Top
04/12/2016

FETÖ’yü medyaya kim pazarladı?

Bilgisi kitapların giriş bölümlerini okumakla sınırlı olmasına rağmen kendisini Türkiye'ye entelektüel diye pazarlamayı başaran Taha Akyol daha sonra Gülen gibi bir şarlatandan filozof yaratıyor.

12

İLK görüşte aşk: Taha Akyol 1995'te Fethullah Gülen'le Milliyet gazetesini ziyareti sırasında tanışıyor ve “Çoğulcu, barışık, geleceğe dönük Türkiye için çok yararlı bir insan olarak gördüm” diye yazıyor. Bilgisi kitapların giriş bölümlerini okumakla sınırlı olmasına rağmen kendisini Türkiye'ye entelektüel diye pazarlamayı başaran Akyol daha sonra Gülen gibi bir şarlatandan filozof yaratıyor.
90'lı yıllardan 2000'lere geçerken büyük bir Ecevit hayranı sağcı Akyol. En büyük gerekçesi etrafındakiler tarafından kolaylıkla kandırılabilen Ecevit'in Gülen'le kurduğu ilişki.
Sol bir partinin tarikat lideriyle yakınlaşmasını protesto ederek istifa eden Mümtaz Soysal o dönem Taha Akyol'un saldırılarından nasibini alıyor.
Bugün FETÖ'nün terör ayağını tartışırken, devletteki yapılanmasının önüne geçmeye çalışırken örgütün nasıl köklenip budaklandığını Taha Akyol gibilerin ‘hizmetinde' de aramak gerekiyor.
Alt tarafı sıradan bir imam olan ‘Kırık Hoca' Gülen bir anda kendi kendine bugünlere gelmedi. Pazarlanmasında, kamuoyuna sunulmasında ve meşruiyet kazanmasında Taha Akyol gibi sahte entelektüellerin katkısı çoktu.

1

Birbirlerini tencere kapak gibi bulmaları tesadüf değil. Tıpkı ömrünü “Atatürk diktatör mü, tartışınız” sınav sorusuyla geçiren rahmetli hocam Toktamış Ateş gibi… Çıta bu.
Gülen'i anlayabilmek için “Biraz ‘sanayileşme sürecinde dinler tarihi' ve din sosyolojisi bilmek yeter”miş. Gülen hareketi Türk Kalvinistleri'ymiş… Altı doldurulmayan, saçma sapan, yama yapılarak uydurulmaya çalışılan kavramlar. Kendisi uzman ama!
90'larda ‘diyalog' ve ‘hoşgörü' kelimeleri moda olmuştu. Akyol sınır tanımıyor övgüde: “Türkiye'de ilk defa Vatikan'la diyalog kuran ve Cumhuriyet tarihimizde ilk defa Müslüman din adamlarıyla patrik, haham ve rahipleri bir araya getirerek çok güzel bir hoşgörü ve çoğulculuk görüntüsü sergileyen… ‘Abant Toplantıları' ile ‘vahiy-akıl' ve ‘din-laiklik' ilişkilerini tartışmaya açan Fethullah Gülen ve çevresinin ‘tehlike' zannedilmesi de ‘din sosyolojisi' konusundaki aynı bilgisizlikten kaynaklanıyor. Rahat bıraksalar, sosyolojik dinamikler Türkiye'yi ‘muasır' bir liberal toplum olmaya götürecek…” Uçuş serbest.
Sosyolojiyi ondan daha iyi bilen yok!
Savcı Nuh Mete Yüksel tehlikeyi ilk fark edip Gülen'e soruşturma açan isimdi. Âdetleri olduğu üzere Kırık Hoca'nın örgütü onu kaset kumpasıyla devre dışı bıraktı. Basın ayağında soruşturmayı itibarsızlaştırmak da Akyol'un misyonuydu: “Bütün hukukçular bilir ki ‘örgüt' kavramı belli bir devamlılık gerektirir. Mahkemenin ‘Gülen›in üç yıldır illegal faaliyeti yok' demesi, ‘Gülen'in terör örgütü yok' demektir.”
Zamanında Gülen'e yönelik kuşkuları da “McCarthy'ci paranoya” diye geçiştiriyordu. Kendi halkını kurşunlayan, Meclis'i bombalayan terör örgütü böyle bugünlere geldi.
Kendisi yetmiyormuş gibi bir de oğluyla da entelektüel kirliliğe katkıda bulunan Akyol başarısız darbeden sonra çark etmiş gibi görünüyor.
Sosyologlar bu konuda ne diyor acaba?

11

Mor ve Ötesi tarih yazdı

GEÇEN haftalarda Kanat Atkaya'nın Hürriyet'te Mor ve Ötesi'yle kapsamlı bir söyleşisi yayımlandı. Heyecanla okudum…
2000'lerin başında rock anaakıma yükselmiş, Harbiye'deki gece kulüplerinden ve Anadolu yakasındaki bodrum katlardan çıkıp ülkeyi sarmaya başlamıştı. Teoman'ın ‘Paramparça'sı, Athena, Şebnem Ferah… Mor ve Ötesi tam da o yıllarda ‘Dünya Yalan Söylüyor' albümüyle döneme damga vurmuştu.
Kanat'a ilk kez Türkçe rock şarkısı yazma süreçlerini anlatıyorlar. Okurken düşündüm; şimdi normal sayıyoruz da ilk başlarda ne kadar garip geliyordu Türkçe sözlü rock şarkıları.
Mor ve Ötesi'nin ‘Gül Kendine' albümüne de özel bir önem veririm; minimalist, iddiasız gibi görünen ve çok kişisel bir deneyimdir bu albümde.
Bütün rock grupları gibi büyük başarının ardından aynı dalgayı yakalamadı Mor ve Ötesi. Grup her ne kadar itiraf etmese de ‘Dünya Yalan Söylüyor'un bir benzerini kaydetmeye çalıştı, olmadı. Kimi politik savrulmaları da oldu, mesela Ergenekon ve Balyoz'u “Türkiye'nin demokratikleşmesi” diye yorumladılar. Kumpası ancak grubun solisti Harun Tekin'in kız arkadaşının babası (Deniz Kutluk) hapse atılınca anladılar.
Türkçe rock panteon'unda Mor ve Ötesi'nin yeri önemlidir. Söyleşiden beri elden geçirilmiş kayıtlarla eski albümlerini dinliyorum. ‘Gece' hâlâ benim için en güzel Türkçe şarkılardan biri.
‘Dünya Yalan Söylüyor'u yaratan politik iklimin bir benzerine doğru sürükleniyor dünya yine. Trump'ın başkanlığı, Ortadoğu'da bitmek bilmeyen kaos, kapıdaki krizler…
Mor ve Ötesi'nin üyeleri ise havlu atmış durumda…
Ama kriz ortamları büyük sanat eserlerinin de doğumuna vesile olur. Umarım gençler o yıllardaki Mor ve Ötesi'nin yolunda, bayrağı ileriye taşıyarak bir 10 yıl sonra aynı saygı ve hayranlıkla anacağımız albümler yapar bugün.

14

Basından al haberi

HERHALDE İsmet Berkan'ın yazılarına Kabataş yalanı yüzünden son verilmedi. Aynı yalanı daha şiddetli savunan ve yayan Abdülkadir Selvi hâlâ yerinde.
Mesele ilke değil. Ekonomik… İsmet Berkan köşe yazarlığına 10 yıllık genel yayın yönetmenliğinden sonra geçti; Doğan Grubu'nda köşe yazarlığına devam eden eski yayın yönetmenlerinin maddi şartları aynen korunuyor gelenek olarak.
Medyada siyasi gerekçenin dışında birilerinin işine son veriliyorsa işler gerçekten kötü gidiyor demektir. Her krizde ilk önce medyadan adam atılır çünkü.
İsmet Berkan olayı tekil bir hadise değil, daha sonra yaşanacakların habercisidir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp