Top
Cem Kerpiççiler

Cem Kerpiççiler

cem.kerpicciler@posta.com.tr

21/05/2012

Cem Kerpiççiler

Kral malzeme tribünler

3 Temmuz’da “kirli kramponlar” dedikleri sözde Türk futbolunun bağırsaklarını temizleme operasyonuyla beraber tribünleri daha çok konuşmaya başladık. Maç skorları, futbolcuların renkli hayatları, teknik-taktik dehalarının müthiş yorumlarından kendine yer bulmakta bir hayli zorlanan futbolun ana unsurlarından taraftarlara çevrildi projektörler.
Yalnızca çatışma ve şiddet görüntüleri olduğu vakit televizyonda ve gazete sayfalarından yer alan taraftarları incelemek geldi aklımıza. Kimimiz marjinaller ve futbol teröristleri tanımıyla yetinirken çıtayı aşarak holiganizm soslu vandalizm edebiyatıyla malzeme yapmaktan çekinmeyenler de oldu…

Anlamak zor yaftalamak kolay

Gözaltına alınan, coplanan, biber gazına maruz kalanları eğitim seviyesine göre sınıflandırıp, “Bakın aralarında doktor ve mühendisler var” diyerek hikayelerimizi daha da ilgi çekici hale getirmekte hiçbir beis görmedik.
Peki ama iktidarın hayatın her alanında olduğu gibi yeşil sahada da tahakkümünü artırmak hedefiyle yaptığı hamlelere ister bilerek ister bilmeden yalnızca kulübüne destek olma niyetiyle direnip hiçbir çıkarı olmadan armasının peşinde koşanları bir an olsun anlamak için ne yaptık? Bedel ödeyenlerin seslerini duyurmaktan çok devrilen araçları gösterip gaz yiyen çocukları plastik mermiyle yaralanan taraftarları gizleyerek hangi değirmene su taşıdık?

Tarihe bir göz atmak yeterli

Bu memlekette spor basınının tarihine kısaca göz atarsak bu soruların cevaplarına rahatlıkla ulaşabiliriz. 1950’lere dek spor haberleri gazetelerin iç sayfalarına birkaç sütuna hapsediliyordu. 1960’lardan itibaren ulusal profesyonel liglere geçişle birlikte gazetelerde futbola ayrılan yer artmaya başladı.



“İstanbul Oligarşisi”ne ayrılan alan rağbet görünce medyanın futbola ilgisi daha da artmaya başladı. Spor haberleri yerine daha fazla ilgi gören ve tiraj getiren futbol gelince, gazetelerdeki değişim de devam etti. 1980 darbesinin ardından ise halkı daha da apolitik hale getirmek için futbol ve magazin haberleri daha da fazla pompalanmaya başladı…

Futbol kimin umurunda?

Futbolun bir endüstri haline gelmesi ve popüler kültürün en önemli öznelerinden biri olmasıyla birlikte pastadan pay kapma çabası daha da çetin bir hale geldi. Futbolun pastası büyüdükçe ve rantını yemek isteyen marka, şirket ve kurumların sayısı arttıkça medya yalnızca tiraj ve reklam odaklı bir anlayışla yayınlarını hiçbir etik ve ahlaki kaygı taşımadan yapmaya devam etti.

Ne futbol ne taraftarlar aslında kimsenin umurunda değildi. Taraftar yerine müşteri yaratmaya çalışanlar o müşterilere hoşlanacakları boyalı kağıtlar üreterek daha fazla kar peşinde koşuyorlardı. Siyasi iktidarlar da popüler kültürün en önemli mecralarından biri haline gelen futbolda varlıklarını arttırarak tahakküm alanlarını genişletip oy sayılarını artırmak için futbol kulüplerinde cirit atarak, seçmen devşirmeyi göz ardı etmiyorlardı.

Organize işler bunlar!

1990’larda milliyetçi unsurlar tribünlerde at koştururken, mafya da ağırlığını hissettiriyordu. Amatörlükten şirketleşmeye geçişle birlikte yeni dönem dizaynında yöneticiler ile taraftar grupları arasındaki ilişki de maddi temel üzerinde yükseliyordu. Bedava bilet karşılığında yönetim borazanlığını seçenlerin sayısı artarken tribünlerde organize işlerin sayısı artıyordu.

Tribünde şiddet olaylarının artışında hiçbir kaygı duymadan yalnızca tiraj derdiyle kışkırtıcı yayın yapmaktan kaçınmayan medyanın rolü de çok büyüktü. Tribünde takımını desteklemek saiki dışında hiçbir amacı olmayanların yerine rant için bulunanların sayısı artıyordu. Tribünleri soylulaştırmak ve daha fazla para kazanmak isteyenler işlerine geldiği noktaya kadar bu grupları kullandı. Daha sonra da stadların daha kuytu köşelerine sıkıştırmaya çalıştı. Direnen gruplar kadar çekilenler de oldu. Zaman zaman kurulan ittifaklar ve karşılıklı çıkar ilişkileri nedeniyle bu birliktelikler sürdü.

Hepimize iyi uykular...

O dönemde de tribünde yaşanan şiddetleri anlamaya çalışmak yerine tribün teröristleri tanımlamasını yapmak kolaydı ve daha fazla tiraj getiriyordu. O dönemden bu döneme taraftar müşteriye doğru evrilirken medyanın tanımlaması değişmiyordu. Aradan yıllar geçti futbol dev bir endüstri haline gelirken medya algısı bir adım ileri gidemedi.

Tribünlerde yaşanan olayların ardından medyanın başlıklarına bakmak bile ne kadar ilerlediğimizi anlamamıza yetebilir: “Futbol Teröristleri”, “Holiganlar dehşet saçtı”, “Kadıköy’de dehşet”… Daha fazla kazanmak dışında hiçbir amaç taşımayanların zaviyesinden baktığımızda yaşananlar ve yazılanlar gayet normal. Tribünlerde ne olduğunu anlamak mı ne gereği var? Holiganizm soslu vandalizm edebiyatıyla dolu masallar, hepimize iyi uykular...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp