Top
23/06/2020

Türkiye terörizmle mücadelede kalıcı başarı sağlıyor

Bir çatışmanın neticesini anlamak için sonucunu beklemeye gerek yoktur. Bazı dönüm noktaları vardır, bu dönüm noktaları sürecin sonunda ne olacağını size önceden haber verir.

Artık sadece PKK/PYD gibi terör örgütleri değil terörizmin ülkemize tehdit olamayacağı ve terörizmle ülkemizin dizayn edilemeyeceği günler çok yakın. Terörle mücadele sürecinde geçmekte olduğumuz dönemeçler bize bunu haber veriyor.

Terörizmle mücadele stratejik, terör operasyonları ise taktik seviyelidir. Ve terörizmle mücadelede kalıcı başarı ise taktik operasyonların toplamından daha fazla bir anlam ifade eder. Türkiye maalesef çok uzun yıllar terör örgütleriyle boğuşmak zorunda bırakıldı.

Gücünü, enerjisini bunun için harcadı ve milli gücünün büyük bölümünü terörle mücadelede tüketti. Ülke olarak zayıfladık, hatta fakirleştik. Ama yılmadık, vatanımızı canımızdan aziz bildik ve yıkılmadık.

Şimdi teröristler ve arkalarındaki sinsi şer güçlerle hesaplaşma zamanı. Komandolarımız Irak’ın kuzeyinde ve Suriye’de bu hesabı görmekteler.

Gelinen bu aşamada terörizmle mücadelede kalıcı başarı sağlanabilmesi için temel unsurların neler olduğu ortaya konulmalıdır.

KÜRESEL GÜÇLERİN TERÖRLE İLİŞKİSİ

Kısa bir analiz yapacak olursak 1960’lı yıllardan itibaren terör örgütlerinin devletimizin başına bela olmalarının asıl sebebi onların çok güçlü olmaları değil, devletimizi yönetecek muktedir siyasi iktidarların olmayışıdır.

Muktedir iktidar olmayınca terörle mücadele iradesi de yeterince ortaya konulamamıştır. Zayıf azınlık hükümetleri, her an dağılmaya hazır koalisyonlar, azınlık siyasi gurup tarafından teslim alınmış çoğunluk iradesi ile terörle mücadele olmayacağı çok açıktır.

Dolayısıyla terörle mücadelenin olmazsa olmaz birinci şartı milli ve muktedir siyasi iradedir.

İkinci olarak başta savunma sanayi olmak üzere milli ve yerli teknolojilerin üretilmesidir. Unutmayalım ki milli ve yerli teknoloji ancak milli ve muktedir siyasi iradenin olduğu ortamlarda üretilebilir.

Yoksa hem içerideki tetikçi hainler kullanılarak hem de dışarıdan yapılacak baskı ve entrikalarla size teknoloji ürettirmezler.

DOĞRU GÖRÜNEN ÖNGÖRÜDE YANLIŞLAR VAR…

Üretmeye çalışan Nuri Killigil, Vecihi Hürkuş ve daha nice vatansever insanımızın başına bin bir türlü belayı sararlar. Böylece teknolojide sürekli dışa bağımlı ve siyasal dayatmalara açık hale getirilirsiniz.

Terörle mücadele edeyim derken ambargolarla, ekonomik ve siyasi yaptırımlarla karşılaşırsınız.

Üçüncü olarak terörün yaşam alanlarının ortadan kaldırılmasıdır. Terörle mücadelede başarı için bazı akademisyen, yazar ve uzmanların söylediği son derece klişeleşmiş bir cümle vardır “PKK’ya dış desteğin kesilmesi sağlanmalı ve yurt dışında Türkiye’nin terörle haklı mücadelesi daha fazla anlatılmalıdır.”

İlk başta doğru gibi görünen bu cümle aslında yanlış bir öngörüyü içermektedir. Elbette terörün dış desteği kesilse çok iyi olur ama terörü ülkemizin başına saranlar küresel güçler ve biz küresel güç olana kadar da bunların terör örgütlerine dış desteği kesmeyecekleri aşikâr.

Ayrıca yurt dışında da Türkiye’nin haklı mücadelesi mutlaka kararlı şekilde anlatılmalıdır. Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere anlatılıyor da zaten. Ancak anladılar mı? Terörü bilfiil destekleyen, koruyan ve kollayanlar sizce Türkiye’nin haklı mücadelesini anlarlar mı?

Şeytandan hayır yapmasını istemek gibi bir şey bu. O yüzden asıl çözüm teröristlerin yaşam alanlarının ortadan kaldırılmasıdır. Şimdilerde Irak ve Suriye’nin kuzeyinde yapılan da tam olarak budur.

Yaşayabilecek alanları kalmayan terör örgütleri ne kadar dış destek alırlarsa alsınlar tehdit olma özelliklerini yitirirler. Sadece bu da değil aynı zamanda bu örgütler emperyalist güçlerin elinde kullanılabilir bir araç olmaktan da çıkarlar.

Mücadelede gelinen nokta itibariyle bundan sonra terör örgütlerinin Türkiye’ye tehdit olabilmeleri artık çok zor. Kalan artık ve aparatlar da daha güneye inmek zorunda kalacaklar.

Dolayısıyla Kandil-Sincar-İdlib hattının sınırlarımızdan itibaren 30-40 km derinlikte temizlenmesi ve bu kuşağın güvenli hale getirilmesinin tamamlanması, terörizmin yenildiği, terör tehdidinin ortadan kaldırıldığı, sınır ve yakın çevre güvenliğimizin kalıcı olarak sağlandığı günün başlangıcı olacaktır.

ORTA DOĞU’DA TÜRKİYESİ DENKLEM KURULAMAZ

Güvenlik kuşağının oluşturulmasından sonra da Türkiye kara harekatı yapmadan, SİHA, İHA ve savaş uçaklarımızla hava harekatları ve Özel Kuvvet Harekatları yaparak bu terörist çöplükleriyle daha güneyde mücadeleye devam edecektir taa ki Suriye ve Irak’ta egemen- kurumsal devlet yapıları ortaya çıkıncaya kadar.

Bu sürecin ortaya çıkardığı siyasal etkiler nedeniyle Orta Doğu’da Türkiye’siz denklem kurulamayacağını artık herkes görmüş durumda. Türkiye şu an Orta Doğu jeopolitiğinde çok önemli bir üstünlük elde etmiş görünüyor.

Bütün bunlar göz önüne alındığında Türkiye’nin terörle mücadelesi aslında neredeyse 200 yıllık var olma kavgasını ifade etmektedir. O yüzden bizler de emperyalizmin baktığı pencereyi bilmek ve daha geniş perspektifte stratejiler üretmeliyiz.

Ordumuz, İHA, SİHA, taarruz helikopterleri ve karadan atış sistemlerini de kapsayan milli ve yerli savunma teknolojileriyle yeni savaş yöntemlerini, yeni nesil savaş konseptlerini dünyada ilk defa ortaya koymuş ve başarıyla uygulamıştır.

Bugün Irak’ın kuzeyinde 400 km genişlikte ve 150 km derinlikte harekat yapabilme kabiliyetine ulaşmış olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin etki kapasitesi, konvansiyonel birlik kabiliyetinin 15 katına çıkmıştır. Yani evvelden bir tabur gücünüzle bir etki üretebilirken şu an bir taburla 15 etki güce ulaşılmıştır. Bu muhteşem durum karşında bu günlere gelinmesinde emeği olanları saygıyla selamlıyorum.

ALTAY TANKI PROJESİNİN ÖNEMİ…

Milletimizin bu süreçte bir kısım sanatçı, akademisyen, aydın gibi çeşitli maskeler altında terör seviciliği yapan bazı kişilere karşı dikkatli olması gerekir. Bu mücadele sonuna kadar birlik ve beraberlik içinde yürütülmelidir.

Ayrıca Altay Tankı projesinde planlandığı gibi Ekim-Kasım aylarında seri üretime geçilmesi, orta ve uzun menzilli füze sistemlerinin üretilmesi, Doğu Akdeniz’de enerji bulunması, Libya’da Türkiye merkezli kalıcı barış ve siyasal çözümün oluşturulması ve nüfusumuzun daha fazla nitelikli insan gücüne dönüştürülmesi milli hedeflerimiz olmalıdır.

Bunları elbette başaracağız, artık uzayı konuşan, bölge jeopolitiğinin anahtar konumuna sahip bir Türkiye var. Ülkemizle gurur duyuyoruz, devletimizle gurur duyuyoruz. Çok yaşa Türkiye’m.

Dr. Eray Güçlüer

Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları