Top
04/06/2022

Çocuklarımız din ve kültür yorgunu

B.

400 binin üzerinde intihara meyilli çocuğumuz olduğunu söylüyor Prof. Dr. Ahmet Akın.

Bu çocukların ortak özelliği, büyük oranda dindar ailelerin çocukları olmaları, k-pop dinlemeleri ve anime izlemeleri.

Ahmet Hoca acı gerçeği bu şekilde dile getirirken, Kore Popu dinleyen çocukların eşcinselliğe, Japon animesi izleyenlerin ise intihara meyletme oranındaki yüksekliğe dikkat çekiyor.

Ahmet hoca vesilesiyle birkaçı ile tanıştım bu çocukların; hepsinde aynı yorgunluğu gördüm.

Çocuklarımız sevgili Ömer Miraç Yaman'ın ifadesiyle din yorgunu!

Dindar ailelerin geleneksel şekilde dindarlaşmasını istediği bu çocuklar bir şekilde kaçış yolunu K-pop'ta ve Anime'de bulmuş.

Özellikle kızlar arasında eşcinsel olmak artık moda.

Birkaçı ile konuştum, öyle doğuştan gelen bir şey olduğuna falan inanmıyorlar eşcinselliğin. "Bakmayın her eşcinselim diyenin doğuştan gelen bir şey bu deyişine hocam. Sadece daha cool olduğuna inanıyordum ve mevcut moda o olduğu için heves ediyordum" dedi içlerinden biri.

Tanıştığım çocukların her birinin ortak özelliği en az ikişer kere intihar girişiminde bulunmuş olmaları.

İçinden çıkamadıkları sorunları intihar ederek çözebileceklerine yönelik kanaati animelerden devşirmişler. Onları bu yollara sevk eden şeytani üfürük uzak Asya'dan geliyor.

Zamanın ruhu bizlere başımızdaki bu tarz sıkıntıların faturasını hep bir başkasına kesmeyi öğütlüyor.

Oysa en büyük müsebbibin bizzat biz ve yerleşik kurumlarımız olduğunu göremeyişimiz, yahut görsek de itiraf edemeyişimiz, sorunla başa çıkmamızı imkansız hale getiriyor.

Cübbeli Ahmet Hoca'yı ziyaret etti bu çocuklar bundan bir ay önce. Hoca'ya tecrübelerini aktardılar. Cübbeli Ahmet Hoca, ki pek çoğunuz kendisini bir şekilde değişmez ve dönüşmez skolastik bir medreseli zannedersiniz, çocukların ziyaretinin ertesi gününde "artık bir başka devirde yaşıyoruz, o eski usulle olmaz" diye vaaz etti. Hoca da teslim etti hakkı. Bu bir başka kavgadır dedi.

Evet bir tasallut, bir kastediş var çoluğumuza çocuğumuza. Buna şüphe yok. Velakin buna direnmek, o bir zamanlar bizlere sunulan reçete ile artık mümkün değildir.

Kur'an kursları, İmam Hatipler, İlahiyat fakülteleri, medreseler kendi çaplarında bir fonksiyon icra ediyorlar; faydadan hali değil. Bunu iddia edemem. Fakat artık yetmiyor.

Bizlere eşcinselliğin propagandasının yapılmadığı, çocukları nihilist bir ruh haline sevk etmeyen ve sanatın Allah'a ulaştırdığını gösterecek modern sanat okulları, dj'lik atölyeleri, hip hop grupları, gençlik örgütleri lazım. Fakat öyle tanıdık kurumlar gibi hiyerarşik yapıda kurumlar değil, kendince protest tonlar taşıyan kurumlar... Zira gençler yalnızca buna müheyya.

Gençlerimiz sadece din yorgunu değil, aynı zamanda kültür yorgunu da. Sürekli tanıdık figürlerden benzer tavsiyeleri almak; cemiyette bir karşılığı olmayan, sokakta karşısına bir örneği çıkmayan yaşam prensiplerini duymaktan bizarlar. Sanat deyince ney, ebru, bağlama, tezhibten başka bir şey düşünemeyen kimselerin kendilerine çizdiği kültür sınırlarını yıkıp geçiyorlar zihinlerinde ve bu kaçış sanal alemde, bizlerin asla bilemeyeceği, bulamayacağı, bulsa da anlayamayacağı sığınaklarda son buluyor.

Bu noktada aklıma Türkiye İzcilik Federasyonu Başkanı Sn. Hasan Subaşı'nın bir sözü geliyor: "Bu gençleri biz yakalayamazsak, yakalamak üzere pusuda bekleyenler ağlarını atıyor. Gençleri yakalamak ise ancak gerçekçi teklifler sunmakla, ilgilerini çekmekle mümkün. İşte biz Türkiye izcileri bütün mesaisini buna hasretmiş durumdayız."

Şimdi uyandık uyandık; yoksa bu gecenin sabahında karanlık bir güneş doğacak. Tren henüz kaçmadı. Allah encamımızı hayretsin.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp