Top
10/07/2020

Orhan Pamuk endişesinde haklı mıydı?

Orhan Pamuk, bir görüşmemizde, Türkçe’nin yabancı kelime tehdidi altında olduğundan bahisle, ‘Acaba birkaç on yıl sonraki kuşaklar bugün (1990’lar) yazmış olduğum romanlardaki Türkçe’yi hakkıyla anlayabilecek mi’ gibisinden bir cümle sarf etmişti.

O günkü konuşmamızdan hatırladığım bir ayrıntı da, Pamuk’un Türkçe’nin korunması hususunda ‘muhafazakar kesimden ümitli olduğu’ yönündeydi.

Pamuk, (acaba hala aynı kanaatte midir?) en azından muhafazakar kesimin (günlük konuşma dilinde) yabancı kelimelere fazla pirim vermediği düşüncesindeydi.

Türkçe dünyanın en geniş söz varlığına sahip dillerinden biri.

Ancak bu söz varlığının yüzde kaçını kullanabiliyoruz?

Zannımca çok azını…

Şu sıralar yeniden okumakta olduğum Mai ve Siyah romanı, bu bakımdan, ne büyük bir lisan zenginliğinden mahrum kaldığımızı, neleri kaybettiğimizi bir kez daha tokat gibi çarpıyor.

Halit Ziya Uşaklıgil romanının elimdeki nüshası Dergah Yayınları (2016) baskısı.

Ahmet Hamdi Tanpınar,On Dokuzuncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi’nde, ‘’Halit ziya’ya kadar romancı muhayyilesiyle doğmuş tek muharririmiz yoktur, diğerleri sadece roman veya hikaye yazmaya hevesli insanlarıdır’’ diyerek Halit Ziya’nın diğer yazarlar arasındaki yerini vurguluyor.

Aydın orta sınıfın hayatını, hayallerini, yaşadıkları tezatları, üzüntü ve mutluluklarının izdüşümlerini hissettiren romanı okurken, Türkçe’nin zengin ifade biçimleri karşısında, okyanusa açılmış bir akvaryum balığının şaşkınlığını yaşayabilir bugünün okuru.

Ece Serrican’ın yayına hazırladığı eser için, Uşaklıgil’in 1930’lu yılların sonlarından itibaren bizzat sadeleştirdiği baskılar esas alınmış.

Metinlerin anlaşılmasında zorluk çekecek okurlar için ise sayfa altında kelimelerin anlamları verilmiş.

Dilde neleri kaybettiğimizi hatırlatan, insanı asıl üzen de işte bu sayfa altlarındaki yitik dil hazinesi…

Zira pek çoğu birer gölge gibi cemiyet hayatımızdan çekilmiş, kullanılmaya kullanılmaya kendini unutturmuş kelimeler.

Yerleri doldurulamadığı için kendimizi ifadede zorlanıyoruz.

Kiminin yerlerini de ‘plaza Türkçesi’ denilen uydurma iletişim biçimi aldı.

Mai ve Siyah’ın sadece bir sayfası için not düşülen kelime dağarcığına bakın;

Mutad

Humar

Bakiye

İntişar

Asude

Müvezzi

Tevdi

Muttarit

Meşbu

Demdar

Naliş

Temenna

İptila

Mahlas

Muhteriz

Müşabehet

Kendinizden pay çıkarın; kaçı tanıdık geliyor, hangilerini günlük hayatta kullanıyorsunuz?

Bir üniversite öğrencisine sorsak, bu kelimelerin günümüzdeki eş anlamlılarını söyleyebilir mi?

Romanı okudukça bugünkü konuşma dilimizin, ifade yeteneğimizin aslında ne kadar budanmış, çoraklaşmış olduğunu hayretle görüyorsunuz.

Orhan Pamuk’un ‘Gelecek nesiller benim romanlarımdaki Türkçe’yi rahat anlayabilecekler mi?’ endişesine hak vermemek elde mi?

Türkçe bir okyanus, bizler onu akvaryuma sığdırmaya çalışıyoruz.

Sırf bu yüzden sözlük okumaya başlasak yeridir.

Vefatından kaç yıl sonra bunları hatırlattığı için Halit Ziya’ya minnettar hissediyorum.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları