Top
Servet Yıldırım

Servet Yıldırım

servet.yildirim@milliyet.com.tr

21/09/2017

Bir ‘Garanti’ hikayesi

Ferit Şahenk, Garanti Bankası Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı devredince, son 16 yıllık gelişmeler aklıma geldi. Bu süreçte; üniversitelerin işletme, ekonomi ve finans bölümlerinin kitaplarına girmesi gereken bir Garanti hikayesi yazıldı.

Garanti Bankası’nda Ferit Şahenk, Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini başkanvekili Süleyman Sözen’e devretti. Önceki akşam gelen duyuruyu okuyunca Türk bankacılık sisteminin son 16 yılı aklıma geldi. İşletme, ekonomi, finans öğrencilerinin bir vaka çalışması olarak yakından izlemeleri gereken bir dönemdir. Ders kitaplarına girmesi gereken bir Garanti hikâyesi vardır. Anlatayım...

Bankacılıkta riskler vardır. Mesela, dövizde açık pozisyon taşırsınız kur riskiniz oluşur. Portföyünüzdeki hazine kâğıtları nedeniyle faiz riski üstlenirsiniz. Ekonominin bozulması halinde alacaklarınızı tahsil edememeniz nedeniyle kredi riskiniz vardır. İşte 2001 bu risklerin tamamının gerçekleştiği bir yıl oldu.

Elinde çanta yola çıktı

Bankaların spekülatif saldırılar altında kaldığı, türlü dedikoduların ortalıkta dolaştığı, bankacılık tarihimizin belki de en zor yılıydı. Zaten birçok banka o yılı atlatamadı. Şahenk, 16 yıl önce başkanlık görevini finans sistemimizin çok kritik bir dönemeçte olduğu böylesine bir dönemde üstlendi.

Elinde çanta bir Ankara, bir Avrupa, bir Amerika dolaşmaya başladı. Yabancı ortak adaylarıyla görüştü. İtalyan bankalar bu dönemde öne çıkan adaylardı. İlk tur görüşmeler olduğunda bankanın değeri 1 milyar doların altındaydı.

Görüşmeler uzun sürdü ama sonuçsuz kaldı.  Intesa ile masaya oturulduğunda ise banka 2-2.5 milyar dolar gibi bir değere ulaşmıştı. Ama o görüşmeler de sürpriz şekilde sonuçsuz kaldı.

O gün Ferit Şahenk’in bankadaki yönetici arkadaşlarına “Bu bankayı o kadar büyüteceğiz ki şu anki değerinin belki 10 katına çıkacak. O zaman İtalyanlar ne kadar büyük bir hata yaptıklarını anlayacaklar” dediği medyada yazılmıştı. Ve zaman Şahenk’i haklı çıkardı. 2005 yılında bankanın yüzde 25 hissesi General Electric’e satıldığında değeri 7 milyar dolar dolayındaydı. İspanyol BBVA 2010’da ortak olduğunda ise 25 milyarı aşmıştı.

Nasıl oldu derseniz?

Şahenk yönetiminde banka, önce 2001 krizi ve krizde ortaya çıkan spekülatif saldırılara karşı koydu. Ardından teknolojiden yeni ürünler çıkarılmasına kadar birçok alanda süratle yeniliğe giderek, bilançosunu iyileştirdi; sermaye yapısını güçlendirdi. Sonuçta banka birçok segmentte birinci ya da ikinciliğe yerleşti.

Bu dönem boyunca başkanvekili pozisyonunda Ferit Şahenk’in “sağ kolu” olarak çok kritik roller üstlenen Süleyman Sözen ise bankanın yeni yönetim kurulu başkanı oluyor.

Bankayı çok iyi bilen ve gelişiminde muazzam katkıları olan bir isim.

Başarı öyküsünü yazanlar

Sözen sadece Garanti’de değil Türk bankacılık sisteminde de önemli roller oynadı. 1981’de baş hesap uzmanı olarak görev yaptığı maliye bakanlığından ayrıldıktan sonra Türk finans sisteminde çeşitli görevler üstlendi.

Eğer bir başarı hikâyesi olarak Garanti’nin son 20 yılını ve dönüşümünü konuşuyorsak bahsetmeden geçemeyeceğimiz bir isim daha var: eski genel müdür Ergun Özen. Ferit Şahenk, Süleyman Sözen ve Ergun Özen üçlüsü Şahenk’in liderliğinde bir kısmı bugün bankadan ayrılmış olan dev bir kadroyla Garanti hikâyesini yazan isimlerdir.

Almanya belirsizliği bitiyor mu?

Hafta sonu Almanya’da seçim var. Merkel’in Hıristiyan Demokrat Partisi’nin kazanmasına neredeyse kesin gözüyle bakılıyor. Anketler Merkel’i birinci sırada gösteriyor. Ancak sonrası belirsiz. Hem Almanya hem AB hem de Türkiye için ciddi belirsizlikler var.

Almanya ve Avrupa için belirsizlik Merkel’in kiminle koalisyon kuracağı. Anketlerde yüzde 9 dolayında oyu görünen Hür Demokratlar (FDP) güçlü bir olasılık. 2013’te koalisyon ortağı olan ve bu seçimde yüzde 20-25 arası oy alması beklenen Sosyal Demokrat Parti koalisyon şartları karşılanmazsa bir daha ortaklığa girmeyeceğini açıkladı.

FDP olasılığını ise piyasalar çok seviyor, çünkü FDP piyasa dostu partilerden biri olarak görülüyor. AB yanlısı, serbest ticareti savunuyor, yatırımların desteklenmesinden yana. İş dünyasının dilinden konuluyor. Ama ortak AB bütçesi fikrine karşı çıkıyor. Bunu tasarruf eden, harcama disiplini olan Almanların durduk yerde diğer Euro Bölgesi ülkelerinin vatandaşlarının savrukluğunu ve hovardalığını finanse etmeleri olarak görüyor.

Almanya kritik bir ülke

Türkiye açısından ise Almanya ile tırmanan gerginliğin seçimlerden sonra alacağı hal önemli. Almanya bizim için kritik bir ülke, kriz yaşadığımız diğer ülkelere benzemiyor. En fazla ihracatı Almanya’ya yapıyoruz. En fazla turisti bu ülkeden çekiyoruz. Şiddetle ihtiyaç duyduğumuz doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında önemli bir kaynak. Üretimde kullanılan birçok malı Almanya’dan gümrük birliği avantajıyla gümrüksüz ithal ediyoruz. Bu sayede üreticilerimizin üretim maliyeti düşüyor. Daha da önemlisi, yaklaşık 3 milyon vatandaşımıza doğrudan ekmek kapısıdır. Beklentimiz, seçimlerden sonra ilişkilerin normalleşmeye başlaması. Ancak bu normalleşme biraz sancılı ve zaman alıcı olabilir.

Eximbank’ı yakından izleyinDün Eximbank Genel Müdürü Adnan Yıldırım ile konuşuyorduk. “Eskiden ihracatçı bize geliyordu, artık biz onların ayağına gidiyoruz” dedi. Eximbank toplam ihracat kredilerinin yüzde 44’ünü tek başına sağlayan bir kurum olarak Türkiye ihracatının ardındaki önemli güçtür. Geçen yıl 33 milyar dolarlık bir destek sağlamıştı, bu yıl 40 milyar dolara çıkarmayı hedefliyor. Türkiye’deki 70.000 dolayındaki ihracatçının 8.000’ine bir şekilde dokunuyor. İhracatçıların sayı olarak yüzde 50’den fazlasının KOBİ olduğu düşünüldüğünde Eximbank’ın ihracatçının ayağına gitmesi daha önem kazanıyor. Ankara, İstanbul, İzmir ve Gaziantep’ten sonra  Denizli, Bursa, Adana’da şube açıldı. Bunları Konya, Kayseri, Antalya ve Gebze izliyor. İhracat yapanlar ve yapmak isteyenler Eximbank’ı yakından izleyin, sağladığı imkânları, diğer eximbanklarla yaptıkları anlaşmaların sağlayacağı avantajların farkında olun. 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp