Top
Ali Esad Göksel

Ali Esad Göksel

aliesadgoksel@htgazete.com.tr

08/11/2019

Parti deyip geçme

 

        Aman ha! “Parti” dedi isek:

        Konumuz “siyaset” falan değil.

        “Pakete” çok güvenmeyesiniz

        Siz siz olasınız. Uslu takılasınız.

 

        Herkesin “kum havuzu” kendine.

        Dışarısı? Hava serin, üşütmeyin:

        O işler değerli büyüklerimizedir...

        Bizim parti “eller havaya taifesi”

 

        Elbette bir de şu var:

        Sakın ha, unutulmaya,

        “Parti” işi ciddi bir iştir.

        “Her iş gibi”: Size bağlı...

 

        “Konuya” hakimseniz:

        Davetiye metni, zamanı.

        Parti mekanı, düzeni...

        Süresi, süreci, seviyesi!

 

        Ne “ikram” olunacak?

        İkram nasıl yapılacak...

        Özel talepler var mıdır?

        Sonra; “kriz yönetimi”...

 

        Farkındayım:

        En en önemlisi.

        “Davetli  Listesi”!

        “İlk” ve “Son Söz”...

 

        Parti’yi belirleyen.

        Rezil de edebilen.

        Vezir de edebilen.

        Davetlilerinizdir...

 

        Bırakınız “hatırayı”:

        Elbette “kıymetli!”

        Ama dahası da var:

        Tarihe geçebilirsiniz.

 

        Abartma yok.

        Tarih zengin:

        Örnekleri ile...

        Bezenmiştir!

 

        Bazı bazı olup biten:

        “Kepazelik” diz boyu...

        Ya da “hayra” vesile...

        Yahut da “süt liman!”

 

        Nasıl olur, yani:

        Heyecana yer?

        Hareket filan?

        Bu nasıl “parti”...

 

        O da olur:

        Olmuştur...

        Sırrı nedir?

        Anlatalım...

 

        KİM  DAVETLİ?

 

          Nerede kalmış idik?

          Bir parti düşünün ki...

          Sessiz sedasız geçsin.

          Olaysızca bitiversin...

 

          İki sorum var:

          Uzmanlar için...

          Başarılı mıdır?

          Hatırda kalır mı?

 

          Etrafımda da varlar:

          Başarılı ev sahipleri...

          Nerede ise uzmanlar.

          Ama kararsız kaldılar.

 

          Pekala, bana teslim olunuz.

          Zaman artık “o zamandır!”

          Sizi bir partiye götüreceğim.

          Az  geriye doğru gideceğiz...

 

          Tam bundan “otuz beş yıl” öncesine...

          Dokuz Ekim Bindokuzyüzseksendört.

          Küçük bir çocuğun “doğum gününe”:

          Annesi küçük “oğluna bir parti” veriyor.

 

          Sabırsızlananları:

          Hayal kırıklığını...

          Homurdanışı...

          Duyar gibiyim!

 

          Az daha bekleyesiniz.

          Emin olun değecek.

          Öykümüz var ya...

          O denli masum değil.

 

          Neden mi?

          Dokümanları:

          Tarihe geçti...

          Sıkı durasınız.

 

          Parti “mevcuduna” oranla:

          Mütevazi sayılır bir evdeyiz.

          İlk söylenmesi gereken davetli:

          “Steve Jobs !” Takdime gerek?

 

          Ama az daha müsaade edesiniz.

          “S.Jobs” en ağır konuk değil ki.

          İlk “onu” beyan ettik, tamam!

          Çünkü “bugün” öyle gerekiyor...

 

          “Jobs” aslında bir “son dakika konuğu.”

          Gazeteci/Yazar David Sheff ‘in davetlisi.

          İki saat önce “onun ile” röportaj yapmış.

          Apple/Wunderkind Playboy Dergisi’nde...

 

          Çocuğun doğum gününe.

          Başa dönelim, kopmaya...

          Parti orta halli bir davet

          Davetliler: Yirmi kişi gibi.

 

          Demiştik ya:

          “Ağır adlar” var.

          Jobs’tan ağırlar!

          Kim ola ki onlar?

        İŞTE AĞIR TOP

 

         Davetli listesine devam:

         Keith Haring, ressam.

         Louise Nevelson, heykeltraş.

         Efsane Walter Cronkite!

 

         John Cage, müzisyen.

         Harry Nilsson, söz yazarı.

         Ve de en ağır muhterem:

         Ressam “Andy Warhol!”

 

         Merakları işitir gibiyim:

         Yahu, bu ne biçim iştir?

         Doğum Günü kimin ola?

         Dokuz yaşında oğlan kim.

 

         Haklısınız: İstisnai bir isim.

         Partiyi veren “Yoko Ono!”

         Beatles-“John Lennon’un eşi.”

         Küçük “Sean Lennon” oğulları...

 

         J.Lennon öleli dört yıl olmuş.

         Yoko oğluna hatıra biriktiriyor:

         El Hak davetli listesi dehşet!

         Ve olaylar da umulduğu üzere...

 

         Parti iyice sessiz ve sakin.

         Herkes de kendi arasında.

         Şayet davetliler şöhret ise.

         Her daim bu minvalde olur:

 

         Malum: Şöhret şöhreti çekemez!

         Tamam “voltaj yüksektir” ama...

         Şerare çıkmaz. Sigorta da atmaz...

         Parti negatif/positif vukuatsız biter!

 

         İyi de bu “davetli listesi...”

         Ve bu “parti ev sahibesi:”

         Asla ve kata es geçilemez ki.

         Tarih dipnotları isteyecektir!

 

         Onlar da mevcut.

         Kimi meraktayız?

         Elbette şu ikiliyi:

         “Warhol” ve”Jobs”!

 Andy Warhol ve Steve Jobs

         BU HEDİYE KİMİN?

 

          Parti sonrası rehaveti var ya.

          Keyfine erişilmez: Uyuşukluk.

          Bu zamanın gündemi sabittir:

          Kim ne giydi ve ne dedi idi?

        

          Futbol maçı ertesini hatırlayın.

          O programların değişmezi ne?

          Geri alalım, tekrar tekrar bakalım.

          Nasıl gözüküyordu, aslı ne idi?

 

          “Parti Sonrası” böyle geçer...

          Bu muhabbetle sürer gider.

          Ama sakın ha unutulmaya:

          Bir önemli mevzu daha vardır.

 

          Bir gündem maddesi ki...

          Can alıcıdır: Ve can alır!

          Parti sonrası geleceğinin...

          Safahati de buna bağlıdır .

 

          Bir dahaki, bir sonraki partiye...

          Davet olunup olunmayacağınız?

          Prestijiniz, kredibiliteniz ve saire   

          Biraz da hediyenin performansıdır.

 

          Buraya kadar tamam mıyız?

          Şimdi cevabı bilinen soru:

          “Steve Jobs” ne getirmiştir?

          J.Lennon ve Y.Ono’nun oğluna...

 

          Ve bingo! Bildiniz:

          “Apple Bilgisayar!”

          “ Sean Lennon’a“

           Dokuz yaş hediyesi!

Sean Lennon

           Ama şu da unutulmaya...

           Artık “sırasıdır” diyelim:

           Bu “rahmetli Jobs” var ya...

           Bir “dahi” idi, hatırınızda...

 

           Sadece “markayı” yaptı.

           Yepyeni bir söz söyledi...

           Bunlar ilk akla düşenler.

           Ama bir şey daha var ki...

 

           O da şu: Nerede ne denilecek.

           Kimler ile neler yapılacak?

           Bu dosyaların da dahisi idi.

           Otuzbeşyıl önceyi bilmedeyiz...

 

           Jobs iri bir paket getirir.

           Ve Sean Lennon’a verir.

           Gece ve parti ilerleyip de

           Tüm davetliler de gelince...

 

           Rahmetli Jobs ayaklanır.

           Çocuğun odasına gider .

           Ve de sorar: Açalım mı?

           Hediye açılr ve kurulur.

 

           Jobs kurs öğretmeni olmuştur.

           Sean Lennon çığlık çığlığadır:

           Sakın ha unutmayasınız: ”1984”

           Tüm davetliler odaya dolarlar...

 

           Sürpriz yok, başrole Andy Warhol soyunmuştur...

           “Sean’a kenara kay” der ve tabureye oturur...

           Jobs anlattıkça, Andy’nin sesi yükselmektedir:

           “Keith! Gel de şuna bak inanılmaz bir hikaye!”

 

          WARHOL MODELİ

 

           Aradan az bir zaman daha geçer.

           Ve her nasılsa bir sürpriz oluverir.

           Warhol Commodore ile anlaşıverir:

           Bu ise “Jobs’un rakibi” olan şirkettir...

 

           Warhol marka elçisi olmuştur ya...

           Lincoln Center’de sahneye çıkar.

           Sene 1985'dir. Warhol ve Modeli:

           “ Amiga” ile gösteri yapacaklardır.

 

           Lincoln Center tıka basa doludur.

           Sahnedekilere gelecek olursak:

           Andy şöhretli ve soluk benizlidir!

           Orta yerde bir masa ve bilgisayar...

 

           Yanda ise havalı bir sarışın salınmaktadır...

           “Debbie Harry”: Sanat tarihine geçecektir.

            Nasıl mı? “Warhol’un yüz modeli” olarak...

            O gece de sahnede “Debbie’nin yüzü” çizilir...

Debbie Harry

 

            Debbie bugün yetmişbeş yaşında.

            Blondie’nin solisti halen sahnede.

            Debbie’yi seven sadık hayranları var...

            Bir de şunu eklemeli: Çok açıksözlü!

 

            O “zamanları” anlattığında...

            Rock‘n Roll vakanüvisi gibi.

            Nerede ise dur durağı yok...

            Hendrix’e benzer tecavüzcüsü.

 

            Ya “David Bowie’nin” görsel ziyafeti?

            Bugünün “Me Too” ekibi kök söktürürdü.

            Andy Gözdesi Debbie kendisi ile barışık .

            Warhol hakkında da konuşkan,anlatıyor.

             

            Bu olup bitenler “ arşivlerde...”

            Bir de şu andaki “dev sergide:”

            “Chicago Sanat Enstitüsü’nde” .

            Bir “Andy Warhol retrospektifi...”

 

            Chicago’daki serginin çok yankısı oldu.

            Biraz da “Warhol’un yeniden keşfi” gibi...

            “Warhol Retrospektifi “ en etraflı sergi...

            Açıkcası benim gözdelerimden değil.

 

            Ama şu da var... İtiraf:

            Kayıtsız kalamıyorum...

            Bugünü okumak için:

            “Yararlı bir el feneri!”

Debbie Harry (sağ alt köşede)

 

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları