Top
30/06/2022

İslamofobi'nin Nativist Hali I.

B.

Göçlerle oluşmuş bir kırk yama toplumuz.

Kimimiz şarktan kimimiz garptan; şimalden cenuptan gelmiş. Kimimiz kendi gelmiş, kiminin dedesi gelmiş.

Hoş gelmiş safa getirmiş.

Ve diline bir atasözü pelesenk olmuş: Misafir misafiri sevmez; ev sahibi ikisini de sevmez.

Sevmezse sevmesin.

"Kaynanam bana taze gelinken çok zulmetti" diye diye gelinine zulmeden nineler gibiler.

Toprak kimindir, memleket kime aittir, devletin taşıyıcı sınıfı kimdir gibi en temel sorularımız vuzuha kavuşmamış olduğu için zihnimizde, önce gelenin sahiplendiği yerler topluluğuna Türkiye denir.

Siz yokken biz vardık, buralar hep dutluktu, siz daha dün geldiniz vb. gibi kendisine pozisyonel olarak çıkar sağlayan saçma, ancak kabile topluluklarında cari olabilecek argümanları işitmişizdir hemen hepimiz.

Evet, bir sahibi yoktur memleketin. Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçerken "mülkün sahibi kimdir?" sualini, insanları ikna edecek şekilde cevaplamayı becerememişiz.

Hal böyle olunca bir sahipsiz adanın Robinson Crusoesu en olmadı Cuması olduğunu zanneden amcaların ve nenelerin, kendisinden az sonra gelene "gelme git, ben geldim sen gelme" diye bağırındığı bir vaha olarak algılanıyor memleketimiz.

Öyle bir vaha ki, her türlü hayali görmek ve iddia etmekte hür ancak hiçbir iddianızı ispatla mükellef olmadığınız bir Neverland'dir adeta.

Kimi nereden kovuyorsun hemşerim?

Evet, benim de gözüme batan bir dizi düzensizlikler, bendenize de yeter artık bu kadarı da fazla dedirtiyor zaman zaman.

Bunu izale etmenin yolu, olası arızları giderecek bir yeni düzen önermek ve aklını başına devşirip, ideal düzenlemeleri yapmaktır.

Memleketin hakimi ve sahibi hukuk olmalıdır ki o memleket bir soyut adalet mefhumunu hükümferma kılsın.

Öyle olmayınca, soyutlamayı beceremeyince bir türlü, birilerinin tanıdığı olma sıfatını bütün sıfatların en önemlisi belleyen adamların nepotizmine kurban gidiyoruz kaffeten.

Saçma sapan konuşup cehaletlerini ortaya koyduklarına bakmayın. AK Parti'nin kayırmacı bir parti olduğunu iddia edenlerin hemen hepsi bir köşede torpil kovalamaktadır. Elbette her biri kendi çapınca bir Aykut Erdoğdu bulur. Bu değişmez ve dönüşmez bir lanet gibidir adeta.

Böyle bir ortamda tanıdıkları en fazla olan, tanış çevresi en geniş olan her kimse, kendisini mülkün sahibi zannetmeye başlar. Bu ilişkiler ağını zedeleyecek her türlü arızayı ise berteraf etmeye gayret eder.

Dünüm bu kokuşmuşlukları gözlemlemekle geçti. Seksenlerde henüz çocuktum, bunu hayatın bir gerekliliği zannediyordum. Doksanlarda bir şeyi fark ettim. Orta sınıf bir Türk ailesinden geliyor olmam hasebiyle rica etmeye, torpil aramaya utanan kimseler efradındandım. Böyle olduğumu görünce daha zor, daha sıkıntılı bir ortamı sessizce gözlemlemeye koyuldum. Hemen herkes bir yerlerde bir işini halledebilmek için bir tavassut arıyordu. Ve devlet adeta kabileler arasında dengeyi bozmamak için ya külliyen veren yahut asla vermeyen Kaddafi Libyasından farksız bir şey gibi görünüyordu.

İki binlerde de dönüşmedi, bugün de dönüşmedi. Hatta titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime, zira yarından yana da bir ümidim yok. İlla ma rahime rabbi...

Gün sonunda bir sahiplenme ve kendinde talan etmeye hak görme kültürüdür bizleri çepeçevre kuşatan.

İslamofobi kısmına henüz gelemedik lakin benim yerim bitti. Bir süredir sevgili takipçilerimi alıştırmak zorunda kaldığım üzere, arkası yarın diyerek selamlarımı sunayım sıcak ve yağmurlu Viyana'dan.

Hayra karşı...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları