Top
15/06/2020

Bitti mi? Nereye kaçıyorsun?

Kemal Kılıçdaroğlu’nu iki kez “sıkıntılı” gördüm... İlki darbe gecesinde... Nereye kaçacağını bilemiyordu. Bereket havalimanındaki FETÖ komutanı ikna edildi de, “güvenli evde” darbeyi izleme imkânı bulabildi.

Diğeri, Eren Erdem ve Enis Berberoğlu meselesi...

Kılıçdaroğlu bu meselede “çok borçlu” hissetti kendini.

Eren Erdem için bir şey yapmadı ama Berberoğlu için Ankara’dan İstanbul’a yürüdü. Kutsal tırnaklarını bile kaybetti.

Hatırlayalım, Berberoğlu içiri alındığında çıkıp şöyle bir konuşma yapmıştı:

“Tane tane, Bilal’e anlatır gibi anlatacağım. İki adet 15 Temmuz var... Biri, halkın 15 Temmuz’u... İkincisi, Saray’ın 15 Temmuz’u... Halkın 15 Temmuz’unu kullanan (yani kontrollü darbeyi fırsat bilen) Saray, 20 Temmuz’da kendi darbesini yapmış, OHAL’i ilan emiştir...”

Bitti mi?

Bir darbe olacağı biliniyormuş. Çok sayıda ihbar alınmış. Bilindiği halde önlenmemiş. Ayrıca, Adil Öksüz’ün kimliği de biliniyormuş. Ama kaçmasına göz yumulmuş.

Bir de Enis Berberoğlu ve Eren Erdem konusu varmış ki, tamamen utanç verici bir durummuş. Enis Berberoğlu, milletvekili iken tutuklanmış. Yeniden seçildiği halde tutukluluğu devam ediyormuş. Eren Erdem de, hiçbir suçu olmadığı ve kaçma ihtimali de bulunmadığı halde tutuklanıp cezaevine konulmuş.

Bir de “feriştahınız gelse geri adım atmayacağım” bölümü vardı ki, bu meydan okumanın muhatabı kim, bilemedik.

Kendisine hangi konuda geri adım atması gerektiği bildirilmiş?

Hangi tavizler istenmiş?

Bilmiyoruz.

Ben de “tane tane, Kemal Bey’e anlatır gibi” anlatayım. Bakalım iddialarının bir mesnedi var mı? Bakalım “doğru”yu mu söylüyor?

Birincisi, iki adet 15 Temmuz yok. 15 Temmuz, tektir...

Halkın 15 Temmuz’u, aynı zamanda Erdoğan’ın 15 Temmuz’udur. Çünkü halkı o destanı yazmaya icbar eden çağrı (Kemal Bey, 15 Temmuz direnişi için “destan” nitelemesini kullanıyor), “Saray” diye küçümsenen Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yapılmıştır.

O destanın başkahramanı da, yine Erdoğan’dır.

Çünkü darbe, “doğrudan” halka karşı yapılmadı.

Darbe, halkın tercihlerine (yani yönetici olarak seçtiği kişiye, Erdoğan’a karşı) yapıldı.

Kemal Bey, “darbe bilindiği halde önlenmedi” diyor.

Darbe gecesi halk dışarıda destan yazarken, “kontrollü” bir şekilde tüyüp Bakırköy Belediye Başkanı’nın “güvenli evine” sığındı, televizyondan darbeyi “canlı” izledi...

İkincisi, 20 Temmuz “darbe”nin değil, OHAL’in ilan edildiği tarihtir... 20 Temmuz’da Meclis’te anayasal bir iş yapılmış, terörle etkin mücadelede gerekli olan OHAL çıkarılmıştır. Yasal ve hukuki bir iş yapılmıştır. Kaldı ki, o gün Meclis’te CHP’liler de bulunuyordu. Bu durumda, “20 Temmuz darbesinin suç ortakları” arasına CHP milletvekillerinin de ismini yazmamız gerekmiyor mu?

Üçüncüsü, bir şey hem “destan”, hem “kontrollü darbe” olmaz...

Kemal Bey ikisinden birin seçsin: Ya destandır, ya da değildir.

Dördüncüsü, Enis Berberoğlu’nun “içeride tutulması”nın biricik sorumlusu Kemal Kılıçdaroğlu’dur.

Dönemin iktidarı, PKK’ya yardım ve yataklıkla suçlanan HDP milletvekillerinin “dokunulmazlığını” gündeme getirdiğinde, Kemal Bey coşmuş, “O zaman tüm dosyalar” önerisinde bulunmuştu.

Birçok CHP’li (hatta AK Partili) duruma itiraz ettiği halde, Kemal Bey kararında direnmiş, “tüm dosyalar için dokunulmazlıkların kaldırılmasını” sağlamıştı. Araya bir de Eren Erdem sıkışmıştı. (Muharrem İnce’nin de itiraz ettiğini hatırlıyorum.)

Berberoğlu ve Eren Erdem, bugün, Kemal Bey istediği için mağdur... Yine hesabı ödemeden kaçmak istiyor.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp