyor.
Genetik modifiye tarımı savunanların bir numaralı argümanı işte şu: Açlığa karşı tek çare GDO'dur. Ancak çoğu çevrebilimciye göre açlık sorunu üretim eksikliğinden değil, üretim kapasitesinin plansız kullanımından ve dağılımın adil olmamasından kaynaklanıyor. Aslında mevcut tarım kapasitesi dünya nüfusunun ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları