Top
Serkan Fıçıcı

Serkan Fıçıcı

serkan.ficici@turkmedya.com.tr

27/07/2020

Attila İlhan, Ecevit ve Baykal da Atatürk düşmanı mıydı?

Atatürkçülüğünden şüphe duyulmayan isimlerden Attila İlhan dil ve harf devrimleri için "böyle sululuk olmaz" demişti.

Ona göre Atatürkçülük şekilden ibaret değildi.

İşin temelinde tam bağımsızlık ve anti-emperyalizm düşüncesi vardı.

Diline, tarihine, kültürüne, milletinin hissiyatına yabancılaşanların nihayetinde yabancıların oyuncağı haline geleceğini ifade ediyor hatta Osmanlıca'nın yaşatılmasını savunuyordu.

Peki ne oldu?

"Atatürk"ten fazla Atatürkçüler" tarafından linç edildi.

Çetin Yetkin, vefatının hemen ardından Cumhuriyet Gazetesi'ndeki yazısında Attila İlhan'ı Atatürk düşmanı ilan edip yerden yere vurdu.

Okuyalım:

"Harf Devrimi, Kemalizm’in temellerindendir.

Atilla İlhan, bunu da eleştirip durmuş, abece değişikliğinin halkı bir gecede cahil bıraktığını söyleye gelmiştir.

Siz hiç, Harf Devrimi’ne karşı çıkacak bir Kemalist/Atatürkçü düşünebilir misiniz?

Bununla da yetinmemiş Dil Devrimi’ne de ağır eleştiriler yöneltmiş, dahası Osmanlıcayı savunmuştur.

Dil Devrimi’ne karşı çıkan birini Kemalist olarak nitelendirmek olanaklı mıdır? Hele Harf Devrimi de, Dil Devrimi de, ulus olmanın onsuz olmaz koşullarından ve Türkiye Cumhuriyeti Atatürk ulusçuluğu temeli üzerinde kurulmuş iken!...

Bu da yetmezmiş gibi, Osmanlı’nın “ümmet kültürü”nü, “ümmet dili”ni savunan, öven, canlandırmak isteyen, bunlar kopmuş olmaktan üzüntü duyan o değil miydi?

Atatürkçü Attila İlhan'a saldıran "Atatürk'ten daha fazla Atatürkçü" Çetin Yetkin'in ifadelerine bakınca CHP'li Muharrem İnce'nin Ayasofya Cami-i Kebiri'nin yeniden ibadete açıldığı gün yaşadıkları gözümün önüne geldi.

Neydi?

Muharrem İnce seccadesini serip Cuma Namazı'nda saf tutunca "Atatürk'ten daha fazla Atatürkçülerin" saldırısına uğramış ve "Ben Ayasofya'ya değil Sultanahmet'e gittim" demek zorunda kalmıştı.

Peki bu cellat takımı gücünü nereden alıyor?

Atatürk'ten mi?

Hayır...

Niye?

Çünkü Atatürk'ü anlamak için okuduğumuz Nutuk bile "Atatürk'ten fazla Atatürkçülerin" hışmına uğramıştır.

Bu tarife tam uyanlardan Hıfzı Veldet Velidedeoğlu rahat anlayalım diye sadeleştirip "Söylev"e çevirdiği Nutuk'un beşte birini kesip atmıştır.

Velidedeoğlu bu durumu "Atatürkçü düşünce açısından önem taşımayan ayrıntılara ilişkin kimi kısımları kısalttık" diyebilecek kadar ileri gitmiştir.

Nedir bu?

Atatürk'e karşı saygısızlıktır.

Zihniyete bakın!

Atatürk'ün bizzat yazıp söylediklerini bile yeterince Atatürkçü bulmuyor.

Bu zihniyet hala diridir.

Dün Attilla İlhan'a bugün Muharrem İnce'ye yönelik linç kampanyaları işte bu zihniyetin mirasçıları eliyle yönetilmiştir.

Ayasofya'nın zincirlerinin kırıldığı gün bir yandan CHP'li Muharrem İnce'ye diğer yandan da Cuma hutbesinde Fatih Sultan Mehmet Han'ın Ayasofya Vakfiyesini okuduğu için Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'a saldıranların adresleri de işte bu "Atatürk'ten daha fazla Atatürkçüler" mahallesidir.

O mahallenin ara sokaklarında kolu bacağı kırılan CHP'liler arasında CHP'nin genel başkanları bile vardır.

CHP tarihinde İnönü'ye en yakın adam olarak bilinen Necip Mirkelamoğlu'nun Yeni Asır Gazetesi için kaleme aldığı "İnönü ile anılar" yazı dizisinde Ecevit ve Baykal, İnönü'nün değerlendirmeleri çerçevesinde Atatürk düşmanlığı ile suçlanmıştır.

Okuyalım:

"Ecevit, Atatürk'ü Marksist ideolojinin terminolojisi ile analiz ederek, şu sonuçları çıkarıyordu: "Atatürk döneminde geniş halk kitlelerinin yararına köklü değişiklikler gerçekleştirilememiştir. Atatürk ekonomik milliyetçi değildir. Atatürk'ün devrimciliği biçimsel, halkçılığı tepeden bakan bir halk patronluğudur. Gerçek devrim, üretim ilişkilerini yeniden düzenleyen ve ekonomik güce el değiştiren bir alt yapı devrimidir. Atatürk bunu yapamamıştır. Ecevit bu minval üzerinde konuşurken o zamanki en yakın arkadaşı ve başında bulunduğu hizbin ideologu Deniz Baykal da Türk solunun her türlüsünün ve tabii sosyal demokrasinin de Marksizm'e dayanmakta olduğunu ifade ediyordu. Bu türdeki sol edebiyat parti içine sokaktaki solu celp ve cezbetmiş bulunmaktaydı. Ve İnönü, Atatürk ile beraber kurduğu partinin bu hallere düşmesinden son derece rahatsızdı. Bu rahatsızlığını merhum Abdi İpekçi ile bir konuşmasında şu şikayet söyleriyle anlatıyordu: "...Türlü baskılar altında kongreler yapılıyor. Dev-Genç militanlarını partiye alıyorlar. İsteikleri gibi ve maksatları için kullanıyorlar. Ne çeşit baskılar yapılıyor aklın alacağı şeyler değil. Dev-Genç teşkilatı lağvolundu, harıl harıl partiye kaydetmeye çalışıyorlar".

Ne anlayalım bundan?

Özeti şu: İnönü'ye göre Ecevit ve Baykal, CHP'yi aşırı sol örgütlerin işgaline açan, Atatürk düşmanı Marksist tipler...

Peki gerçek ne?

CHP içindeki iktidar kavgasının acımasızlığı...

İşte böyle...

Atatürkçülük adı altında birbirlerini parçalamaya doyamayanların işlerine gelmeyen her görüşe yalan, hakaret ve iftiralarla saldırmaları kronik hastalıktan başka bir şey değil.

Yine bir örnek...

Dünya Etnospor Federasyonu Başkanı Bilal Erdoğan, CNN Türk yayınında "İlkokulda okuduğum yılları hatırlıyorum. Çok net şekilde alfabemizden dolayı geri kaldığımız bize anlatıldı. O zaman sorgulamamıştım ama sonradan düşününce...O zaman komşumuz Yunanistan niye alfabesini değiştirmemiş? Komşumuz Gürcistan... Hadi Gürcistan'ı çok ileri bir ülke olarak değerlendirmeyelim. Japonya niye alfabesini değiştirmemiş? Çin niye alfabesini değiştirmedi? O zaman insan diyor ki demek ki gelişmenin alfabeyle bir alakası yokmuş. Sonra başka ülkelere bakıyoruz. Kıyafetini değiştirmeden gelişen de var. O zaman niye kıyafet değiştirmeyi gelişmeyle irtibatlandırmışız? Yani şekil olarak değişmenin ruh olarak değişmeyle ilişkisi öyle sanıldığı gibi kolay değil. Şeklinizi de değiştireceksiniz de sonra Batı gibi teknolojide, bilimde, fende ilerleyeceksiniz de... E bu kadar şeklimizi benzettik, o zaman niye yakalayamadık bugüne kadar? Şimdi bakıyorum Türkiye'nin son 20 yıldaki sıçrayışına, yükselmesine. Hem bölgesinde hem dünyada artık söz söyleyen bir ülke oluşuna bakıyorum. Bunun arkasında dindar insanların ciddi bir rolü var. Teknoloji dediğimiz zaman, Selçuk Bayraktar gibi bir insan bu işin arkasında olabiliyor. Demek ki namazla, niyazla, kültürle, görüntüyle hiçbir alakası yokmuş" dedi ya...

Attila İlhan'ı, Ecevit'i, Baykal'ı, Muharrem İnce'yi hatta Atatürk'ü bile yeterince Atatürkçü bulmayan zihniyetin temsilcileri yine sahneye çıktılar.

Neymiş?

Bilal Erdoğan nasıl olur da dil ve harf devrimini eleştirirmiş...!

Attila İlhan'ın söylediklerinden farklı bir şey mi demiş Bilal Erdoğan?

Ya da ortaya koyduğu teze karşı söyleyebildikleri tutarlı-geçerli bir karşı tez var mı?

Yok.

Aksine yıllar önce Attila İlhan'ın seslendirdiği ve bugün Bilal Erdoğan'ın ifade ettiği "Dil ve Harf Devrimlerinden umulan faydanın elde edilemediği" gerçeğini gözler önüne seren örnekler gördük.

Diline, kültürüne, içine doğduğu toplumun inanç değerlerine, mensubu olduğu milletin hassasiyetlerine yabancılaşmış tiplerin nasıl savrulduğunu televizyonda canlı canlı izledik.

CHP'ye yakın gazeteci Şaban Sevinç "CHP'nin dinle bir sorunu yok. CHP'liler Anadolu'da hacıdır, hocadır, 5 vakit namaz kılarlar ama Atatürk'e de ölesiye taparlar" dedi.

Saygısızlığa bakar mısınız?

Allah'tan başka tapılacak ilah tanımayan Müslümanlar hakkında kimsenin böyle şuursuzca konuşmaya hakkı var mı?

Bu hem Atatürk'ün hatırasına hem de CHP'ye oy veren milyonlara yönelik "kitlesel iftira" değildir de nedir?

Her meseleyi Atatürk üzerinden tartışmaya açıp siyasi rant toplayacağını düşünenlerden bir tanesi de çıkıp bu saygısızlığa ses etmedi, edemedi.

Neden acaba?

"Atatürk'ten daha fazla Atatürkçüler" kızar diye mi?

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları