Top
12/02/2018

Baskın basanındır

Fenerbahçe bu ligin en iyi futbol oynayan takımı değil... Hatta Fenerbahçe bu ligin en iyi futbol oynayan takımlarından biri de değil... Ama Fenerbahçe bu ligin en disiplinli oynayan takımlarından biri, hatta birincisi... Aykut Kocaman’ı kesseniz takım disiplininden taviz vermez... Aykut Hoca‘ya “korkak“ diyenler çok ama, geçen haftanın en iyisi Alper’i, hatta Valbuena’yı kesmek bırakın korkaklığı, “her babayiğidin“ harcı olamaz... Aykut Hoca, Başakşehir maçına böyle radikal ve cesur bir adımla başladı...

Gördük ki Aykut Hoca haklı çıktı... Maç başladı, Fenerbahçe, kaleci Volkan Babacan dahil sahada hangi Başakşehirli oyuncu varsa baskı yapmaya başladı... Öyle ki, gölgelerini bile kovaladı... Başakşehir bu baskı karşısında, tıpkı Konya maçında olduğu gibi ne yapacağını şaşırdı, eli - ayağı birbirine dolaştı, iki pası bile yapmayı başaramadı... Baktığınızda Başakşehir’in ilk yarının son dakikasında duran toptan Chedjou kafasıyla sadece tek pozisyon yaratabilirken, Fenerbahçe 5-6 golle bitebilecek, çok daha farklı bir galibiyeti kaçırdı... Fenerbahçe’nin oyun disiplinini anlatmak için sadece Fernandao‘ya bakmak bile yeter... Fernandao attığı iki golün dışında her Başakşehir atağında ya sağbekinin, ya solbekinin önündeydi... Aykut Hoca’ya sorsanız herkesten vazgeçer, Dirar’dan vazgeçmez... Bana göre haklı... Dirar ucuz ve gösterişsiz futbolcu olduğu için belki de seyircinin gönlüne giremiyor ama, Aykut Kocaman’ın da gözünden düşmüyor... Savunmada var, hücumda var, Fenerbahçe‘nin ”dinamizmini“ ayakta tutan oyuncu Dirar...

Neustadter’e dudak büküyorduk ama “adam“ yokluğunda ilk 11’e yerleşti ve takımın en sağlam halkalarından biri haline geldi... Josef ile Mehmet Topal’ın savunmanın önünde duvar örüşü, elbette iki stoperin işini kolaylaştırıyor...

Fenerbahçe adına maçta en önemli görüntü şuydu: Her Başakşehir atağında Fenerbahçe 7-8 oyuncusuyla, belki de tüm takımıyla savunmadaydı... Başakşehir‘e iğne deliği bırakmadı... Her Fenerbahçe atağında da 4-5 oyuncu ile rakip ceza alanı içindeydi ve attığının  dışında en az 4-5 golü kaçırdı... Hem savunmada, hem hücumda bu kadar kalabalık olmak, elbette önemli bir fizik gücü, dayanıklılığı da gerektiriyor... Fenerbahçe’de bunu da gördük... Başakşehir için  Epureanu, Emre ve Mossoro’nun yokluğunu telafi etmek elbette kolay değil... Ama Başakşehir yenilgiyi buna bağlarsa yanılır. Sanki Başakşehir’in futbol anlayışı bir değişime uğruyor gibi. Daha dayanıksız, daha yumuşak, çabuk kırılan, çabuk bozulan bir Başakşehir‘e doğru...

Abdullah Avcı maçtan  önce “kaybedersek fazla bir şey kaybetmeyiz“ demişti... Buna katılmam, Başakşehir‘in çok şey kaybettiğini düşünüyorum. Fenerbahçe‘nin de “mucize“ gibi olan şansını ciddi ölçüde yükselttiğini... Tabi oynamadan kazananlardan biri de Galatasaray oldu. Geçen hafta böyle bir fırsat gelmiş kullanamamıştı. Galatasaray‘ın aynı fırsatı ikinci defa kaçıracağını düşünmüyorum. Futbol böyle bir oyun. Bazen kendiniz kazanırken, en zorlu rakibinize de çok önemli bir fırsat yaratabiliyorsunuz...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp