Top
Ayşe Özek Karasu

Ayşe Özek Karasu

akarasu@htgazete.com.tr

02/06/2020

Yüksek yüksek tepelere korona çıkamıyor mu

Epidemiyologlardan halk sağlığı uzmanlarına, televizyonlara çıkan her hocaya mutlaka soruluyor: Bu virüs sıcakta etkisini kaybeder mi? Yaz geldiği için tünelin ucunda bir ışık arayışından olsa gerek ama hocaların büyük çoğunluğu aynı cevabı veriyor: Hayır kaybetmez, öyle olsa Brezilya’da bu kadar vaka ve ölüm görülmezdi.

Veya koronaya yaz aylarında yakalanan Avustralya da daha az etkilenirdi. Oysa tam tersine yaz etkisiyle kalabalık Bondi plajlarının bulaş merkezi haline geldiği söylendi.

Bondi Beach koronanın ilk günlerinde böyleydi... Sonra kapatıldı.

Gerçi yaz günlerinde açık havanın bulaş riskini azaltabileceği söyleniyor, ancak görünen o ki sıcak koronavirüsü etkisiz kılmıyor. Fakat bir araştırmaya göre 25 derece üzerindeki hava sıcaklığı bulaşma hızını azaltıyor. Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, yeni bir araştırmayı paylaştı geçenlerde; “Harvard ve MIT'den araştırmacılar 25 derece üzerindeki hava sıcaklığının SARS-CoV-2 bulaşında azalma sağladığını gösterdi. Ancak bu hava sıcakken virüs bulaşmaz anlamına gelmediği için önlemlere devam etmeliyiz. Bir derece yükselme bulaşta % 3.1 azalma sağlıyor'' dedi.

Kanada’da yapılan bir araştırmada ise hava sıcaklığı ve enlem ile bulaş hızı arasında hiçbir ilişki bulunamamış; sadece önlemlerin virüsü sekteye uğrattığını tespit etmişler. Toronto Üniversitesi halk sağlığı ve epidemiyoloji uzmanları, mart ayından başlayarak Kanada, ABD ve farklı enlemlerde diğer bazı ülkelerdeki vakalarla hava sıcaklığı ve nem oranı değerlerini incelemişler. Yayınladıkları makalede diyorlar ki; “Yaz gelince virüs gidecek diye beklemeyin. Virüsün hızını kesecek tek şey halk sağlığı önlemleridir.

Johns Hopkins Üniversitesi’nden bir hekim de yaz döneminde şu noktaya dikkat çekiyor: Bu yeni tip bir virüs olduğu için nüfusun bağışıklık kazanmadığı ortamda mevsimsel bir baskılama bekleyemeyiz. Gerçi yaz aylarında belirli çevresel koşullar virüsün yüzeylerden bulaşma riskini azaltır ama insandan insana temasla bulaş devam eder.

KOVİD-19’UN YÜKSEKLİK KORKUSU

Bu çalışmalar kısmen farklı sonuçlar verse de yaza açılırken sıcaktan medet ummak boş, onu anlıyoruz. Yeni tip koronavirüs için bütün hekimler “daha bilmediğimiz çok şey var” diyor sürekli. Hava sıcaklığı etkisi de buna dahil gibi. Şimdi bir de yüksek irtifada virüs etkisi araştırılıyor. Yükseklerden bazı ilginç veriler olduğu için…

Kanada, Bolivya, Avustralya ve İsviçre’den bilim insanlarının “Respiratory Physiology & Neurobiology” dergisinde yayınlanan ortak çalışmasına göre Güney Amerika’da And Dağları’ndaki rakımı üç bin metre üzerindeki yerleşimlerde görülen Kovid-19 vakaları, ulusal bilançoların çok altında kaldı. Yine Tibet’teki vaka ve ölümler de Çin’deki vaka sayısının çok gerisinde. Bu epidemiyolojik veriler üzerine virüsün bulaş yeteneği ile yüksek irtifa arasındaki ilişkiyi incelemeye başlamışlar.

Latin Amerika pandeminin yeni merkezi. Peru’da vaka sayısı 140 bini geçti, ölümler 4 bini buldu. Ancak bir zamanlar İnka İmparatorluğu’nun başkenti olan And Dağları’ndaki 420 bin nüfuslu Cusco kentinde can kaybı üç kişiyle sınırlı kalmış; ulusal ortalamanın yüzde 80 altında. Üstelik şu ünlü Machu Picchu’ya giden turistlerin yolu Cusco’dan geçiyor; yılda 3 milyon kişi ziyaret ediyor kenti ve en bilinen müdavimler arasında da pandemiden en çok etkilenen Amerikalılar ile İtalyan ve İspanyollar var. Peru’da “koronavirüs yükseklik korkusuna kapıldı” rivayeti dolaşıyormuş.

And vadisindeki İnka başkenti Cusco, dünyanın en güzel şehirleri arasında sayılıyor.

Bu mucize Ekvador ve Bolivya And’ları için de geçerli. Kıtada ilk vakaların görüldüğü Ekvador çok ağır geçiriyor salgını, sağlık sistemi yeterli değil ve cenazeler yakınlarına teslim edilip öyle defnediliyor. Ülkede 3 bin 500’ü bulan ölümlerin tamamına yakını da Pasifik’teki liman kenti Guayaquil’de.

Dağlık Bolivya’da salgının merkezi, deniz seviyesinden birkaç yüz metre yüksekteki Santa Cruz; vaka sayısı 8 bin 500’e yakın. 3 Bin 640 metreyle dünyanın en yüksek başkenti olan La Paz’da görülen vaka sayısı ise sadece 410.

DEFİN KUYRUĞU -Ekvador'da salgının merkezi Guayaquil'de Kovid-19 kurbanları ailelerine veriliyor, mezarlığa girmek için sıra bekliyorlar.

Bunlar somut veriler, ancak henüz bilimsel bir açıklaması yok. Araştırmayı yürüten bilim insanları bu modelin devam etmeyebileceği uyarısında da bulunarak virüs-irtifa ilişkisine dair şu hipotez üzerinde duruyor: Yüksek rakımda yaşayanlar hipoksi (oksijen yetmezliği) uyumu geliştirdikleri için ve bir ihtimal kuru dağ havası, yüksek düzeyde morötesi radyasyon, düşük basınç nedeniyle virüs uzun süre havada tutunamadığı için bulaş hızı azalmış olabilir.

Bir başka görüşe göre de dağlık bölgelerde yaşayanlar çevresel faktörler nedeniyle enfekte olsa da hastalığı daha hafif geçiriyor, test ve tedaviye ihtiyaç duymuyor olabilir. California Üniversitesi’nden enfeksiyon hastalıkları uzmanı Peter Chin-Hong, “Bu virüs insanları seviyor, yükseklik umurunda bile değil. Ancak yeni yeni tanıyoruz, bu tip veriler de gelişim sürecini anlamak bakımından ipucu sağlıyor” diyor.

Genetik de devreye giriyor. Dünyada üç ayrı nüfus topluluğunun yüksek irtifaya genetik uyum sağladığı biliniyor: Himalayalarda, Etiyopya dağları ile And Dağları’nda yaşayanlar. Mayo Klinik’ten göğüs hastalıkları uzmanı Clayton Cowl’a göre enfeksiyonla mücadelede yüksekliğin olumlu bir etkisi varsa bile bu avantajdan yararlanmak için biyolojik alışma süreci gerekiyor. En az üç aylık bir sürü. Hatta vücut yükseklere alışık değilse ve enfekte olduysa semptomlar daha da ağırlaşabilirmiş. “Oksijen odasına almak zorunda kalabiliriz” diyor Mayo Klinik hekimi.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp