Top
Sevilay Yükselir

Sevilay Yükselir

sevilay.yukselir@sabah.com.tr

07/06/2015

"İçerim yanıyor... Dışarım serin..."

Neyse... Zor ve meşakkatli yolun sonuna geldik artık. Bugün herkes susacak sandıklar konuşacak! Her birey yurttaşlık hakkı gereği oy hakkını kullanacak. Memleketimiz için, çocuklarımızın geleceği için hayırlı ve uğurlu bir seçim olmasını temenni ediyorum. Tabii bu arada seçim yasakları kapsamında olduğundan seçime etki edecek bir yazı yazmamız mümkün değil. Siyaset dışı, bir şeyler yazmam gerekiyor. Dün tüm gün ne yazabilirim diye düşündüm ama bulamadım. Siyaset öylesi teslim almış ki ruhumu.. Bulamadım hiçbişi... Sonunda bu kısa girişi yapıp çok sevdiğim içinde doğduğum toprakların da adı geçen bir şiirle baş başa bırakmak istedim sizleri. Usta şair Nazım Hikmet'in neredeyse oğlu gibi sevdiği Kemal Tahir'e yazdığı mektuptan sadece biri. Hoşça kalın... Sağlıcakla kalın... *** "Malatya" diyorum, senin çatık kaşlarından başka bir şey gelmiyor aklıma. Bursa'da kaplıcalar Amasya'da elma Diyarbakır'da karpuz ve akrep. fakat senin oranın, Malatya'nın nesi meşhurdur, yemişlerinden ve böceklerinden hangisi, suyu mu, havası mı? Düşün ki hapisanesi hakkında bile fikrim yok. Yalnız : bir oda, bir tek penceresi var : çok yüksek olan tavana yakın. Sen ordasın dar ve uzun bir kavanozda küçük bir balık gibi... Teşbihim hoşuna gitmeyebilir. Hele bu günlerde kendini kafeste arslana benzetiyorsundur. Haklısın Kemal Tahir, emin ol ben de öyle, muhakkak ki arslanız, şaka etmiyorum hattâ daha dehşetli bir şey : insanız... Hem de hangi tarihte, hangi sınıftan, malum... Lâkin demir kafesle kavanoz bahsinde iş değişmiyor, ikisi de bir, hele bu günlerde... - Bunu içerde rahat ve masun yatan bilir - ... Hele bu günlerde, Sarıyerli Emin Beyin fıkralarına gülmek, sevgili kitapların ve domatesin lezzeti, tahtakurularına rağmen uyku - günde üç tatlı kaşığı Adonille de olsa - ve Tahir'in oğlu Kemal hattâ mektup gelmesi senden ve hattâ ses duymak, dokunmak, görebilmek havanın ışığını, karıma olan aşkımdan başka nefsimin herhangi bir rahatlığını affedemiyorum... Fartı-hassasiyet? Değil. Döğüşememek, bir mavzer kurşunu kadar olsun bilfiil doğrudan doğruya... Ancak kavgada vurulan acı duymaz ve kavga edebilmek hürriyetidir en mühimi hürriyetlerin. İçerim yanıyor, Kemal, dışarım serin... Anlıyorsun ya, zaten ettiğim lâf bizim lâflarımızın herhangi biri : çok konuşulmuş, ve konuşulmakta olan... Şimdi kim bilir kaç yerde, kaç insan dizlerinde âtıl ve çaresiz yatan ellerine küfredip acıyarak bu lâfları ediyor... Anlıyorsun ya, zarar yok, ben anlatacağım yine!... Elden hiçbir şey gelmediği zaman konuşup anlatmanın alçak tesellisi? Belki evet, belki hayır... Hayır öyle değil. Hangi teselli bırak be dinini seversen bırak... Bu, düpedüz, başın önde, olduğun yerde dolanarak kükremek, böğürüp bağırmak, Kemal...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp