Top
Ali Esad Göksel

Ali Esad Göksel

aliesadgoksel@htgazete.com.tr

28/06/2019

Sumo Güreşi sanma

 

             Son beş yıldır Amerika’ya gitmedim.

             Ortalıkta herhangi bir sıkıntı da yok.

             Ne benden yana. Ne de onlardan.

             Ama şu bir vakıa: Trump-Land var ya…

 

             Onu uzaktan izlemedeyim.

             “Canım sen kimsin ki?”

             Ayrıca yakın izlesen ne olur?

             Uzaktan seyretsen ne çıkar?

 

             Tamamdır. Sorular kabulümdür.

             Ama kendime has dertlerim var:

             Mimar olmak hasebi ile görmek yararlıdır.

             Üstüne şayet kültür ve sanat ile ilgiliyseniz…

 

             Olay mahalli incelemesi esastır.

             Uzaktan müşahede aksayıverir.

             Eğri oturalım ama hakkını teslim edelim:

             ABD küresel kültürün oyun kurucusu!

 

             Canım nasıl olur? Nasıl olabilir?

             Orta’da oturup Fox seyredenler…

             24 saat fast food köfteleri götürenler.

             Cola üzerine Cola içenler. Bunlar mıdır?

 

             Bitti mi? Hiç biter mi efendim…

             Popo fetişizmi ile yatıp kalkanlar.

             Kardaşyan Ailesini ezbere bilenler…

             Ve Trump ile duvar inşa heveslileri…

 

             Küresel kültürün oyun kurucuları?     

             Beri gelin ve söyleyin? Bunlar mıdır?

             Bakın ikisi de gerçek: İkisi de mevcut.

             “Popülizm” dediğimiz “çıban başı” tam da burada…

Berlin, müttefik bombardımanı sonrası..

 

 KODUM MU OTURTURUM

 

       Bu malum tosun var ya…

       Çok hoşuma gidiyor…

       Vallahi: Hem de sık sık.

       İmza atarken: Kaleme dikkat!

 

       Bir kalemi var ki…

       Grafiti alet edevatı…

       Okkalı bir iz bırakmada.

       Zaten sonra gösteriyor…

 

       Yeminle. Yoksa görmediniz mi?

       Parşömeni kaldırıyor. Açıyor.

       Ve de sergiliyor. Gurur ile…

       Bakın bunu da yaptım edası!

 

       Daha geçende yine gördüm.

       Önce imzasını gösterdi.

       Sonra da konuştu. Açıkladı.

       “Az daha vuracaktım, öyle…”

 

        “Sebeb-i hikmeti” sorulmaz.

        Ne diye vuracaktı?

        Ve alıkoyan ne oldu?

        İşte sevdiğim süreç tam da bu.

 

        Adeta bir “Hitchcock Seyri…”

        Kabus tam kapımızda…

        Ürperti sırtınızda dolaşmada.

        Ve zemberek boşalıyor: Ohhh!

         Yine geçende bizim toraman.

        Japonya’da. Sumo seyretmede.

        Terliğini giyip sahneye bile çıktı.

        Korktum: Ya uygulamaya geçerse?

 

        Bakın bu şaka değil.

        Son Cihan Savaşı geçeli…

        Daha yüzyıl bile olmadı.

        D-Day kutlamalarını izlediniz mi.

 Normandiya Çıkarması

        Bütün dünya kana bulandı.

        Bir nesil elden kaydı gitti.

        Yaralar kapandı mı? Sanmam.

        Fiziken kapanıyor. Gönül deki?

 

SANATIN KUVVETİ

    

        “Toroman” son örnek mi ?

        Hiç olur mu? Hüdayi-nabit!

        Sağımız solumuz doldu taştı.

        Birleşik Krallık, İtalya, Macaristan…

 

        Pekala ne yapmalıyız? Çok şey…

        Tek yapılmaması gereken şu:

        Seyretmek.

        Ki onun bile istisnası var.

 

        Söz söyleyenleri seyretmek?

        Bakın işte o tümü ile vaciptir.

        Geçen ay bir yağlıboya resim satıldı.

        Londra’da bir müzayede de…

 Phillips Müzayede Salonu

        Gerhard Richter’in resmi bilindik.

        Vacip dedik ya: Seyredin.

        Hatmedin. Ve teslim olun…

        Sanat zaten bunun için var.

 

        Richter yaşayan en önemli ressam.

        Benim için. Amcamın hayatı bir film.

        Gerçekten de öyle. Oscar için yarıştı.

        Almanya adına. Kazanamadı. Ne gam…

  Gerhard Richter'in 'Savaş Uçağı'

 

        Richter’in bu “resmi” bir uçak!

        Savaş uçağı. Gürleyerek uçuyor.

        Duyuyorsunuz. Vücudunuz titriyor.

        Bombayı bırakacak. Biliyorsunuz…

 

        Gerhard Richter yaşamış.

        Gerhard Richter hissetmiş.

        Gerhard Richter hatırlamış.

        Gerhard Richter bize anlatıyor…

 

        Biz savaşı yaşamadık.

        Çok şükür. Bilmiyoruz.

        Ama aklımız var:

        Karşı çıkacak kadar…

 

Dresden, müttefik bombardımanı sonrası..

       

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları