Top
Mustafa Kartoğlu

Mustafa Kartoğlu

mustafa.kartoglu@aksam.com.tr

18/09/2020

Ya eski düzen ve çatışma ya da yeni bir dünya...

AB Güvenlik ve Dış Politika Yüksek Temsilcisi Joseph Borrell, hafta başında Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye-Yunanistan gerginliğinin diyalogla çözümü için destek istedi.

Borrel’in konuşmasının tam metnine baktım.

Rusya, Türkiye ve Çin gibi eski büyük imparatorluklarının geri döndüğünü, çevrelerinden başlayarak küresel bir yaklaşımla ‘iklimi değiştirmeye başladıklarını’ söyledi.

Bu bağlamda Türkiye ile ilişkilerin ‘tarihi bir dönüm noktasında’ olduğuna işaret etti.

Avrupa parlamenterlerine ve liderlerine önce ‘gerilimi azaltma, diyalog ve müzakere dönemini başlatma’ ve kalıcı olarak da ‘karşılıklı çıkarlara saygı duyan ve değerlere dayanan bir ortaklık gündemine sabitlenmiş sağlam bir ilişki’ önerdi.

Bu doğru;

Batı’nın ‘ipleri elinde tutma ve kazancın çoğunu alma’ya dayalı dünya düzeni bitmek zorundaydı, bitti.

Borrell durumun farkında ve makul bir yol önerdi.

Bu akıl AB’ye hakim olursa, çözüm aranabilir.

Aramak da bulmanın ön koşulu.

***

Ancak Fransa’da başka bir akıl var. Onlar da ‘yeni durum’un farkında.

Ancak çözümü ‘eski düzeni yeniden dayatmakta’ görüyor.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, geçen pazar France-Inter’e verdiği demeçte, “Türkiye’ye misilleme listesi hazırladık” dedi.

‘Misilleme’nin anlamı ‘şiddet içeren önlemler’!

Fransız siyasetinde 20 yıldır etkin olan ve Macron’u siyasete ‘kazandıran’ Jacques Attali, daha ileri gitti; “Türkiye’ye karşı harekete geçmeye hazır olmalıyız” diyerek ‘Führer’ benzetmesi yaptı.

Eski Fransız BM elçisi Gérard Araud daha açık konuştu, “Rusya, Çin ve Türkiye’nin 1945 ve 1991’de Batı’nın tanımladığı dünya düzenini kabul etmiyor. Nerede duracaklar? Avrupalılar ne yapmalı? Macron’un dediği gibi ‘Pax Mediterranea’yı (Akdeniz barışı) yaratmalıyız. Zira emperyal bir bölgesel güç kendi tarihine ait bazı fantezilerle geri döndü; Türkiye’den bahsediyorum” dedi.

Türkçe ‘meali’ şu:

“Türkiye, emperyalist düzenimizi tehdit ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Hitler’e benzeterek Batı halklarını, Türkiye’nin adımlarını bizim sömürge dönemimize benzeterek de Afrika ve Arap halklarını etkilemeliyiz. Ama buradan sonuç bekleyene kadar da ‘şiddet içeren yaptırımlar’la Türkiye’yi geri püskürtmeliyiz.”

***

Avrupa bir karar verecek.

Türkiye (ve Rusya ve Çin) ile ‘yeni ve sağlam bir ilişki biçimi’ mi oluşturacak?

Yoksa ‘var olan düzeni sürdürmek için’ çatışmayı mı zorlayacak?

Kötü haber;

Fransa, Yunanistan’ın ‘her istediğini alma’ şımarıklığını kullanarak, AB’yi çatışma politikalarına bir süre daha zorlayacak.

NATO yerine Fransa’nın hem silah hem komuta hem asker olarak güçlü olacağı bir ‘Avrupa Ordusu’ için de çaba gösterecek.

İyi haber;

Başta Almanya olmak üzere birçok AB üyesi, Türkiye, Rusya ve Çin, hatta ABD ile ‘yeni bir ilişki’ için ‘çatışmasız müzakere dönemi’ni ve NATO’yu önemsiyor.

***

Macron’un temsil ettiği Le Drian ve Attali aklı AB’ye egemen olursa, önce NATO sonra AB çatlar.

Avrupa içinde ırkçılık yükselir, çoğunluğu Müslüman göçmen kökenlilerle sorunlar çözülemez noktaya gelir, Türkiye’ye yamamaya çalıştıkları ‘führer’ler için harika bir iklim yaratılır.

Hep birlikte izleriz... 

LE DRİAN: SİLAH SANAYİ BAKANI

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian için Wikipedia’da şunlar yazıyor:

1947 doğumlu. Dedesi, 1. Dünya Savaşı’nda Çanakkale Savaşı’na katılmış.

1981’den beri Sosyalist Parti’den belediye başkanlığı, milletvekilliği, Savunma, Avrupa ve Dışişleri bakanlığı yaptı.

1982’den beri mason locası Grand Orient de France’nın üyesi.

***

Kişisel ilişkiler kurduğu yabancı liderlerle çalışmayı tercih ediyor.

Savunma Bakanlığı döneminde (2012-16), Fransa’nın silah satışlarını 4,6 milyardan 20 milyar euroya çıkardı.

Uluslararası gerilimlerin artması ve bizzat yönettiği Mali operasyonunu ‘silah şov’a dönüştürmesi, bu satışları destekledi.

Rafale savaş uçaklarını satmayı başaran ilk kişidir. (Mısır’a 24+12, Katar’a 24 ve Hindistan’a 36 uçak. Rafale’yi üreten Dassalut şirketi, en büyük gazetelerden Le Figaro’nun da sahibi.)

Şubat 2019’da Ulusal Meclis’te Yemen iç savaşında Fransız silahlarının kullanılmadığını söyledi, ancak “2015’ten beri Suudi Hava Kuvvetleri’ne askeri teçhizat, araçlar ve lazer güdümlü sistemler sattığı” ortaya çıktı.

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) 2015-19 raporuna göre, Fransa silah satışını yüzde 72 arttırarak ABD ve Rusya’dan sonra en çok silah satan üçüncü ülke oldu. En çok BAE, S. Arabistan, Mısır ve Katar’a silah satıldı.

Yani Fransa, ilk üç ülkenin Katar’a yönelik ablukasından ‘hepsine de silah satarak’ yararlandı.

‘Gizli anlaşma’ ile BAE’ye 2 fırkateyn sattı; anlaşmayı yazan Disclose ve Radio France’ın 7 muhabiri, İç İstihbarat (DGSİ) tarafından sorguya çağrıldı.

Washington Post yazarı Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’da öldürülmesinin ardından, “Türkiye’nin delillerini bilmiyorum” diye S.Arabistan’ı savundu, ancak bakanlığı ve basın tarafından yalanlandı. (Mekke-Medine hızlı tren ihalesini Fransız şirketi almıştı!)

***

Le Drian aklıyla yürüyen Macron Fransası’nın ‘amaç’ ve ‘yöntemleri’ gayet açık değil mi… 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp