Top
Mustafa Kartoğlu

Mustafa Kartoğlu

mustafa.kartoglu@aksam.com.tr

17/06/2022

AB bağnazlığı sürerse NATO ‘karton ittifak' olur

NATO'nun 5. maddesi, Üç Silahşörler'in ünlü sloganı 'birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için' kuralına dayalıdır.

Bir üyeye yönelik saldırı, bütün üyelere yapılmış sayılır ve 30 üye bir üye için savaşa girer...

Bu, 'kural olarak' böyle.

Gerçekte?

***

- 5. madde, NATO tarihinde ilk ve tek olarak 2001'deki 11 Eylül saldırılarından sonra uygulandı. New York'taki ikiz kulelere saldırı, ABD'ye saldırı olarak değerlendirildi ve NATO üyelerinin katılımıyla oluşturulan ordu, saldırıdan sorumlu tutulan El Kaide'nin üslendiği Afganistan'da konuşlandırıldı. (Ne işe yaradı, ayrı bahis.)

Türkiye, Suriye tarafında yerleşen El Kaide uzantısı IŞİD/DEAŞ ve PKK uzantısı YPG'nin terör saldırılarına uğradığında ise 'uygulanmadı'...

Üstelik iki örgüt de müttefikler tarafından 'terör örgütü' kabul edilmesine rağmen.

- Yunanistan, 12 Eylül 1980 darbecilerinin yönetiminin onayıyla NATO üyeliğine yeniden kabul edildi.

Ama 'birlikte koruma' sözü verdiği Türkiye denizlerini işgal altında tutmaya çabalıyor, topraklarında hâlâ gözü olduğunu saklamıyor...

- Avrupa Birliği, kendi içinde birliği sağlayamamış Kıbrıs'ı, üstelik bu ayrılığın müsebbibi Rum Yönetimi'ni 'temsilci' olarak kabul ederek üyeliğe aldı.

Rum Yönetimi, NATO üyesi değil.

Ve Yunanistan'la 'ırkdaşlık' temelli işbirliği ile hem Kıbrıs'taki Türk toplumunu hem Türkiye'yi tehdit ediyor.

- AB'nin bir ortak ordusu yok; bu ihtiyacı NATO karşılıyor.

Ancak, söz konusu Türkiye'ye yönelik Yunanistan'ın sınır ihlalleri ve saldırı tehditleri olduğunda, 'durun siz müttefiksiniz' demiyor; 'AB dayanışması' gerekçesiyle Yunanistan'ın yanında duruyor.

- Kıbrıs Rum Yönetimi'nin Türkiye'nin sınır güvenliği ve haklarına yönelik ihlal ve saldırıları Türkiye'ye yönelik bir saldırı düzeyine varırsa aynı zamanda NATO üyesi de olan AB ülkeleri nasıl bir tutum alacak?

'AB dayanışması' mı sergileyecek, 'NATO ittifakı' dayanışması mı?

Yunanistan, NATO'nun 5. Maddesi'nin gereği olarak Türkiye'nin savunmasına mı koşacak?

***

NATO, 'müttefik' kavramı üzerinde yeniden çalışmalı.

AB de 'dayanışma' bağnazlığından kurtulmalı.

Bu ihtiyaç İsveç ve Finlandiya'nın üyelik başvurusu ile gündeme gelen 'Türkiye onayı'nı tartışmaktan daha acil ve hayati önemde.

Aksi halde Rusya, NATO'ya 'kartondan ittifak' muamelesi yapmaya devam eder.

Tıpkı AB'ye kartondan birlik muamelesi yaptığı gibi...

Ve maalesef haklı...

KENDİ ÜLKENİZİN ELİNİ NEDEN ZAYIFLATIYORSUNUZ?

Türkiye NATO'ya, müttefiklerine ve müttefik adaylarına karşı ikiyüzlü veya 'gizli gündemli' bir politika yürütmüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO Genel Sekreteri Stoltenberg'e de, üyelik için destek isteyen İsveç ve Finlandiya'ya da açık ve net konuştu.

Terörizmle mücadele ve savunma sanayii işbirliği konusunda anlayış ve tutumlarını değiştirmelerini ve bunu yazılı halde sunmalarını istedi.

YPG, NATO'nun 'Ölüler Yalan Söylemez' raporunda belirtildiği gibi PKK uzantısı olarak 'terör örgütü' ilan edilmeli; PKK'nın para ve adam toplama, propaganda aracı olarak kullandığı 'sembolleri, programları, eylemleri' ile açık olan sözde sivil toplum örgütlerinin faaliyetleri sonlandırılmalı.

Türkiye'ye karşı silah vb ambargoları da zaten otomatik olarak kalkar.

Zira o ambargolar, Türkiye'nin PKK ve uzantılarına yönelik terörle mücadelesine karşı konulmuştu.

Şimdi aynı açık ve netlikte cevap bekliyor.

Alınacak sonuç, ABD gibi diğer NATO müttefiklerinin de terör örgütlerine desteğini kesecektir.

***

Bu bir 'at pazarlığı' değil, 40 yıldır terörle mücadele eden Türkiye'nin eline geçen tarihi bir fırsattır.

Hadi HDP, terör örgütüyle mücadele edilmesini istemediği için karşı çıkıyor.

CHP, neden İsveç'ten yana tavır koyuyor?

Sözde Türkiye'nin çıkarlarını korumak üzere zamanında 'TC Büyükelçiliği' görevi üstlenmiş ve sonradan CHP kapısına dizilmiş bazı eski büyükelçiler neden Türkiye'nin 'geri adım atmasını' salık veriyor?

Türkiye'nin en büyük sanayicileri ve ithalatçılarını barındıran TÜSİAD, Türkiye'nin bu büyük güvenlik restini 'kısa vadeli pazarlık' sınıfına sokuyor?

'Para kazanmak için dış politikada taviz verelim' anlamı açık olan bir cümleyi nasıl kurabiliyor?

***

Türkiye, İsveç ve Finlandiya'dan şartlarını yerine getirmesini beklerken, iki ülke de Türkiye'deki işbirlikçilerine bakarak, ellerini ağırdan alıyorlar...

Ama...

1919'da işgal altındaki Istanbul'da da 'çok bilmiş' bazıları, Anadolu'da Milli Mücadele başlatanlar için, "İngilizler elimizden tutmazsa adam olmayız, bu Ankara'dakiler milleti ölüme sürüklüyor" diyorlardı...

Şimdikiler, "NATO ve AB ile iyi geçinelim, pazarlığı fazla abartmayalım, para kazanalım, millet zor durumda" diyorlar...

Tarih, o gün Amasya'da "milletin geleceğini, yine milletin azim ve kararlılığı kurtaracaktır" diyenleri 'kahraman', aksini söyleyenleri 'hain' olarak kayda geçti.

O sözlerin sahipleri, ne anlama geleceğini, kimlere benzeyeceklerini bilmiyor olamazlar.

En azından benden daha zeki ve çevikler...

BİR ÖDÜL ÇOK ŞEY ANLATTI

12 sivil toplum örgütünün oluşturduğu TÜMBİFED, 16 dalda seçilmiş bilim, sanat, kültür ve spor temsilcilerini ödülle onurlandırdı.

Alanlarında profesörlük unvanına sahip 34 bilim insanından oluşan güçlü bir jüri şahane bir iş çıkarmış.

Törende, hayatına ciddi başarıları sığdırmış, gelecekte de Türkiye'ye ve insanlığa sunacağı yeni katkılar için çaba gösteren 37 kişiyi bir arada görmek, ülkeme ve milletime yönelik güvenimi pekiştirdi; aralarına layık görülmek gururlandırdı.

Çığır açan, teknoloji ve yöntem geliştiren, madalyalarıyla ulusal gururumuz olan, hayatlarını bir 'miras' olarak gençlere bırakan bilim ve kültür insanları, sanatçılar, sporcular...

Ve teveccüh gösterilen biz gazeteciler.

Siyasi görüşlerimiz, yaşam tarzlarımız farklı; Türkiye için duygularımız, çabalarımız aynı...

Gazetecileri sona ekledim.

Zira bilim, sanat ve sporda göğsümüzü kabartanların çabaları ve 'adanmışlıkları'nın yanında gazetecilerden ancak en son söz edilir.

Tebrikler şahane kadınlar, adamlar ve gençler...

Ve teşekkürler sivil toplum gönüllüleri...

MUTABIK DEĞİLSEK MÜTTEFİK DE DEĞİLİZ

Türkiye'ye karşı açıkça 'terör' yapmış, bombalı saldırı, cinayet faili kişilerin sığındığı ve korunduğu AB ülkeleri İsveç ve Finlandiya, bugün NATO üyeliği istediği için Türkiye'nin kapısında.

Niçin?

Rusya'nın saldırı veya işgal girişimi ihtimali, Ukrayna örneğinden sonra 'yakın tehdit' boyutuna vardığı için...

Yani, gerekirse, '5. madde' kapsamında İsveç ve Finlandiya'yı korusun diye Mehmetçik Rusya'ya karşı savaşa girecek!

Türkiye'nin terörle mücadelesine değil, Türkiye'ye karşı terör yapanlara destek veren İsveç'i korumak için!

Öyle mi?

İsveç'te NATO üyeliğine karşı çıkan bir politikacı, "İsveçli anneler, Türkiye'yi korumak için çocuklarını savaşa göndermeye hazır mı, emin değilim" demişti.

Toplam ordusu bizim mahallenin halı saha takımından biraz fazla olan İsveç'in politikacısı!

***

Sizce Türk anneleri, hangi 'müttefik' ülkeyi savunmak için çocuklarını gönderir?

FETÖ'yü koruyan, terör örgütüne silah veren, para ödeyen ABD?

Aynı durumdaki Almanya?

Sabancı cinayeti firarilerini koruyan Belçika?

Teröristleri sarayda ağırlayan Fransa?

Türkiye'ye karşı terör yapanlar için Lavrion Kampı'nı kuran Yunanistan?

***

Bunu İsveç üzerinden tartışıyor olabiliriz.

Ama bütün müttefikler için durum çok farklı değil...

***

Birbirimizi kandırmayalım.

Mutabık değilsek müttefik de değiliz.

ETİMOLOJİ / KELİME KÖKENİ

Bağnaz: Bir aidiyete, fikre veya inanca körü körüne bağlı, farklı olana tahammülsüz, anlayışsız olma hali. Köken olarak 'aşırı bağlılık' anlamında 'bağ' köküne tutturulmuş denilebilir. Arapça 'şb/asabiye' kökünden gelen 'asabiye/gergin, sinirli olma hali', 'taassup/aşiretçilik, siyasi veya din asabiyeti'nin karşılığıdır. Latince 'fanaticus/tapınağa bağlı, cezbeye tutulmuş' sözcüğünden Fransızca'ya geçen 'fanatique' kelimesi de benzer anlamdadır.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp