Top
Yazgülü Aldoğan

Yazgülü Aldoğan

yaldogan@posta.com.tr

13/08/2016

Küçükler de af diliyor ama cezaevinde

Genelkurmay eski başkanlarından Necdet Özel de özür dilemiş. Yüreği yanıyormuş, herkes af dilemeliymiş. Af dileyen, ‘aldatıldım, haberim yoktu’ diyen siyasi, askeri, bürokratik büyüklerimiz hoş görülüyor, ama olay gecesi yazlık kampta tutulan, komutanlarının tatbikat var diye çağırdığı, hiç bir şeyden haberi olmayan ve ellerine silah tutuşturulup köprüye götürülen, alana sürülen askeri okul öğrencileri, vatani görevini yapsın diye ana babalarının askere yolladığı erler niye hoş görülmüyor da tutuklanıyor, Silivri Cezaevi’nde yatıp duruyor?.. Asıl onlar kandırılmış değil mi! Benim bildiğim küçükler affedilir, büyükler değil!

15 Temmuz gecesi ne oldu, belgeselleri yapılmalı!

Darbe girişiminin engellenmesinde sivil, asker, kadın, erkek yüzlerce kişinin kanıyla, canıyla, kahramanca karşı koymasının büyük payı var. Bunların bir kısmının öyküsü medyaya yansıyor, içimiz yanarak öğreniyoruz.

Ama o gece direnişe katılanların anlattıklarının, anlatacaklarının kayıt altına alınması gerekir, gelecek kuşaklara da kalması ve tarihi belge olması açısından. Üniversiteler, belediyeler, Kültür Bakanlığı fon ayırmalı, ekip oluşmalı ve canlı tarih çalışması yapılmalı, kitaplar basılmalı.

Tarihe tanıklık için

Taze taze konuşturulmalı ki tanıklar, hikayeler zamanın içinde değişip hurafeye dönüşmesin. Şehit olanların yakınlarıyla da konuşulmalı. Yaralanan, o gece sokağa çıkan mümkün olduğunca çok herkesle... İsimlerini oraya buraya vermek de güzel ama asıl yapılması gereken o gecenin tam olarak nasıl yaşandığının dökümüdür.

Bunun belgeseli de yapılmalı. Siyaset ve hamaset karıştırılmadan, propaganda yapmak için değil, tarihe tanıklık etmek için. Bu tanıklıkların önünde bir de durum tespiti yapılarak; kaç tank sokağa çıktı, kaç asker; kaç uçak havalandı, kaç bomba atıldı.

Ne bir fazla, ne bir eksik. Aradan üç hafta geçti, sağda solda anlatılanlar abartılmaya başlandı. Oysa ihtiyacımız olan sadece gerçektir. Gerçekler her hikayeden çok daha öğreticidir. Ders almamız gerekiyor!

İstiklal de öldü, Taksim de!

Taksim, meydan fakiri İstanbul’un küçük ama en önemli meydanıdır. İstiklal ise tarihi geçmişi, muhtemelen dünyanın en kalabalık alışveriş ve eğlence caddesi olarak en önemli caddesi. Gelin görün ki ikisi de can çekişiyor, hatta öldü! Taksim’i güzelleştireceğiz derken Gezi Parkı inadına bir beton yığınına çevirdiler, gece oldu mu seyyar satıcıları, top oynayan Suriyeli çocukları ve dilencileriyle otur ağla bir halde! İstiklal Caddesi daha acıklı.

Soylulaştırılmasına karşı çıkılmış da, şimdi soysuzlaştırılmış da...

Eh ama sonu böyle olur! İBB Başkanı Kadir Topbaş İstiklal’in en eski esnaflarındandır. Beyoğlu Belediye Başkanı’yken uğraşmaya başladı güzelleştirmek için. Gelinen noktada orası da Arabistan! Turizm çöktü. Orada ne Paşabahçe kalır, ne diğer markalar. Sinema kalmadı, tiyatro kalmadı. Suriye’ye girmedik, Suriye bize girdi. Hem de İstiklal’e kadar!

İnsan esenliğini araştırma ödülü!

Haydi akademik çalışma yapmak isteyen gençler, değerlendirin: Psikoloji, sosyoloji ve eğitim bilimleri gibi davranış bilimlerinden doktoranız var ya da tez aşamasındaysanız, elinizde de iyi bir araştırma projesi varsa KOÇ Üniversitesi UNESCO Kürsüsü “İnsan Gelişimi Araştırma Ödülü’ne başvurabilirsiniz.

Projenizi, 1 Kasım tarihine kadar teslim ettiğiniz takdirde belki de araştırmanızı yapmak için arayıp durduğunuz gerekli maddi desteği (25 bin TL) sağlayabileceksiniz.

KOÇ Üniversitesi’nde Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı adına kurulan “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Sürdürülebilir Kalkınma” UNESCO Kürsüsü’nün oluşturduğu bu yeni bilim ödülü, bundan böyle her yıl verilecek. Özellikle insanın gelişimiyle ilgili ilk ödül olarak önem taşıyor.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp