Kalesine gelen ilk toptan gol yiyenler kulübü onursal üyesi Fenerbahçe dün, ilk yarıda kalesinde görmeye alıştığı üç golü daha ilk yarıda yemediyse yatsın kalksın Başakşehirli oyuncuların lakayt son vuruşlarına dua etsin.
İlk yarı çok mu kötü oynadılar? Hayır. İyiler miydi? Ona da hayır.
Ortalama bir oyun. Hatta geçen haftalara göre daha temaslı oynadılar. Sonunda “sosyal mesafe” kuralını saha dışında uygulamaya karar vermişler. Ancak yine temposuzdu Fenerbahçeli oyuncular.
Ligin hücumdaki ikili mücadele istatistiğinde sezon ortalamasının üzerinde işler yapan Fenerbahçe, topun geri kazanılmasında ligin iyilerinden olmadıkça hücum sürekliliği yakalaması hiç kolay değil.
Evet, Başakşehir birlikte oynama alışkanlığı, oyun kalitesi, oyuncu kalitesi olarak en iyi takımlarından biri. Ancak aksiyonsuz bir oyunla sadece alanı kapatarak oynama isteği, Fenerbahçe’yi sıradanlaştırıyor.
Bu lig aksiyon ligi, o azaldıkça hem rakiplerin korkusu hem de taraftarının tahammülü azalır.
Erol Bulut uzun vadeli bir anlayışla oyun inşa etmek istiyor, ancak hedefi şampiyonluk olan takım, hücum aksiyonunda çok daha dinamik olmak zorunda.
O nedenle Fenerbahçe’nin sorunu diziliş falan değil, tavır.
Sorunları bol takıma Nazım’ın ilk yarının sonundaki gol, yeni yıl hediyesi gibiydi. kinci yarıya bu golün konforuyla başladılar.
Son haftaların mimlenen ismi Tisserand takımını ayağa kaldıran golü attı. Fenerbahçe’nin öne geçtiği maçta Bahattin Şimşek, Rafael’e verdiği garip kırmızı kartla, maçın önüne geçti.
Bu pozisyon da bize yeni bir tartışma hediyesi olarak kucağımıza bırakıldı.
Erol Bulut, bu maçtan sonra takımından skor 2-1’e gelene kadar ikinci yarının başında gösterdikleri tavrı talep etmelidir