Top
Abdurrahman Yıldırım

Abdurrahman Yıldırım

ayildirim@htgazete.com.tr

12/09/2019

Kastamonu, İstamonu, en sonunda Kastromonu

Turistlerin en büyük harcamasını yeme içmeye ayırması turizmden pay almak isteyen şehirleri harekete geçirdi. Antep ve İzmir’den sonra Kastamonu da köklü ve zengin mutfak kültürünü KastroFest ile görücüye çıkartıyor.

Ekonominde mahşerin dört atlısı inşaat, tekstil ve giyim, otomotiv ve turizm sektörleridir.  Bu sektörler 10’larca alt sektörü besleyerek ekonomiyi adeta çekip götürürler.

Bunlardan inşaat devrildi, otomobil Avrupa ve iç pazarın daralmasıyla duruldu, tekstil ve hazır giyim de zorlanıyor. Geriye sağlam kalan ve koşabilen tek büyük sektör kaldı, turizm. Turist sayısı bakımından bu yıl yeni bir rekor kırılacak. Gelir açısından rekor ise gelecek yıla kaldı.

EN BÜYÜK PAY YEME İÇMENİN

-Geçen yıl turistlerin 22.5 milyar dolarlık kişisel harcamalarında en büyük kalemi 5.9 milyar dolarla yeme içme oluşturdu. Kişisel harcamalar içinde gastronominin payı yüzde 26.3 ile en yüksek düzeyde.

-Merkez Bankası Güncesi’nde yer alan verilere göre turistlerin konaklama için yaptıkları harcama 3.3 milyar dolar ve toplamın içinde yüzde 14.6 payla ikinci sırada yer alıyor.

-Giyecek ve ayakkabıya yapılan harcamalar 3.3 milyar dolarla yine aynı oranda pay alıyor.

-Hediyelik eşya ise 1.3 milyar dolarlık harcama tutuyor. Bunun da toplam kişisel harcamalara oranı yüzde 5.6.

ŞEHİRLERİN TURİZM ATAĞI

-Turizm pastasından pay almaya çalışan şehirler de işe önce eski binaları, konakları onarmaktan, buraları kafe, lokanta, konaklama yeri veya müze olarak değerlendirmekten başlıyor. Eskişehir, Amasya, Kars, Mardin, Kütahya, Rize ve Kastamonu bu şehirlerin başında geliyor.

-Son olarak bu şehirler içinde gastronomiyle öne çıkmaya çalışanlar da oluyor. Unesco’dan da ödüllü Gaziantep iyi bir örnek. Hazırlıklarını iyi yapmış, yemeği de toplu seviyor ve iyi yapıyor. İzmir’in ot, sebze ve deniz ürünleriyle zengin mutfak kültürü hem turizmine katkı veriyor hem de tarım sektörüne. Benzer bir durum Bursa’da da var.

GASTRONOMİNİN KEŞFİ

-Turizmi gastronomiyle destekleme yoluna giren şehirlere Kastamonu da katılmak istiyor. Başlıktaki Kastromonu benzetmesi bundan. İstamonu ise Kastamonuluların öncelikle İstanbullu olmasını ifade ediyor. Malum Sivaslılardan sonra İstanbul’a en çok göç veren il Kastamonu ve İstamonu buradan geliyor.

-Kastamonu bir turizm çekim merkezi olma yolunda ilk adımını 27-28 Eylül’de düzenleyecekleri Kastrofest’le atıyorlar. Aynen Gaziantep’in yaptığı gibi bir gastronomi festivali düzenliyorlar. Bir dönem Anadolu’nun en büyük ve en önemli merkezlerinden olan Kastamonu zengin mutfağıyla yerli ve yabacıların beğenisine sunuluyor.

KASTAMONU’DA NE VAR?

-Kastamonu’da ne var denilirse hemen şunlar sıralanabilir. 31 çeşit çorba, 52 çeşit ekmek olmak üzere  812 yemek çeşidi. Ülke düzeyine mal olmuş kuyu kebabı Taşköprü ilçesinden. Pastırması var ki, Kayseri pastırmasına taş çıkartır. Daha doğal yöntemlerle hazırlanıyor ve kağıttan daha ince dilimleniyor. Banduma, simit tiridi, etli ekmek, patates paçası, İnebolu simidi ve çekme helva da buradan.

-Hatta Türkiye’nin ilk şekercisi ve 242 yıllık en yaşlı şirketi, adı Türk Lokumu ile özdeşleşen Hacıbekir de  Kastamonulu. 1777 yılında ilk önce Araç ilçesinde kurulmuş, sonra İstanbul’a gelmiş.

-Dönerin Anadolu’da ilk görüldüğü tarih olarak 1850’li yıllar verilir. Yer olarak Bursa ve Kastamonu şehirleri gösterilir. Bugün de Kastamonu’da hala iyi döner yapılır.

MUTFAKTAKİ ZENGİNLİK

-10 bin yılı aşan geçmişiyle siyez bulguru, İnebolu güveci ve susamsız İnebolu simidi, Taşköprü sarımsağı, Tosya pirinci, mantarları, hayvancılığa elverişliliği nedeniyle et ve süt ürünleri, 170 km’yi bulan sahili ve koyları nedeniyle balık ve deniz ürünleri, doğası nedeniyle ot, sebze ve meyve çeşitleri Kastamonu mutfağının zenginliklerini oluşturuyor.

-Bu meyve ve sebze bolluğunun sonucu olsa gerek bugün hala İstanbul’da iki ayrı semte, biri Balat’ta Kastamonu Pazarı adıyla diğeri Kasımpaşa’da İnebolu Pazarı diye pazar günleri pazar kurulur.

-Kastamonu mutfağı zengin çünkü bir imparatorluğa başkentlik yapmış. Ayrıca Osmanlı sarayının aşçıları da yine ağırlıklı olarak Bolu ve Kastamonu’dan seçilmiş.

KONAKLAR ŞEHRİ

-Bütün bu zenginliği geniş bir coğrafya, bol yağmur, bol orman, hala doğal kalabilmiş tabiat oluşturuyor.

Orman ve ağaç bolluğu ahşap işlerini çok geliştirmiş. Mobilya ve ağaç işleri bakımından Türkiye’nin en zengin ili denilebilir. Ağaç bolluğu konak bolluğunu beraberinde getirmiş. Taş da doğada var. İlde tescili yapılmış 550 konak var. 350’si kent merkezinde ve kalanın çoğunluğu İnebolu ve Kaşköprü ilçelerinde. Bir anlamda Kastamonu konaklar şehri de ve Türkiye’nin tescilli en çok konağına sahip illerinden biri.

KÜRE DAĞLARI MİLLİ PARKI

-Ilgaz Dağı yanında Küre Dağları Milli Parkı da bu il sınırları içinde. Büyüklüğü, sürdürülebilirliği ve çeşitliliği nedeniyle Türkiye’de Pan Parks Sertifikası alan tek milli park. 2012’de bu sertifikayı alırken yine ülkenin tek Pan Parks sertifikalı kafesi  Han Cafe de, Cide’nin tam merkezde tarihi bir binada faaliyetini sürdürüyor.

-Küre Dağları Milli Parkı kanyonları, mağaraları, zengin ormanı ve hayvan yaşamı  bakımından Türkiye’nin en doğalı ve en görkemlisi. 100’den fazla mağarası ile Avrupa’nın en çok mağarasına sahip parkı.

-Valla Kanyonu dünyanın ikinci en derin kanyonu. Ilgarin Mağarası da dünyanın en büyük 4. mağarası.

TURİZMİN HER ÇEŞİDİNE YER VAR

-Bütün bunlar Kastamonu’nun turizm potansiyelinin yüksek olduğunun da göstergesi. Dağ turizmi de doğa turizmi de, yayla turizmi de, macera turizmi de, yaşlı ve sağlık turizmi de, kış turizmi de, kıyı ve deniz turizmi de, tarih ve kültür turizmi de, hepsini birden de yapmak mümkün.

-Gurme turizmi ise bütün bu turizm çeşitlerini tetikleyen ve onlardan da beslenen bir turizm kolu. Bu açıdan atılan adımın Kastamonu için anlamı büyük. 

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp