Top
Yekta Güngör Özden

Yekta Güngör Özden

yektagozden@sozcum.com

04/12/2017

Işık

ABD'de önemli bir görevlisi yargılanmakta olan Türkiye Halk Bankası'nın önceki genel müdürlerinden Sayın Yenal ANSEN'in gönderdiği bir mektubu olaylara ışık tutacağını umarak, köşemize alıyoruz:
“…Ülkemizi 2001 krizine hazırlayan IMF ve DÜNYA BANKASI'nın, ne istedilerse yaptırdıkları dönemin HAZİNE ve MERKEZ BANKASI yönetimine o zaman siyasi irade bile söz geçiremiyordu. Zaten, yaşanan krize de bahane bulunmuş, kamu bankaları, tek sorumlu gibi gösterilerek günah keçisi ilan edilmiş ve ekonomide yapılan tüm yanlışlar, kamuoyunun bilgisinden kaçırılarak gizlenmişti. Şimdi, aradan geçen yıllar sonra bile yargılamalardan, iddiaları doğrulayan bir hüküm bile verilememişken ve aksine yerel mahkemelerde açılan 54 ceza davasından tamamına, 54 defa beraat kararı alınmışken, dönemin yöneticileri olan bizler hakkında hâlâ itibarsızlaştırma operasyonlarına devam edilmesi nasıl bir kinle toplum sindirilmiş olmalı ki, konuları yakından bilen onlarca insanın da adeta kuzuların sessizliğine bürünmesine yol açıyor. Nitekim, geçen aylarda yayınlanan, bir gazetecinin “2003, Eski Türkiye'nin Son Yılı” isimli kitabında da; 2001 öncesi kamu bankaları ve Halk Bankası eski yöneticileri hakkında, “Bankanın görev zararları hesaplarına siyasîlere verilen ve geri dönmeyen kredilerin atılıp gizlediği” gibi, yalan, yanlış ve gerçeklere aykırı yolsuzluk iddialarında bulunulduğu ve suçlandığı, görülmektedir.
Öyle ki, o yıllarda kamu bankaları, hükümetlerin ekonomi politikaları doğrultusunda esnaf, sanatkar, Kobi'ler ve çiftçilere belirlediği hedeflerde kredi limitlerine ulaşması istenirken, hep üvey evlat muamelesi görmüş, enflasyonlu yıllarda eriyen sermayelerine artış yapılmamış, görev zararları ödenmemiş, likidite açısından da adeta bilinçli olarak özel bankaların önüne bırakılmıştır. Bankalar, o durumda bile kuruluş amaç ve misyonu doğrultusunda yıllık programlarını ve Merkez Bankası'na olan yasal taahhütlerini hiçbir zaman aksatmamıştır. Ancak kriz dönemlerinde, kamu bankalarının esnafın, sanatkarın ve reel sektörün yanında durmaları bile Hazine yönetimi tarafından şikayet konusu yapılanarak “piyasayı bozuyorlar” diye kötülenmiştir. Bizse, Halk Bankası'nda görev aldığımız dönemde, ülkemiz, sosyal, siyasal ve ekonomik ve depremli zorluklu yıllardan geçerken, dünyada yaşananlar ve küresel olgularla hemen hemen tüm kalkınmakta olan ekonomileri derinden etkileyen krizler sırasında, ülkeyi sömüren iç dış vahşi sermayenin istediğinde dalgalandırdığı, câri açıklı para piyasalarında, bankamızı koruduk, içeride ve dışarıda, Dünya Halk Bankaları arasında itibarlı ve değerli bir duruma getirdik. Oysa, bir kısım üst yöneticilerin eşliğinde medyada taraflı yapılan yalan yanlış haberlerle kamu oyunda da değersizleştirilerek, özelleştirmeye hazırlanan Halk Bankası hakkında; 02.01.2001'de Reuter ajansının yayınladığı, Uluslararası Derecelendirme Kuruluşu Fitch 2000 yılı raporunda, TL ve döviz olarak BB-, B ve BB notu verildi ve ülkede kredi notu düşürülmeyen tek banka olduğu açıklandı. Raporda güçlü varlık ve aktif ve kredileriyle ülke ekonomisini destekleyen küçük ve orta ölçekli işletmeler açısından önemli bir banka olduğu belirtildi. Hiçbir fırsatı kaçırmayan medyamız ise herhalde özel bankalar üzülmesin diye bu değerlendirmeye yer vermedi. Bilindiği gibi, kriz yıllarında IMF direktiflerini harfiyen uygulayan Merkez Bankası ve Hazîne otoritesi de aldıkları yanlış parasal kararlarla sorunların çözümüne yeterli olamadılar ve döviz, TL dalgalandırıcı, cari açıktan beslenen vahşi sermayenin kasıtlı, yanıltıcı haberciliği ile oluşan iklim ve ortaya çıkan 2001 krizi sonucunda, ülkemizde milli bankacılık sisteminden vazgeçildi ve sistemin yapısı, kamu özel karma yabancı sermaye girişiyle tamamen değişti.

* * *

Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren görülen sermaye yetersizliği karşında bir kısım tefeci piyasalar dışında iş kurabilmek için gerekli olan finansmanı bulamayan ticaret erbabı ve sanayimizin teşvik ve desteklenmesi amacıyla Ulu Önder Atatürk'ün verdiği direktiflerle, Halk Bankası, 1933 yılında, her türlü bankacılık işleminde bulunmak üzere 2284 sayılı kanunla kurulmuş, 2001 yılına kadar da misyonu doğrultusunda yönetilerek Türk ekonomisine, yadsınamaz bir katkı yapmıştır.
2003/Mart ayında Halk Bankası'nda değişen ve Vakıflar Bankası eski çalışanlardan toplanan yeni ortak yönetim tarafından da önceki yönetimin bankada yaptığı yıkıma ortak olunarak; sorgusuz, savunmasız yaptırılmış hukuksuz raporlarla, takibe atılmış her bir firma kredisi için asılsız iddialar, kopya yüzlerce dilekçe vermek suretiyle savcılıklara suç duyurularında bulunuldu. Halk Bankası'na siyasi duruşlarıyla atandığı anlaşılan kraldan çok kralcı yeni yöneticiler de iktidara yaranma uğruna tüm takipteki kredileri, batmış, teminat alınmamış, alınanlarsa değersiz, krediler usulsüz gibi yalan yanlış zorlama yöntemlerle mahkemelerde 2001 öncesi eski banka yöneticileri bizlere yüzlerce dava açtırdı. Bu davalar 2003-2005 yılları arasında ya beraat ya da takipsizlik ve erteleme kararları ile sonuçsuz kalmışsa da banka üst yönetiminin, bu defa Adalet Bakanlığı nezdinde yaptıkları girişimlerle, tüm kararlar “Kanun yararına bozduruldu” 2006-2007 yıllarında tekrar açıldı. Daha sonra kanun yararına bozulma isteminde imzaları bulunan bakanlık eski müsteşarı da Halk Bankası yönetimine üye olarak atandı. 2007 yılında 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde tekrar açılan 54 ceza davası gerekçeli kararlarda da belirtildiği gibi mahkemece değerlendirilen deliller ve alınan bilirkişi raporlarıyla da sabit olduğu üzere, tüm kredi işlemlerinin mevzuata, banka kanununa ve bankacılık teamül ve uygulamalarına uygun olduğu ve herhangi bir suç oluşmadığı tespit edilerek tekrar beraat kararı ile sonuçlandı.

* * *

Ancak 2013 yılında, (2016 yılında FETÖ terör örgütü ile irtibatlı meslekten ihraç edilen bazı üyelerin de aralarında bulunduğu) yüksek yargıda, usul yönüyle tek bir gerekçe ile yeniden bozuldu ve aynı yıl tekrar açılarak 2017 yılına kadar da zaman aşımına yatırıldı ve düşürüldü. Öyle ki; 2011 yılında beraat kararları ile sonuçlanan davalara esas iddiaların tamamı da; ilgili bakanın 31.03.2006 tarihinde, “Tüm suçlamalardan iddiaların yersizliği belirtilerek” BERAAT KARARI ile sonuçlanan YÜCE DİVAN yargılamasına ait GEREKÇELİ KARARINDA görüldüğü gibi; Halk Bankası'nın müdahil dilekçesinde bakana yapılan suçlamaların aynı iddialar olduğu açık bir şekilde görülmektedir.
İşlerin güzel, ekonomik istikrarın sürdüğü günlerde sırtı sıvazlanırken, işler bozulduğunda, bankacılığın birinci görevi gereği açılan krediler nedeniyle, ülkede hiç kriz olmamış gibi sırf günahı bir kamu bankasında çalışmış olması olan, insanları hukuka uygun bir delil bile yokken, dedikodu bilgilerle yolsuzlukla suçlamak, ne kadar kolay. Bir de, o sizden bu bizden diye düşünüyorsak, zaten yapılacak bir şey kalmamıştır. Ancak biz hâlâ Ankara'da hakimler vardır diye bekliyoruz. Saygılarımı sunarım. 27.11.2017”
Gerçek en büyük etken, en büyük güçtür. Haksızlık ve hukuksuzluk en en büyük karanlık, en büyük yitiktir. Ülkemizin üzerindeki bulutların gitmesi ve aydınlığın sonsuz olması dileğimizle.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları