Top
03/09/2020

Değişen güvenlik ortamında yeniden şekillenen risk ve fırsatlar

Günümüzde Türkiye’nin güvenliğini etkileyen asıl dinamiklerin çoğunlukla dışarıdan kaynaklandığını görüyoruz. Doğu Akdeniz, Ege, Libya, Kıbrıs gibi doğal alanlardaki jeopolitik mücadelenin sıcak bir çatışmaya dönebilme ihtimali daha fazla konuşulur oldu. Buradan Türkiye’nin iç güvenliğine yönelik risk ve tehditlerin azaldığı gibi bir anlam çıkmasın.

Tam tersi ülkemize yönelik terörist örgütleri, marjinal gurupları, istismar edilmesi hassasiyet arz eden sosyal alanları harekete geçirmek için dışarıdan büyük gayretler içerisine girildiğini biliyoruz. Ancak devletimizin sahip olduğu yüksek istihbarat ve operasyonel kapasite bu tür yıkıcı ve bölücü faaliyetleri önlüyor.

Zannedilmesin ki Türkiye sadece Doğu Akdeniz’de, Ege’de, Libya’da, Orta Doğu’daki yakın sınır çevremizde mücadele veriyor, içerideki tetikçi hainlerin ve emperyalist yerli uşakların her türlü yasadışı, manipülatör eylem ve faaliyetlerine karşı da büyük bir mücadele verilmekte. İşte Türkiye’nin eski Türkiye olmadığı gerçeği de tam burada ortaya çıkıyor. Bombaların patladığı, insanların öldüğü, şiddet içerikli toplumsal olayların gündemi sarstığı dönemler artık geride kaldı.

Bakınız şimdilerde IŞİD militanları yurt içine sokulup bunlara hiç tarzları olmayan asimetrik yöntemlerle eylem yaptırılmaya çalışılıyor. Çünkü emperyalistler hala bu asimetrik terör yöntemleriyle Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de durdurulabileceği fikrinden medet umuyorlar.

Aynı şekilde marksist bir terör örgütü için ölüm orucu yaptırılan bir şahıs üzerinden ülkemiz aleyhine toplumsal algı mühendisliği yapılmaya çalışılıyor. Aynı şekilde harekete geçirilmeye çalışılan FETÖ’cülere yönelik son bir hafta içinde geniş kapsamlı çok önemli operasyonlar yapılıyor.

Biz muhtemelen hiç duyamayacağız ve bilemeyeceğiz ama bugün bu terörist aparatları üzerimize saldırtmaya çalışan küresel güçlerin derin yapılarına karşı istihbarat birimlerimiz tarafından geçmişte olduğu gibi mutlaka gerekli cevaplar verilecektir.

TÜRKİYE’NİN JEOSTRATEJİK MÜCADELESİ

Görüleceği üzere Türkiye’nin dışarıdaki jeostratejik mücadelesi sadece dışarıda verilmiyor, yurt içinde de veriliyor. Bugün tam da Akdeniz’de bize karşı ittifak kuranların Tükiye’ye yönelik çok yönlü tehdit odaklarını da harekete geçirmeye çalıştığını ve aslında bu terörist aparatların bu şer ittifakı tarafından yönetildiğini asla unutmayalım.

Devletimizin yüksek güç ve kapasitesine birlik ve beraberliğimizi muhafaza ederek destek verelim. Burada acilen yapılması gereken çok önemli bir hususu da belirtmek isterim. Kamuda çalışacak personel için güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması koşullarını düzenleyen ve daha önce iki kez Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından iptal edilen düzenlemeye ilişkin yeni yasa teklifi hala çıkarılmadı. Yeni kanun teklifinin bu mevzuatın iptal edildiği dönemi de kapsayacak şekilde derhal yasalaştırılması hayati öneme haiz.

Mehmetçik ve güvenlik birimlerimiz dağda, bayırda, karada, havada, denizde can siperhane bu ülkeye düşman olan unsurlarla mücadele ederken, başta üniversiteler olmak üzere devletin içerisine yıkıcı ve bölücü her türlü zararlı unsurun sızmasına imkan sağlayabilecek bu tür hukuki boşluğun süratle kapatılması son derece önemlidir. Yeterince zaman kaybedildi daha fazla gecikilmemelidir.

Ege-Akdeniz ve Orta Doğu denkleminde Türkiye’nin yeni güvenlik paradigması, artık terör örgütleriyle değil bize karşı ittifak yapan devletlerle mücadele şekline evirilmiş durumda. Artık Türkiye kabuğunu kırmak için ya dik duracak ya da dik duracak.

Geri adım atmak sadece geriletmez, bizi çöküşe götürür. O yüzden Mavi Vatanımızda hak ve menfaatlerimizi koruma noktasında kararlı olmaya devam etmeliyiz. Gün bu gündür. Kritik bir eşikten geçmekteyiz. Karadeniz’deki 320 milyar metreküp rezerve sahip enerji potansiyelinin 1 trilyon metreküpe çıkması yakındır. Bu rezervlerin ekonomimize kazandırılmaya başladığı an bu kritik eşik aşılmış, jeopolitik mücadelede bir adım daha öne geçmiş olacağız.

SİSMİK ARAŞTIRMA VE SONDAJ ÇALIŞMALARININ ÖNEMİ

Nispi güç mukayesesinde Türkiye bölgedeki diğer tüm aktörlerin toplamından daha fazla güce sahiptir ve sahadaki bu gücü sayesinde masada da durum üstünlüğünü elinde tutmaktadır. Elbette saha politiğinde taktik değişimler ve özellikle Yunanistan-Fransa kaynaklı krizi tırmandırabilecek it dalaşı ve tacizler gibi bir takım provokatör hareketler bir süre daha yaşanacak gibi görünüyor. Ama Türkiye’nin enerji ekopolitiğinde yakalayacağı yeni seviye bütün dengeleri değiştirecektir.

Önemli bir husus da Akdeniz havzasında yeni oluşacak ekopolitik ve stratejik dengenin bölgede yıllardır var olan geçmiş kronik sorunların önemli bir bölümünü de kalıcı olarak bertaraf edebilecek olma ihtimalidir. Şayet Türkiye ilan ettiği kıta sahanlığından ger adım atmaz ve bu alanlarda enerji bulup çıkarmaya başlarsa, bu durum artık geri dönülmez şekilde uluslararası politikada kabullenme sağlayacaktır.

Bu kabullenme özellikle kıta sahanlığı-münhasır ekonomik bölge kaynaklı bazı sorunların da ortadan kalkmasına zemin hazırlayacaktır. Çünkü hiç kimse Türkiye’nin sahip olduğu-kullanmaya başladığı enerji kaynaklarından vaz geçmesini bekleyemez.

Dolayısıyla Enerji bakanlığı öncülüğünde yürütülen sismik araştırma ve sondaj çalışmaları zaman ve mekan itibariyle tarihi bir hassasiyet ve öneme sahiptir. Bu çalışmaların Türkiye’nin toplam enerji ihtiyacını karşılayacak noktaya bir an önce ulaştırılması çok önemlidir. Allah güç kuvvet versin. Daha da güzel haberler alacağımız günler yakındır.

Dr. Eray GÜÇLÜER

Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları