Top
15/06/2022

Kolay ve ucuz

Evet, her şey çok ucuzladı ve kolaylaştı. Hayır, hayat pahalılığından ve günlük gailelerden bahsetmiyorum. Başka bir yere dikkat çekmeye çalışıyorum. Değerlerden ve kavramlardan söz ediyorum.

Farkında mısınız, her gün onlarca örneğini görüyorsunuz. Televizyon kanallarında hepinizin gözleri önünde sergileniyor bu durum. Günlük hayatta sürekli olarak karşınıza çıkıyor:

Adam, "milliyetçi" ya da "ulusalcıyım" diyor. Lafa geldi mi esip gürlüyor, mangalda kül bırakmıyor. Yeri geldiğinde tribünleri coşturmak için bağırıp çağırıyor...

Buna karşılık milli değerleri ayaklar altına alıp paspas misali çiğniyor!

Bir başkası Atatürk ve Atatürkçülük nutukları atıyor. Mustafa Kemal diyor, başka söz etmiyor. Sürekli olarak Kuvayı Milliye ve Milli Mücadele ruhundan bahsediyor...

Sonra kendilerine "Mustafa Kemal'in itleri" diyenleri koruyup, kolluyor; onlara güzellemeler yapıyor!

Mesela kendine "sol" ya da "solcu" adını verenler var. Her fırsatta fakir ya da fakirlik edebiyatı yapıyorlar. Dar gelirli kitleleri tahrik etmek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar...

Hemen ardından da emperyalist ve kapitalist ABD ve batının sözcülüğünü yapmaya başlıyorlar!

Bir de "Müslümanlar" var. Ayaküstü 10 tane yalan söylüyorlar. Sosyal medyada iftira ve linç kampanyalarına katılıyorlar. Çoğunu cuma namazlarında bile camide görmek zor...

Ama en iyi Müslüman onlar!

Mesela, hayatında bir tek fidan bile dikmeyen, pikniğe gittiğinde çöpünü ortada bırakan "çevreciler" var aramızda. Ya da tasmasıyla köpeğini gezdirirken, yanına yaklaşan sokak köpeğini taşla kovalayan hayvan severler!..

Daha sayayım mı?

Maalesef, anlam, kavram ve kapsam karmaşası içinde bocalıyoruz. Bir değersizlik çamurunun içinde çırpınıp duruyoruz!

***

Toplum bu hale geldiğine göre, siyaset müessesesi de bundan etkilenecek elbette. Siyasette de durum aynı. Çadır tiyatrosunda sergilenen illüzyon oyunlarına döndü siyaset. Seçmen kapmak, oy almak için her türlü oyun serbest, her çeşit madrabazlık mubah!

Gün oluyor, şehir efsaneleri uyduruluyor. Gün geliyor, seçmen avlamak için oltanın ucuna her çeşit yem takılıyor. Olmayanlar olmuş, yaşanmayanlar yaşanmış gibi gösteriliyor...

Pire deve yapılıyor. Aslan kediye, kedi fareye boğdurulmaya çalışılıyor.

En vahimi de toplumsal yapı bozuluyor. Karşısındakinin yaptığı madrabazlıkları eleştirenler dahi, zaman zaman "bakın" diyorlar:

-Adamlar başarıyor işte. Algıyı çok güzel yönetiyorlar. Biz bu konuda çok yetersiziz. Adamlar, çok başarılı mağdur edebiyatı yapıyorlar...

En vahimi de bu aslında: Yalan, dolan ve sahtekârlık bile bir meziyetmiş gibi yüceltilip göklere çıkarılıyor.

Oysa kolay, basit ve ucuzun alıcısı olmamalı bu ülkede. İllüzyonların, çirkin ayak oyunlarının peşinden koşulmamalı. Sergileyenlere ve alet olanlara prim verilmemeli. Hatta ayaklar altına alınıp paspas misali çiğnenmeli.

Ekonomide sıkıntı varsa toparlanır. Alt yapıda bozukluklar varsa düzeltilir. Teknolojik imkânsızlıklar ortaya çıkarsa giderilir. Ama değersizlik batağından çıkıp kurtulmak zordur. Son günlerde yaşadıklarımıza bakınca, Türkiye'nin en büyük problemi de budur!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları