Top
Hıncal Uluç

Hıncal Uluç

hincal.uluc@sabah.com.tr

04/12/2016

Kütahya.. Bir dünya hazinesi.. Haberimiz yok!..

"Sevgili Hıncal Beyciğim, Tekrar tekrar çok teşekkür ederim.
İnşallah hep birlikte Sıtkı Bey'in de ruhunu şad edecek nice güzel işler yapacağız. Bizim takımı nasıl heyecanlandırdığınızı bir bilseniz...
Selamlar, saygılar, hayırlı geceler...
Nabi Avcı" *** Geçen hafta sonu, Sıtkı Usta'nın beni gezdirip, gösterdiği ve anlattığı Frigya Vadisi ve Kütahya izlenimlerini o yılların heyecanı ve coşkusu içinde size nakletmeye karar vermiştim. Kültür Bakanımız Nabi Avcı'nın Sıtkı Usta Müzesi'ni açmak için gittiği Kütahya'da gördüğü Aizanoi kazısı için "Hazine" dediğini mutlulukla öğrenince, işe tam da o Antik Anadolu kentini anlatan bölümle başlamıştım.
Ertesi gün, Kültür Bakanı Nabi Hocam'dan, işte bu mesaj düştü telefonuma..
Nasıl ama nasıl coştum, anlatamam..
Sıtkı Usta'nın altı yıl önce bıraktığı bayrak artık emin ellerde.. Siz benim yerimde olun da coşmayın bakalım..
Bu hafta sonu, Nabi Hocamın "Bizim Takım" dediklerime bir parça daha yardımcı olmak için, 2001 yazılarından alıntılara devam ediyorum. *** Ben mi kendimden utanayım.. Devlet mi utansın.. Kültür Bakanlığı, Turizm Bakanlığı mı?. Yoksa Kütahyalılar, Kütahya'nın yerel yöneticileri mi?..
Böyle bir hazine elimizde ve haberimiz yok..
Ha-be-ri-miz yok!..
Bu ne ayıptır..
Bu ne utançtır..
Ve de bu ne ahmaklıktır!..
Bu Kütahya Amerika'nın elinde olsaydı mesela.. Bunun binde, milyonda biri ile neler yaptıklarını biliyorum da, Türkiye'nin tüm dış borçlarını öderdik, pazarlayıp..
"Yok" yok, Kütahya'da.. Yok, yok!..
Ve de kimsenin haberi yok!..
Yuh kere yuh bize..
"Bizim milletin yüzde 80'i aptaldır" diyen Aziz Nesin'e seksen kere hak verdim, Kütahya yöresini gezerken..
Böyle bir hazineye sahip olacaksın da, gidip IMF'ye, Dünya Bankasına el açacaksın.. Olacak şey değil..
Olacak şey değil gerçekten..
Yahu, bir yöreyi seven Allah oraya neler verir, bir düşünün.. Ve de aklınıza gelen her şey orada var..
Bir ilahi doğal güzellik.. Bir ilahi doğa..
İsadan 3 bin yıl öncesinden başlayıp bugüne gelen 5 bin yıllık tarih..
Aklınıza ne kadar hastalık geliyorsa, o kadarına iyi gelen, akıl almaz şifalı sular..
Muhteşem bir iklim..
Dünyanın en ender, en pahalı sanatlarından Çinicilik, tüm tarihi ile..
Bunların hepsi, ama hepsi ama hepsini Allah bir arada vermiş Kütahya'ya.. Onu da Anadolu'ya, her köşesi bir başka hazine Anadolu'ya yerleştirmiş.
Farkında değiliz..
Elimizdeki bitmez tükenmez hazinenin farkında değiliz.. Her Allahın günü kriz yaşayıp, dilenciliğe çıkıyoruz..
Yani IMF "Allah versin" bile diyemez..
Allah vermiş.. Her şeyi vermiş.. Vermiş de..
Biraz da kafa verseydi ne olurdu?.
Dünyanın herhangi bir uygar ülkesinde bunlar bir yöreye toplansa, orası dünyaca ünlü turizm merkezi olur, çevreye onlarca tatil köyü, onlarca beş yıldızlık otel yapılır, her evin yarısı pansiyona çevrilirdi..
Kütahya'ya gelen giden yok..
Pardon var.. Isırgancı Mustafa yüzünden, otobüsler dolu gelmeye başlamış yöreye..
Dünya tıbbının kanserle ilişkisini 40 yıldır araştırdığı ısırgan otu da burada bol..
Mustafa'nın kapısında kuyruklar oluşmuş..
Allah ondan razı olsun..
Bunca hazinenin yapamadığını tek başına yapıyor.. *** Sıtkı Usta aldı götürdü beni Kütahya'ya sonunda..
Sabah otelin lobisinde Sıtkı Ustayı bekliyorum..
Yaşlı bir çift.. İngiliz.. Erkek hayli halsiz görünüyor.. Gelip izin aldılar yanımıza oturmak için.. Anlatıyorlar.. Londra'da yaşıyorlarmış.. Beni de NTV'den pazartesi akşamları izliyorlarmış..
"Üç haftalık ömrün var en fazla" demiş, Londra'nın en ünlü doktorları, yaşlı adama.. Bir çeşit kanser.. Bu üç haftayı uzatmak için öyle ağır bir tedavi uygulamışlar ki, adam çökmüş.. Nefes alacak hali kalmamış.. Sonra Kütahyalı Mustafa Sarıkaya'yı duymuşlar.. Isırgancı.. Kalkmış gelmişler..
Tedavi basit.. Isırganın tohumumu balla karıştırıp bir kaşık yiyor her sabah.. Bir de suyunu 30 dakika çay gibi kaynattıktan sonra içiyor.. Kendisini görmüş konuşmuş Sarıkaya.. Bu reçeteyi vermiş..
"Kaç üç hafta geçti.. Buraya geldiğimde yatalaktım. Şimdi hala halsizlik var ama, bakın işte yürüyorum" dedi..
Sıtkı Usta "Ne zaman bu ısırgan hikayesi çıktı, Kütahya otobüsleri dolmaya başladı" dedi.. Mustafa, hastalarını benim kaldığım otelde kabul ediyormuş.. Kapıda kuyruklar onun içinmiş..
Ben pek çok hastalığın tedavisinin doğada olduğuna inanırım..
1973'te yığınla ameliyat geçirip, 39 kiloya düştükten sonra, bir de verilen kanlardan ağır bir sarılığa yakalanmam mı?..
Doktorlar aileye "Yüzde 3 yaşam şansı var, gelin son kez görün" demişler.. O ağır sarılık Gülhane Tıp Akademisinde bütün profesörleri şaşkınlığa düşüren bir hızla sona erdi..
Neden?.. O sıralar garip bir içgüdü ile, sadece marul yemeğe başlamıştım. Göbekli marul.. Sabah bir, öğle bir, akşam bir..
Başka hiçbir şeyi canım istemiyordu.
Hastaneden çıktım. Yankı'da çalışmaya başladım. Sağlık sayfasını da ben hazırlıyorum.
Kaynağım da New York Times gazetesi..
Bir gün bir küçük haber..
"Amerikalı doktorlar, marulun sarılığa iyi geldiğini tespit ettiler. İyi gelen madde aranıyor. Bulunabilirse, sarılık korkulan hastalık olmaktan çıkacak.." Bunca yıldır, Türkün içki sofrasına, rakıdan önce temizlenmiş ve ayıklanmış marul konmasının sebebi dekor değilmiş meğer..
İçkinin karaciğere vereceği zararı önceden önleyen ilacı atalarımız bulmuşlar meğer..
Sarılıktan ölürken içimden sadece marul yemek geçmesi de hayvansal bir içgüdüden başka şey değil..
Isırgancı Mustafa'yı kenara atmam ben..
Umudunu yitirmiş insanlar için yeni bir umut oluyorsa, o bile yeter.. *** Kütahya, Doğal sağlık merkezi.. Sadece otları değil, suları da..
Şehir merkezine 20 kilometre kadar mesafede Yoncalı Tütav Termal Otel ve Kür Merkezi'ni Sıtkı Ustam ve Otel Müdürü Avni Bey gezdirdi bana..
4 yıldızlık bir tesis.. Ne yazık ki devletin..
Devletin olunca, mesela masa örtüleri tertemiz ama, lekeler var.. Devlet malı..
Lekeli de olsa anında atıp yerlerine yenilerini alamazsınız.. Bin imza ile lekeli örtü kayıttan düşülecek.. 10 bin imza ile yeni örtü ihale edilecek.. Ölme eşeğim ölme..
Ama eşek ölüyor.. Bu kadar güzel bir otel devlet bürokrasisi yüzünden ölüyor..
Kütahya'da orman içinde benzeri bir termal tesis daha var. O da ölüyor..
Yerin altından su, 38 derecede geliyor..
Yani ılıtmaya gerek yok.. Vücut sıcaklığı neyse o.. Bu bakımdan çok değerli, termal açıdan.. Katkı yok..
Taa 1200 yıllarında sağlık için kullanılmaya başlanmış bu sular.. Kütahya termali "Gençlik Suyu" diye tanınıyor..
Gençlik suyu.. Uzun uzun bu sudaki mineralleri, radyoaktiviteyi anlatacak değilim..
Uzmanlar anlar sadece..
Ben şöyle diyeyim.. Romatizmanız mı var?.. Buyrun.. Kas, iskelet sisteminizde şikayet, ağrılar, yorgunluklar mı var?..
Buyrun.. Kireçlenme, bel, boyun sorunları mı var?.. Buyrun.. Kırık, ameliyat sonrası..
Buyrun.. Sportif sakatlıklar, sinirsel hasarlar..
Buyrun.. Ufak felçler, mesela yüz felçleri mi var?.. Buyrun..
Küre girdiniz mi?..
Genel durum düzeliyor. kan dolaşımı hızlanıyor.. Solunum hızlanıyor.. İç organların işlevleri gelişiyor. Bozulmuş hormonal ve sinirsel sistem dengeleniyor. Ağrılar azalıyor, spazmlar çözülüyor. İnsan hareketliliği artıyor. Eklem ve kaslardaki kalıcı hasarlar önleniyor.. İnsan ruhsal olarak rahatlıyor..
Bunun adı gençleşme değilse nedir?..
Ailecek girilecek kurnalı Türk hamamı..
Az ötede, hidroterapi üniteleri..
Dünyaca ünlü bitki, baharat banyoları..
Müthiş çamur banyoları.. Parafin banyosu..
Bilgisayarlı elekroterapi üniteleri..
Harika, ama harika bir termal tedavi merkezi burası.. Duyurabilsek, reklamını yapabilsek, dünya buraya gelir.. Çünkü burada tedavi, doğal.. Harika da bir aletli jimnastik salonu merkezi tamamlıyor..
Her odanın penceresinden harika bir köy ve doğa manzarası..
Tabii eğlence de var.. Oyun salonunda langırttan okey ve briçe her şey var. Gece açık büfe restoranda nefis bir müzikle eğlenip dans edebilirsiniz..
Dinlenme, eğlenme ve gençleşme..
İnsan daha ne ister?.. *** Haftaya pazar bitirmeye çalışacağım, bitmez tükenmez Frigya Vadisi ve Kütahya'yı..

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp