Top
Saygı öztürk

Saygı öztürk

saygi@sozcum.com

04/12/2016

Cumhurbaşkanının eşinin derneğine AB kıyağı

“Kıbrıs konusu” her zaman Türkiye'nin ana gündem maddelerinden biridir. Yıllarca bu davayı Fazıl Küçük, Rauf Denktaş ve onların yakın çalışma arkadaşları Kıbrıs Türkü'yle birlikte yürüttü. Halkın hak ve çıkarlarını tüm baskılara rağmen korudular. Denktaş, her adımı Türkiye'yi bilgilendirerek attı. AKP'nin “Kıbrıs sorununu da biz çözeriz” yaklaşımının üzerinden 14 yıl geçti. Ancak bırakın çözmeyi, devam eden Kıbrıs görüşmelerinde kaybeden hep Türkiye ve Kıbrıs Türk'ü oluyor.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki (KKTC) gelişmeleri kaygıyla izleyen, bu davanın geçmişinde de yer almış isimlerle konuştuğumuzda, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın masaya koyduklarını “teslim şartları” olarak niteliyorlar, “Değişik vaatlerle gençlerin beyni yıkanıyor, kendi devletlerinden vazgeçirilmeye çalışılıyor” söylemi öne çıkıyor.

RUMLARDAN MAAŞ ALAN GÖRÜŞMECİ OLUR MU?

KKTC aslında “ambargo altında müzakere” yapacak bir devlet değil. Demokrasi sıralamasında 26'ncı sırada… Yani, Türkiye'nin kat kat ilerisinde… Siyasi tutukluluğun olmadığı, darbelerin yaşanmadığı ülkede, baskılara karşı Rauf Denktaş direniyordu. Şimdiki kadroyu “teslimiyetçi” diye niteleyenler var.
Müzakere heyetinde müzakere inancı ve deneyimine sahip kimse kalmamış. Rum tarafına empatiyle yaklaşılıyor. Yani şirin gözüküp, bir şeyler vererek, bir şeyler alabileceklerini hesaplıyorlar. O şirinlikler yüzünden pazarlık gücünü de önemli ölçüde kaybediyorlar. Stratejik planlama yapmadan yürütülen müzakereler KKTC'ye pahalıya mal olacak gibi gözüküyor.
Görüşmeciler sıkça değiştiriliyor. Neden mi? Müzakere heyetinde yer alan iki kişinin, Rum Enstitüsü'nden maaş aldığı anlaşıldı. Bunların görevlerine son verildi verilmesine ama deneyimsiz bir kadroyla KKTC daha çok şey kaybeder.

GÜVENLİK ORTADAN KALKIYOR

Emekli büyükelçi ve siyasetçi Onur Öymen, emekli amiral Soner Polat, KKTC'de, gelişmeleri yakından izleyen bazı dostlarıyla bir araya geldiklerinde, geçmişteki müzakerelerde kazanılanların bile gerisine doğru gidişleri dinlediler. Örneğin adada sadece 650 Türk askeri bırakılacak. Güvenliğiniz yoksa mülkiyet hakkı da yoktur. Türk askerinin çekilmesi halinde, ondan sonra yaşanabilecek olayların sorumlusu kim olacak? Öymen, bu konuya dikkat çekiyor.
Müzakereler öyle bir noktaya gidiyor ki, yabancılar bile “Kuzey'de Türk nüfusun azınlığa düşeceğini şimdiden hazmetmeye başlayın” diyor. Anlaşma sağlanırsa, Rum kesiminden, kontrol edilemeyecek bir nüfusun gelmesi bekleniyor. 220 bin KKTC vatandaşına karşın, 803 bin de Kıbrıslı Rum vatandaşı tescili yapıldı. KKTC yasalarına göre vatandaş olmamış, en az 10 yıldır ülkede bulunan 30 binden fazla Türk vatandaşı orada her şeyini kaybedeceklerin başında geliyor.

AB FONLARI AÇILDI

KKTC'de yeni bir dönemece girilirken, Avrupa Birliği fonlarının kullanımında da önemli artış olduğu anlaşılıyor. Avrupa Birliği fonlarından 59 projeye destek verildi. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın eşi Meral Akıncı'nın başkanlığını yaptığı Kadın Yardımlaşma Derneği (KAYAD), AB'nin fonladığı derneklerden… “Kadına ve çocuklara karşı ev şiddetinin engellenmesi projesi”ne 259 bin Euro, “Engelleri tanıyarak ilerleyen kadın projesi”ne ise 50 bin Euro verilmiş. Eski CTP Milletvekili ve eski Dışişleri Bakanı Emine Erk Çolak'ın kurucusu olduğu ve başkanlığını yaptığı İnsan Haklarını Koruma Vakfı'na 91 bin 753 Euro destekte bulunuldu.
Çok temiz, saf projeler görünüyor ama KKTC'de bu konuları yakından inceleyenler farklı düşünüyor, “Bu projelerle kendi belleğini, kültürünü, Türkiye ile ilişkileri sorgulatmak, neticede kimliğin başka bir tarafa kayması sağlanmak isteniyor” diyorlar. Yine, AB fonlarından destek alanların sayısının birden artması da hayret edilen bir durum…

HALK TAPU YALANLARIYLA KANDIRILIYOR

KKTC'de ana sorunların başında mülkiyet geliyor. Belki ilerde çatışmalar da yine bu yüzden çıkar. Rumlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) kararlarını kendilerine göre açıklıyor, KKTC'nin verdiği tapuların geçersiz olduğunu, bu konuda AİHM'in kararı bulunduğunu öne sürüp algı yaratıyorlar.
Demopoulos kararıyla Rumların kuzeydeki tüm eski mallarını geri alma hakları olduğu öne sürülüyor. Oysa kararda, “İnsan haklarının, herkesin malını geri alma hakkını tanıdığı doğru değildir. Çünkü malları uzun süre kullananların da insan hakları vardır” deniliyor. Rumlar, buna da “Tamam, işte sizin mülkiyet hakkınız yok, sadece kullanıcı hakkınız olabilir” dedi. KKTC tapularının uluslar arası hukukta geçersiz olduğunu kabul ettirip müzakere zemini yaptılar. KKTC müzakere heyeti bu görüşü kabul ederek müzakerelere başladı. Oysa uluslararası güvenilir hukukçulardan görüş alınmış olsaydı, AİHM kararının Kıbrıs sorununu etkileyecek bir içeriği olmadığı ve KKTC tapularının en az Rum tapuları kadar yasal olduğu da anlaşılacaktı. Ama KKTC'de farklı şeyler oluyor.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp