Top
23/06/2022

Sınıfsal İslamofobi II.

B.

Kaldığımız yerden devam edelim.

Stefan Zweig "Dünün Dünyası"nda, bir Yahudi olarak Yahudilerin haleti ruhiyesini anlatırken der ki, sanıldığının aksine hiçbir Yahudi'nin en önemli amacı para kazanmak değildir. Aksine kültürel olarak sınıf atlamak ve insanların onu kodladığı yerden bir başka yere varmaktır. Buna misal olarak da Aby Warburg, Ernst Cassirer gibi isimleri hatırlatır.

Bu zengin banker çocukları kendilerini bilimin, felsefenin ve sanatın yoluna adamış; bununla sınıfa atlamak ve bir başka insana dönüşmeyi amaçlamıştır Zweig'a göre.

Kendi babası da bu cümledendir. Mähren'den Viyana'ya göçen bu taşra Yahudisi, kısa sürede Viyana'nın kültürel hayatına ayak uydurmuş dini kalıplardan çıkmış, çağın dini olan ilerlemeye iman etmiştir.

Gözünüzün önüne Avusturyalı bir Nöri Gantar getirebilirsiniz.

Feleğin cilvesi, bu bir doğululuk kaderi midir acaba bilmem, ülkemizde İslamofobi'yi sınıfsal bir yerden üretenler, benzer bir motivasyona sahiptir. Ben artık o geldiğim yerdeki adamlardan değilim demenin bir türü.

Arkadaşım Safa anlatmıştı, Viyana'da Almanca kursunda pek çok Türk öğrencinin de bulunduğu sınıfta kendisini tanıtırken "Ben de Türkiyeliyim ama İstanbullu tüm; sakın beni Yozgatlılarla karıştırmayın" diyen bir çocukcağız varmış.

Kompleksi ile yaşasın ve Yozgat'a kurban olsun. Bu, sıradan ve sürüden görülmeme isteğinden bir başka şeydir. Yozgatlılar Anadolu çomarı; bunlar sebebini kimsenin bilmediği bir elit kokuyla doğmuşlar ya "Sakın ortamdaki kimyon kokusunu benden bilmeyin" diyor kendince.

Son tahlilde hep aynı noktaya varıyoruz. İnsan hiçbir şey bilmezken de hakiki bir alimken de gerçek bir cahil değildir. İnsan biraz bir şey bilirken, yani kendisini bir şeyler bilir bilirken gerçek bir cahildir. Zira hiçbir şeyi bilmeyene ümmi, çok şeyi bilene ise alim derler. Haddini bile bilmeyecek kadar cahil ancak üç beş katalog bilgisine sahip kimseler ise gerçekten kör cahildir.

Her neyse sürüden olmamak ve sınıfsal olarak bir başka yerde olmak ayrıcalığını ekonomik olarak elde edemeyen kimselerin vehmi ayrışmasından bahsetmiştik geçen sefer. Şimdi ise Zweig'ın yardımıyla kendisine toplum tarafından çizilmiş olan kalıplardan kaçmanın aşağılık kompleksi üzerinden konuşalım.

Genetik biliminin insan üzerinde hükümferma olduğu bir alan vardır ki, o da insanın fiziki soyunu dönüştüremeyeceği gerçeğidir. Dönüştüremeyeceğiniz bu aidiyetinize düşmanlık etmek doğrusu büyük cehalettir. Ait olmak istediğiniz yerlerin bazısına ait olmanın şartı o çevreye ait bir soya çekmenizdir. Bunun mümkün olmadığı hallerde istediğiniz mahareti ortaya koyun, kabul görmeniz mümkün değildir.

İşte bu iki arada bir derede kalmışlık ve asla olmak istediği olamayış, insana ilginç bir öfke olarak geri dönebiliyor. Yani Antalya Belediye Başkanı'nın düzenlediği Oktoberfest'in ne kadar saçma bir mezbelelik olduğunu hatırlamayanımız var mı Allah aşkına? Buna a efendim ne kadar güzel olmuş ellerinize sağlık diyebilecek kadar estetik yoksunu muyuz? İlla gâvurlaşmak için bir performans ortaya koyulacaksa, bunun da kendine mahsus oluru vardır. Kabul de ederiz. Ancak bu bir başkasındanlaşma hevesinin paçozluğa dönüşmesi ve bu paçozluğun fark edilerek alay malzemesi haline getirilmesi deminde öfkelenmesi gereken yere öfkelenmeyip, dini değerlere hakaret etmeyi tercih eden bir aşağılık kompleksliler güruhu İslamofobi üretiminde oldukça velud.

İşte İslamofobi'nin bu türüne hem kel hem fodul İslamofobisi diyebiliriz. Olduğunu sandığı yahut olmayı amaçladığı şey ile arasındaki mesafenin kendisinde yarattığı gerilim, blasfemik bir tutumu neticelendiriyor.

Bakın açık söyleyeyim bizlerle gurur duymak, bizler gibi olmak, bizlere sempati beslemek zorunda değiller; ancak bizler burada varız ve onları üzecek şekilde ekseriyetiz. Ben benim için mahcubiyet sebebi olan hiçbir ilişkiyi gereğinden fazla sürdürmem. Gerçekten bu kadar utanıyorlar ve öfkeleniyorlarsa bu utanç neticesinde, ülkenin kolektif kimliğine ve kültürel hafızasına üç günde bir hakaret etmek yerine bir başka yamanma ve yaranma mekanı keşfedebilirler kendilerine. Bizler kimliğimizi zannettikleri gibi dün inşa etmedik. Bu kimlikle devletler inşa ettik ve Cumhuriyet'in değerlerini de bilinçli tercihlerle ortaya koyduk. Bu tercihlerin hiçbiri bizi bir başka insan yapmadığı gibi yok da etmedi. Öyleymiş gibi davranmanın âlemi yoktur.

Yine bitmedi. Pazartesi günü devam edelim.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları