Top
Mustafa Kartoğlu

Mustafa Kartoğlu

mustafa.kartoglu@aksam.com.tr

28/06/2022

Madrid'de iki önemli konu Türkiye ve Çin

NATO'nun bugün başlayacak Madrid Zirvesi'nde, Ukrayna'yı işgali nedeniyle Rusya'ya karşı yeni stratejiler konuşulacak.

Bu kapsamda, halen gündemde olan İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği başvurusu; bu iki ülkeye Türkiye'nin koyduğu şartlar tartışılacak.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, "Türkiye'nin endişelerinin meşru olduğunu" son güne kadar yineledi; "Önemli bir müttefik olan Türkiye özellikle terörle mücadele ile ilgili olmak üzere spesifik bazı konularda bazı endişeler dile getirdi. Bunlar onların PKK ile mücadelesiyle ilgili meşru endişelerdir. PKK, hem NATO müttefiklerince hem Avrupa Birliği hem de İsveç ve Finlandiya tarafından terör örgütü olarak tanınan bir gruptur. Elbette oturup bu endişeleri ele almamız gerekir. Şu anda yaptığımız da tam olarak budur" dedi.

Benzer bir açıklamayı, geçen hafta Ankara'yı ziyaret eden İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace da yaptı, "Türkiye'nin pozisyonunu dinlemenin önemli olduğunu" söyledi.

***

Batılı birçok yorumcu, Türkiye'nin "savunma ürünleri ambargolarının kaldırılmasını önemsediği"ne vurgu yapıyor; ancak bu bir yanılgı.

Zira Türkiye, olası müttefiklerinden, terör örgütü PKK'nın üyelerini barındırmamalarını ve ülkelerdeki yasal boşlukları kullanarak faaliyet göstermelerine izin verilmemesini; YPG gibi uzantılarının da PKK muamelesi görmelerini istiyor.

Bu ülkeler, YPG terörüne karşı Türkiye'nin yaptığı askeri harekatlardan dolayı Türkiye'ye ambargo uyguluyorlar.

PKK ve uzantısı örgütlere karşı Türkiye ile dayanışma göstermeleri halinde, zaten bu tür ambargoları koyma gerekçeleri ortadan kalkacak.

***

Madrid'den 'nihai sonuç' çıkması beklenmiyor.

Zira iki ülkeden de Türkiye'yi tatmin edecek bir yazılı metin gelmedi.

İsveç'te hükümetin PKK/YPG destekçisi eski İranlı militan milletvekilinin 'tek oyu' ile iktidarda bulunuyor olması en büyük handikap.

Böylesi bir 'rehin alınmış' hükümetin vereceği yazılı taahhüdün bile kıymeti olmayabilir.

Tamam, hükümetlerin sözleri bağlayıcıdır ancak uygulanmadıktan sonra anlamı yok.

Zira İsveç PKK'yı terör örgütü olarak kabul etmesine rağmen, örgüt, bu ülkenin başkentinde açıkça 'PKK eylemi' düzenleyebiliyor.

Öte yandan, İsveç ve Finlandiya Türkiye'nin taleplerini kabul ettiğinde, bu tüm NATO üyeleri için de geçerli olacak.

Yani ABD'nin YPG ve FETÖ'ye yönelik tavrını da kapsayacak.

O yüzden, mesele CHP'lilerin veya TÜSİAD'ın iddia ettiği gibi 'at pazarlığı' değildir.

***

NATO'nun Madrid zirvesinde masadaki en önemli karar Çin'le ilgili olacak.

Zira NATO'nun 2030 strateji belgesinde Rusya gibi 'hedef' olarak belirlenmeyen Çin, bu kez biraz daha 'hedef tahtasına' alınacak gibi görünüyor.

Rusya'nın Ukrayna'yı işgal girişimi sonrası başlatılan yaptırımlar, sadece Rusya'yı hedef almadı, Çin'i de hedef aldı.

Çin'in 'bir kuşak, bir yol' projesinin Rusya üzerinden Avrupa'ya ulaşması onlarca bahar sonraya kaldı bile...

Buna yönelik ikinci bir adım da önceki gün ABD, İngiltere, Almanya, İtalya, Fransa, Japonya ve Kanada'dan oluşan G7'nin liderleri tarafından alındı. Liderler, gelişmekte olan ülkelerde altyapının finansmanı için 600 milyar dolar fon sağlama kararı aldı. Bu karar, Çin'in yeni ipek yolu projesinin geçeceği yerlerde yaptığı yatırımların yerini Batı yatırımlarının almasını sağlamaya yönelik.

Zira Batı, Çin'in Asya ve Afrika'ya yaptığı yatırımlarla, ülkeleri yüksek faizle borçlandırdığını, siyasi nüfuz elde ettiğini savunuyor.

NATO bağlamında ise Rusya-Ukrayna savaşının Çin'e uzanan bir yönü var.

Çin de Tayvan'ı, Rusya'nın Ukrayna'yı gördüğü gibi 'ayrılmaz bir parçası' olarak görüyor.

Batı, Çin'in Rusya'nın Ukrayna'yı işgalini örnek alması halinde Tayvan'a askeri operasyon yapması ihtimalini göz önünde bulunduruyor; Çin de Tayvan'ın Batı tarafından Çin'e karşı silahlandırılmasına karşı çıkıyor.

Ukrayna ve Baltık'ta başlayan Batı-Rusya gerilimi, Çin'e taşınırsa şaşırmamak gerek...

Çin'in bütün Batı ekonomilerinin en büyük hammadde sağlayıcısı ve üretim üssü olması şimdilik buna engel gibi görünüyor.

Ama gözden uzak da tutulmamalı.

ALTILI MASADA KILIÇDAROĞLU BEKLEYİŞİ

Altılı masada bir gelişme var mı diye Ankara'yı yokladım.

Ciddi bir değişiklik yok.

Ancak ciddi bir 'netlik' var.

CHP, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu dışında bir adaya razı olmayacak.

'Adayımız genel başkandır' deyip masaya oturacaklar.

Alternatif çatı aday kabul etmeyecekler.

Anlaşma olmazsa?

'Her parti kendi adayını göstersin, seçimi ikinci tura bırakmanın yollarını konuşalım, ilk turda en çok oyu alan genel başkanda birleşelim' diyecekler.

***

Kılıçdaroğlu'nun adaylığına masada sıcak bakan genel başkan yok.

Saadet, Deva ve Gelecek partileri daha net 'hayır'cı.

DP, ağırlık ne yöndeyse ona katılacak görünüyor.

Kararı önemsenen ise İyi Parti.

Genel Başkan Meral Akşener, CHP'li Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanları Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu için isimlerini vererek, 'itirazımız olmaz' demişti.

Ancak, Kılıçdaroğlu'nun 'o konuyu kapattık' demesinden sonra bir daha isimlerini anmadı.

İyi Partililere göre Kılıçdaroğlu'nun mesajı belediye başkanları kadar Akşener'e de yönelikti.

Mesaj, 'aklınızdan bile geçirmeyin' şeklinde anlaşıldı.

Kulislere göre, Akşener o yüzden belediye başkanlarının adını anmamaya özen gösteriyor.

Netice;

Soru, 'Altılı masanın adayı kim olacak' değil;

'Kılıçdaroğlu altılı masaya kendi adını ne zaman koyacak' sorusudur.

Kılıçdaroğlu 'şartların olgunlaşmasını' bekliyor.

Ama olgunlaşırken 'kurtlanma' tehlikesi de belirmeye başladı.

ERDOĞAN-BİDEN GÖRÜŞMESİ OLUR MU?

Başlıktaki soru, zirve öncesi tartışılan konulardan biri oldu.

Alışılagelmiş olarak, NATO liderleri, özellikle de ABD, İngiltere, Almanya, Fransa ve Türkiye gibi başat ülkelerin liderleri, zirvelerde planlı olmayan kısa görüşmeler yaparlar.

Bu olağandır.

Ancak son günlerdeki yorumlar, özellikle "Biden'ın Erdoğan'la görüşmeyeceği" algısı oluşturmaya yönelik.

ABD kaynakları ise 'bir görüşme olması doğaldır' açıklamasını yaptı.

Olacak olan da bu.

Bu görüşmeden nasıl bir sonuç çıkar?

Biden, İsveç ve Finlandiya'nın üyeliğini, Erdoğan ise terör örgütleri, elebaşları, militanları ve uzantılarına müsamaha gösterilmemesini; NATO üyeleri arasında hele hele savunma ambargoları, yaptırımları olmamasını istiyor.

Konuların yüz yüze konuşulması için bir buluşma planlanabilir.

Bu, ittifak ve ABD için iyi ve doğru olandır.

Aksi de mümkün.

"Başkan'ın adamları", neler yapacağını 'SEN' kelimesini büyük harfle yazarak eline verdikleri Biden'ı görüşmelerle 'yormak' istemezlerse...

Türkiye kendi gündemini izlemeye devam eder...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp