Ülkemizde adalet isteyen isteyene…
Peki, adaletimiz ne durumda?
Yargı nasıl işliyor?
Gerçek anlamda adalet dağıtılıyor mu?
Erzurum'da darbeye teşebbüs iddiasıyla tutuklu olan Yarbay Ramazan Kayacı'nın eşi, ıstırabını haykırıp sesini duyurabilmek için yüksek bir ağacın tepesine çıkmış, Cumhurbaşkanı Erdoğan da bunu görünce dertli kadını yanına çağırmıştı.
Genç kadın kocasının 15 aydır suçsuz yere cezaevinde yattığını anlatarak adalet isteyince Cumhurbaşkanı Erdoğan “Baktırırız” demişti.
Yarbay Ramazan Kayacı geçen hafta tahliye edildi.
Peki bu ülkede adalet ağaçlara tırmanarak mı sağlanacak?
Tahliye için Cumhurbaşkanı'nın istemesi mi gerekecek?
Yakınları ağaca tırmanamayanlar suçsuz yere hapis yatmaya devam edecek mi?
* * *
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu “Beni hukukçu olarak kahreden konu” başlığıyla OdaTv'de bu konuyu inceleyen bir yazı kaleme aldı. Özetle şöyle diyor:
“İki hafta kadar önce Cumhurbaşkanı Erdoğan Erzurum'da iken ağaca çıkıp Cumhurbaşkanı'nın dikkatini çeken hanımefendi, yarbay olan tutuklu eşinin tahliyesini talep etmiş.
Yazıldığına göre Cumhurbaşkanı “Dosyaya baktırırız” demiş.
15 aydır tutuklu olan yarbay geçtiğimiz günlerde tahliye olmuş.
Yarbay suçlu mudur, tutuklama haksız mıdır, bir yana, hanımefendinin, eşinin kurtulması için verdiği mücadeleden çok duygulandım. Kendisine, eşine, çocuğuna, tüm ailesine geçmiş olsun diyorum…
Beni bir hukukçu olarak kahreden şu:
* * *
“Yarbayın eşi ağaca çıkıp Cumhurbaşkanı'nın dikkatini çekmeyi başaramasaydı ne olacaktı?
Yarbayın tutuklanması mı yanlış, tahliyesi mi?
Kanuna göre tutuklandıysa Cumhurbaşkanı'nın hoşgörüsüne mazhar olunca tahliye edilmesi olur mu?
Kanuna göre tutuklanmadıysa neye göre tutuklandı? Veya…
Bir yanlışlık vardıysa bunun giderilmesi için Cumhurbaşkanı'nın dikkatini mi çekmek gerekliydi?
…O tutuklama kararını isteyen savcının da, kararı veren hâkimin de kaderi (Hakimler ve Savcılar Kurulu) HSK'nın elinde. HSK üyelerinin ezici çoğunluğunu doğrudan ya da dolaylı olarak kim belirledi? Cumhurbaşkanı. Yani maalesef sistem, bir siyasi partinin genel başkanına fiilen yargıya müdahale yetkisi veriyor.
…Yıllardır anlatıyoruz, anlatmaya devam edeceğiz. Yargıyı iktidara bağımlı kılmak hepimiz için yıkımdır. Bunun iktidara da faydası yoktur, sürdürülemez.
Kabile yapısına dönüşmeden devlet olarak devam etmemiz için hukuk paydasında buluşmak zorunayız. ‘Adalet mülkün temelidir' bu anlama geliyor işte…”
Büyük geçmiş olsun…
Her insanın başına gelebilir…
Hiç umulmadık bir anda başlayan rahatsızlık…
Solunum sıkıntısı…
Yüksek ateş ve şiddetli çarpıntı…
Bu şikâyetlerle Ankara'da İbn-i Sina Hastanesi'ne kaldırılan Antalya milletvekili Deniz Baykal'ın tıkanan beyin ana damarı açıldı, beyin fonksiyonları normale döndü.
Büyük bir tehlike atlatan Baykal şimdi iyileşme yolunda…
Deniz Baykal, politika kültürü yüksek, iyi eğitimli, sportmen bir siyaset adamıdır. Atatürk ve Cumhuriyet ilkelerine gönülden bağlı bir muhalefet lideri olarak yakın geçmişe damgasını vurmuştur.
Baykal bugün 79 yaşında fakat beden olarak dinç ve zinde… Her gün bir saat dolayında tempolu yürüyüş yapan, yaz aylarında denizde uzun süre yüzen sporcu bir insan… Fakat vücut damarları yüksek kolesterol ve çeşitli yağların birikimi nedeniyle tıkanabiliyor. Baykal'ın da beyin ana damarının tıkalı olduğu saptandı ve oraya stent konuldu. Bilinci açık ve konuşabiliyor.
Deniz Baykal'a ve ailesine büyük geçmiş olsun diyor ve acil şifalar diliyorum.
Tebessüm
“Sen kimsin arkadaş?”
Diktatör Rodrigez'in Güney Amerika'daki ülkesinde, hapishane hücresi açılır ve bir adamı içeri tıkarlar!
Hücrede bulunan eski mahkûm, yeni gelene:
“Geçmiş olsun ahbap, suçun ne?” diye sorar.
“Kahrolsun Rodrigez! diye bağırdım da… Ya senin suçun ne?”
“Ben, yaşasın Rodrigez! diye bağırmıştım.”
Bir zaman sonra hücrenin kapısı yeniden açılır ve yeni birini atarlar içeri… İki tutuklu birlikte sorarlar:
“Sen kimsin arkadaş?”
Adam cevap verir:
“Ben Rodrigez'im.”
GÜNÜN SÖZÜ
Can çekişen ama can çekiştiğini bilmeyen bir dünyada yaşıyoruz!
