“Çekilen teröristler büyük olasılıkla silahsızlandırılmış bölgenin kuzeyine, yani İdlib’in içerlerinde kendi bölgelerine geçiyorlar. Kıyafetlerini değiştirip, saç sakal traşı olup sivil halkın arasına katılıyorlar. Ya da Afrin veya El Bab gibi bölgelerde Türkiye’nin kabul ettiği şekilde size burada bir yer verelim gibi geçebilirler. Ama şunu unutmamak lazım bunlar terör örgütü ve El Kaide motifli yapılar yani bunların ıslah olması pek böyle mümkün görünen bir olay değil. O nedenle de nerede kalırlarsa kalsınlar gelecekte Türkiye’ye tehdit olacak.”
Nasıl yani?
“Bu terör örgütleri parayla besleniyor. Bugün siz 100 dolar verin sizin adınıza çatışır yarın 120 dolar veren biri çıkarsa onun adına çatışır. Bunların meslekleri bu. Dolayısıyla Türkiye’nin düşmanı olan Türkiye’yi bölmek teşebbüsünde bulunan küresel güçlerin bunları yarın öbürgün Türkiye’ye karşı kullanmayacaklarının bir garantisi yok. Terör küresel stratejinin topuzudur. ABD zaten DAEŞ’i, kendisi kurdu. El Kaide’yi de Afganistan’da kendisi kurmuştu belgeleri var. Şimdi ABD’nin hedefinde İran’dan sonra eğer Türkiye varsa ki ben bunu böyle değerlendiriyorum. Bu durumda ABD’nin kendisi için çok ucuz ve çok az maliyetli El Kaide, DAEŞ, El Nusra motifli terör örgütlerini yarın öbür gün PKK bölücü terör örgütüyle beraber Türkiye’de kullanmayacaklarını kimse garanti edemez. Hatta Türkiye ile arası bozulan Türkiye’den intikam isteyen herhangi bir devlet de kullanabilir bu gibi cihatçı teröristleri...”
Özetle; Türkiye yine çok zor bir görev üstlendi. Bir tarafta bölgeden temizlenmesi, silah bırakması gereken teröristler var ve onların birçoğu da ABD’nin güdümünde. Diğer tarafta ise onları yok etmek isteyen ama Türkiye’nin isteğiyle ikna yolunu kabul eden Rusya var. Tabii o da gelişmelere bağlı olmak kaydıyla. Dolayısıyla, başa dönme riski de söz konusu. Yani her ülkenin çıkarları bağlamında bölgede çok yönlü provokasyon olasılığı oldukça fazla...