Top
Zeynep Gürcanlı

Zeynep Gürcanlı

zgurcanli@sozcu.com.tr

25/09/2017

Barzani’ye karşı elimizde ne var?

Şu tespiti yapmadan yazıya başlamak olmaz;
Irak'ta Mesud Barzani'yi “bağımsızlık referandumu” yapmaya kalkacak kadar güçlendiren unsurların başında, AKP hükümetinin izlediği yanlış politikalar geliyor.
Devleti devlet yapan, ordusu, bayrağı, toprağı, ekonomisidir;
Türkiye'deki AKP iktidarı, Barzani'nin bu unsurları “tamamlayabilmesi” için adeta seferber olmadı mı?
Hepimizin hafızasında;
Barzani, Ankara'ya geldiğinde “devlet başkanı” gibi muamele görmedi mi?
Ankara ve İstanbul'da göndere, Barzani'nin kendi kontrolündeki bölgenin bayrağı olarak kullandığı “Ala renk” çekilmedi mi?
Iraklı Kürtlerin Bağdat ile girdiği petrol anlaşmazlığında, AKP hükümeti Barzani'nin yanında durmadı mı? Yandaş şirketler Barzani'nin kontrol ettiği bölgede petrol çıkarma/taşıma işine sokulup, zengin edilmedi mi?
Barzani'nin peşmergeleri, üstelik bir 29 Ekim günü, Türkiye topraklarından törenlerle, Türk güvenlik güçlerinin eskortluğunda geçirilmedi mi?
Bütün bunları yapan AKP'liler, şimdi çıkmış “referandum olursa, askeri müdahale yolu açılabilir” diyorlar.
Dostlar alışverişte görsün; inanmak isteyenler, elbette inanabilir.
Ancak AKP'nin yanlış politikalarına rağmen, Türkiye hâlâ büyük devlet;
Barzani'nin “bağımsızlık” ısrarına karşılık alabileceği önlemler hâlâ var. İşte bunlardan birkaçı;
– Atılabilecek ilk adım diplomatik adım olur; Türkiye'nin Erbil Başkonsolosluğu kapatılabilir ya da çalışmaları sınırlandırılabilir.
– İkinci adım, Türkiye'nin uzun süredir peşmergeye verdiği askeri eğitimin sonlandırılması olabilir.
– Barzani'nin ekonomik olarak sıkıştırılması için Habur Sınır Kapısı'ndan geçişlerin önce sınırlanması, belki de kapının tümden kapatılması söz konusu olabilir. Yine aynı bölgeye geçiş için kullanılan Derecik, Gülyazı ve Üzümlü sınır kapılarında önlemler artırılabilir. Türkiye, bölgeye olan yatırımlara da, bölgeyle yapılan her türlü ticarete de ek önlemler getirebilir.
– Askeri müdahale, ancak tüm bu yöntemler işe yaramadığında gündeme gelebilir. Ancak, işin doğrusu, AKP hükümetinin tüm dünyada yaşadığı yalnızlık göz önüne alındığında, Mehmetçiğin Kuzey Irak'a müdahalesi hiç mümkün görünmüyor. Barzani'nin bağımsızlık hevesine, doğal olarak en çok karşı çıkan unsur, Bağdat Hükümeti bile Türkiye'nin müdahalesine sıcak bakmaz. Birbirleriyle kanlı bıçaklı durumdaki ABD ve İran'ın da, herhalde üzerinde anlaşabilecekleri yegane konu “Türkiye'nin Kuzey Irak'a müdahale etmemesi” olur. Bir de buna, son dönemde Barzani ile anlaşma üzerine anlaşma yapan, petrol ve doğalgaz yatırımına başlayan Rusya'nın olası itirazlarını da ekleyin. Dolayısıyla, AKP'li yetkililer ne derse desin, TSK'nın askeri operasyonu “büyük bir hayal” olmanın ötesine pek geçemez.
Türkiye'nin girmekte olduğu ekonomik kriz nedeniyle, AKP'nin Barzani'yi en çok acıtacak olan ekonomik önlemleri alıp alamayacağı da ayrıca meçhul.
Kısacası, Suriye sonrasında Irak'ta da Türkiye, AKP hükümetinin beceriksiz, öngörüsüz dış politikaları nedeniyle kapana sıkışmış durumda. Bu konu Türkiye için beka sorunu; “Her şeyi ben bilirim” hevesinden sıyrılıp, Washington'daki “dostlardan”, Arap illerindeki “kardeşlerden” akıl aramanın sırası değil;
Şimdi zaman, ortak aklı çalıştırmanın, alınacak her türlü önlemde muhalefetin desteği ve onayının da aranmasının zamanı…

AKP, Esad'ı “korumaya” aldı

Türkiye Barzani'nin bağımsızlık heveslerine kilitlenmişken, Suriye'de “olmaz” denilen oldu.
AKP hükümeti, can düşmanı ilan ettiği Esad rejimini resmen “korumaya” aldı.
Bakın bu nasıl oldu:
Rusya ile varılan anlaşma uyarınca, Hatay/Osmaniye sınırındaki İdlib çatışmasızlık bölgesi ilan edildi.
Ve bu bölgeye Rus ve Türk “askeri gözlemciler” yerleştirilmesi konusunda uzlaşma sağlandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da New York seyahatinde resmen açıkladı; “Türkiye, İdlib'e asker gönderecek.”
Peki İdlib'de Mehmetçiğin görevi ne olacak?
“Rejim ve muhalefet arasında çatışma yaşanmasını engellemek ve olabilecek ateşkes ihlallerini izlemek.”
Konunun tam olarak ne olduğunu anlamak için “rejim” ve “muhalefet” unsurlarının kim olduğunu detaylandırmak gerekiyor.
Rejim belli; Esad güçleri.
Muhalefet ise AKP hükümetinin Suriye krizinin başından beri besleyip büyüttüğü, lojistik destek verdiği cihatçı gruplar.
Şimdi yine AKP hükümetinin kararıyla, Esad'ı devirmek için yaratılan “muhalefet”, AKP'nin İdlib'e göndereceği Mehmetçik eliyle, Esad güçlerine saldırmaktan alıkonulacak.
Bir başka deyişle; Türk askeri, Esad'ın askerlerini AKP'nin yıllarca desteklediği cihatçı grupların saldırılarından koruyacak.
Ne zamana kadar? Elbette Suriye'de IŞİD ortadan kalkana kadar.
IŞİD sorunu çözüldüğü andan itibaren, gözler yeniden İdlib'e dönecek. Ve Türkiye'den beklenen de, bu bölgenin -büyük ihtimalle törenle filan- Şam yönetimine teslim edilmesine yardım etmesi olacak.
Türk askeri orada olduğu için de yıllarca Esad rejimine karşı savaşmış, kafa kesmiş tüm cihatçıların, ailelerinin “ne yapılacağı” sorunu da, uluslararası camia tarafından -büyük bir memnuniyetle elbette- Türkiye'nin kucağına bırakılacak.
Hazır olun; birkaç aya kadar Suriye'den yeni bir mülteci akını olacak. Üstelik bu kez, kafa kesmeye alışmış cihatçılarla aileleri gelecek.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp