Top
Okan Müderrisoğlu

Okan Müderrisoğlu

ferhat.unlu@sabah.com.tr

22/10/2016

Diplomatik misyonların ajandası: “FETÖ, Musul, Başkanlık!”

Bu sıralar Ankara'daki en hareketli merkezlerin başında "diplomatik misyonlar" geliyor. Acaba, Ankara'dan, farklı ülke başkentlerine gönderilen raporlarda hangi konular, nasıl işleniyor? Bu soruların cevapları diplomatların önceliklerine göre değişse de değişmeyen başlıklar söz konusu.
Tahmin edileceği gibi ilk mesele "FETÖ." FETÖ deyince birkaç husus ön plana çıkıyor.
15 Temmuz darbe girişiminin içinde FETÖ'cülerin olduğundan kuşku duyulmuyor. Ancak, "Resmin tamamı bundan ibaret değil!" mesajı işleniyor. Henüz bu ifadenin altı doldurulmuyor.
FETÖ için hâlâ "Gülen Hareketi" kavramı kullanılıyor. FETÖ, uluslararası alanda Türkiye'nin hedeflediği biçimde "terör örgütü" tanımına oturtulmuyor. Peki, "15 Temmuz gecesi, silahlı terör örgütü karakteri ortaya çıkmadı mı?" diye sorulduğunda, "Terör örgütü kapsamına alınabilmesi için sistematik şiddet ve baskı uygulaması gerekir. Evet, 15 Temmuz'da Gülenci askerlerin şiddet uyguladığı görüldü ama o durum, iktidar gücünü elde etmek için yapılan hamle idi" şeklinde özetlenen, bizce tuhaf sayılan açıklamalar geliyor. Çok sıkıştıklarında ise "Yargının elindeki delilleri bir görelim" deyip bekle-gör stratejisi izliyorlar.
FETÖ'den gözaltına alınan veya tutuklanan kimi isimler için diplomatik misyonların kapısının aşındırıldığı anlaşılıyor. Bunların önemlice bölümünün, gazeteci kimliği taşıdığı ileri sürülen kişiler olduğu vurgulanıyor. Hatta yer yer, "İçlerinde tanıdıklarımız var. Bizce FETÖ'cü değiller" hükmü bile veriliyor.
OHAL kararnamelerinin uygulamada, FETÖ'cüler dışında farklı muhalif gruplara da yöneldiği iddia ediliyor. Bilhassa terör örgütü PKK'ya müzahir devlet memurlarının (özellikle öğretmenlerin) açığa alınması eleştiriliyor.
"İdam tartışmaları" da dikkatle takip ediliyor. Bu gündemin "provokatif" boyutlar içerdiği, henüz yasa taslağı hazırlanmadığı belirtildikten sonra "Tabii ki karar Türk halkının. Ama idam cezasının geri getirilmesi Türkiye'yi AB'den uzaklaştırır" uyarısı veya kaygısı da paylaşılıyor.
Diplomatik misyonların bazısı FETÖ'cülerin darbe girişiminde bulunması ihtimalini hesaba kattıklarını hissettiriyor. Çoğunluğu, "Her şeye rağmen bugünün Türkiye'sinde askeri darbeye kalkışılacağını düşünmüyorduk" diyor. Lakin hiçbiri, "15 Temmuz öncesi ülkelerinizin istihbarat kuruluşlarından darbe için uyarıcı sinyaller aldınız mı?" sorusuna cevap vermiyor. ***
Ankara'dan, dünyanın dört bir yanına giden diplomatik yazışmalarda, öngörüldüğü gibi "Fırat Kalkanı Harekâtı ve Musul" da hatırı sayılır yer tutuyor. Türkiye'nin, DEAŞ karşıtı koalisyondaki konumu ve rolü, DEAŞ'a karşı elde ettiği askeri başarılar özellikle not ediliyor. Başika noktasında ise ilginç bir duruş fark ediliyor. "Ankara-Bağdat anlaşmazlığında taraf tutma niyetinde değiliz" mealindeki bu yaklaşım ilerisi için oldukça belirleyici. Yani... Ankara, bölgesel kartların yeniden dağıtıldığı mevcut kaotik ortamda kararlılığını, iç siyasi ve ekonomik istikrarını koruyabilirse, "zor oyunu bozacak gibi!" Bir başka anlatımla, Irak ve Suriye'de, Ankara'nın bileği bükülemezse, küresel güçler "işbirliği formüllerini" masaya taşıyacaklar. Burada hassas konu, küresel aktörlerin "kısa sürede barış seçeneği ile yıllarca sürecek kontrollü etnik ve mezhep çatışması planı"ndan birine şimdilik kesin karar vermemiş olmaması!
Ve nihayet "Başkanlık!" Bu konudaki vurgu da net "2017 için referandum kuvvetli ihtimal!"

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp