Top
Sedat Ergin

Sedat Ergin

sergin1@hurriyet.com.tr

17/10/2018

Suudi infaz ekibinin İstanbul planı böyle işledi

Tümüyle açık kaynaklardan yararlanarak, bu heyetin gruplar halinde İstanbul’a intikali, çoğunun kentte 24 saatten de kısa bir zaman içindeki hareketleri ve yine gruplar halinde çıkış yapmalarıyla ilgili bilgileri yan yana getirdiğimizde karşımıza ilginç bir tablo çıkıyor. Bu tablo oldukça detaylı çalışılmış bir plana işaret ediyor.

Suudilerin İstanbul’a giriş ve çıkışları konusunda Sabah gazetesinde Abdurrahman Şimşek ve Nazif Karaman’ın 10 Ekim tarihli ortak haberindeki bilgileri kaynak alıyorum. Bu haber havaalanında tutulan giriş ve çıkış kayıtlarını kesinlik içinde veriyor. İstanbul’daki otele ve konsolosluğa giriş-çıkışlar konusunda yine 10 Ekim’de bu kez Akşam gazetesinde yayımlanan ve güvenlik kamerası kayıtlarıyla desteklenen haberden yararlanıyorum. Ve nihayet, iki özel uçağın iniş-kalkışları ve havadaki hareketleri konusunda Washington Post gazetesinde 9 Ekim’de çıkan haberi esas alıyorum. Gazete, bu bilgileri dünyadaki bütün uçuşları anlık gösteren ‘AirNavRadarBox’ isimli siteden aldığını belirtiyor.

İKİ PARTİ GELDİLER, 6 KİŞİ TARİFELİ SEFERLE...

Önce şu saptamayı yapalım: Toplam 15 kişilik Suudi ekibi üç ayrı partide İstanbul’a intikal ediyor. Bunlardan 6 kişi tarifeli uçakla ve iki ayrı grup olarak Atatürk Havalimanı’na geliyor. İlk grup hadiseden bir gün önce 1 Ekim Pazartesi günü giriş yapıyor. Bu 3 kişinin pasaport kontrolünden geçiş saatleri şöyle: 16.12, 16.13, 16.29. İkinci grup ise 2 Ekim Salı günü sabahın ilk saatlerinde varıyor. Bu gruptakilerin pasaport kontrolündeki sistemde girişleri şöyle görünüyor: 01.43, 01.44, 01.45. Her iki grubun da Suudi Arabistan’dan geldikleri anlaşılıyor. Tarifeli seferle gelen altı kişi İstanbul Levent’te Suudi Başkonsolosluğu’na 2.5 kilometre uzaklıktaki Wyndham Grand Otel’e yerleşiyor.

 9 KİŞİ ÖZEL UÇAKLA

Toplam 9 kişiden oluşan ikinci ekip ise HZ SK1 kuyruk numaralı Gulfstream tipi bir özel uçakla 2 Ekim sabaha karşı saat 03.15 sularında Atatürk Havalimanı’na iniyor. Uçak, E terminaline, yani Genel Havacılık denilen bölüme park ediyor. Bu ekiptekilerin pasaport kontrol sistemine girişleri 03.38 ile 03.41 arasında tamamlanmış.

Planda iki ekibin farklı otellerde konaklamaları öngörülmüş. Özel uçakla gelen ikinci grup yine Levent’te başkonsolosluğa 1.5 kilometre uzaklıktaki Mövenpick Otel’e yerleşiyor. Otele girişleri saat 05.05 olarak görünüyor.

EKİP KONSOLOSLUĞA İNTİKAL EDİYOR

Akşam gazetesinin haberine göre, özel jetle gelen 9 şahıs Mövenpick Otel’den 2 Ekim sabahı saat 09.40, 09.55 ve 10.50’de ayrı ayrı çıkış yapıyor. Arada geçen süre konusunda bir açıklık yok. Saat 12.14’te başkonsolosluğun önünde araç hareketliliği başlıyor. Art arda gelen konsolosluk araçları binaya giriş yapıyor. Suudi Arabistan’dan gelen ekip, daha önceden kendisine randevu verilmiş olan Kaşıkçı’yı karşılamak üzere konsolosluğa intikal ediyor.

Tam bir saat sonra saat 13.14’te Cemal Kaşıkçı başkonsolosluğun kapısından içeri adım atıyor. Yaklaşık iki saat sonra 15.08’de, 34 CC 2248 ve 34 CC 1865 plakalı konsolosluk araçları hızlı bir şekilde mekândan çıkıyor. Bu arada, bir başka araç doğrudan yakındaki Başkonsolos’un konutuna gidiyor. Saat 15.11’de 34 CC 1865 plakalı bir Mercedes Vito araç konsolosluğun kapalı garajına giriyor. Saat 17.13’te Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz başkonsolosluğa geliyor ve kendisine nişanlısının içeride olmadığı, çıktığı söyleniyor. Ardından Hatice Cengiz durumu Kaşıkçı’nın yakınlarına, onlar da polise haber veriyor.

İKİNCİ ÖZEL JET İNİYOR

Bu gelişmeler yaşanırken saat 17.15’te Atatürk Havalimanı’na Riyad’dan havalanmış olan HZ SK2 kuyruk numaralı ikinci bir Gulfstream uçağı yolcusuz olarak iniş yapıyor.

ÜÇ AYRI UÇAKLA GİTTİLER

Şimdi kritik bir noktanın altını çizelim. Üç aşamada İstanbul’a intikal eden Suudi heyeti aynı gün yine üç aşamalı bir şekilde İstanbul’u terk ediyor. Dönüşte şöyle bir planlama ile karşılaşıyoruz:

1- Sabaha karşı birinci özel jetle giriş yapmış olan 9 kişiden 6’sı, akşama doğru inen ikinci özel jete binip hemen İstanbul’u terk ediyor. Bu uçak 18.30’da havalanıyor. Suudilerin planlamada özel uçakta getirdikleri bu ekibin çoğunu hadiseden sonra ivedilikle Türkiye’den çıkarmak istedikleri anlaşılıyor. Bu uçak Kahire’ye gidiyor, 25 saat burada kaldıktan sonra Riyad’a geçiyor.

2- 2 Ekim sabahı gelen birinci özel jet ise daha geç bir saatte 22.45’te kalkıyor. Tarifeli seferle İstanbul’a intikal eden 6 kişilik ekibin hepsi bu uçağa yerleştiriliyor. Ayrıca, bu uçakla İstanbul’a gelmiş olan 9 kişiden biri yine bu uçağa biniyor (Suudi Adli Tıp Başkanı Muhammed Tubaigy). Pasaport çıkışları 20.28 ile 21.45 arası. Bu uçaktaki toplam 7 kişilik kafile doğruca Dubai’ye uçuyor. Nallıhan üzerinde bir süre tur atarak beklemeye alınan, Dubai’ye 02.30’da iniş yapan bu uçak sabah Riyad’a geçiyor.

3- Birinci özel jetle gelen 9 kişiden kalan 2’si ne oluyor? Bu iki kişi tarifeli seferle İstanbul’dan ayrılıyor. Pasaport çıkışları 3 Ekim saat 00.18 ve 00.20.

CİDDİ BİR PLANLAMA ESERİ

Bütün bu akışa bakıldığında hiçbir şeyin tesadüfi olmadığı, her şeyin bir plan içinde yürütüldüğü, kimin hangi uçakla gelip hangi uçakla döneceği, kimin nerede kalacağı, hangi ülkeye gideceği gibi bütün ayrıntıların ciddi bir hareket planına bağlandığı ortaya çıkıyor.

MİT DEVREYE GİRİYOR

Önemli bir noktaya daha dikkat çekelim. Kaşıkçı’nın kaybolduğu anlaşıldıktan sonra arama faaliyeti başladığında ilk uçağın tekerleklerinin (18.30) yerden kesilmiş olduğunu düşünebiliriz. Ancak Şimşek ve Karaman’ın haberinden akşam saat 22.45’te kalkan ikinci uçağın şüphe altında havalandığı anlaşılıyor. Buna göre, MİT ve Emniyet görevlileri ikinci jet uçağında arama yapıp kamera kayıtlarını gözden geçiriyorlar.

Hazırlanan bir rapora göre, MİT’in Kaşıkçı’nın kaçırılma ihtimalini teyit etmesi üzerine, yolcu bilgileri kontrol ediliyor, ayrıca salonda bekleyen 7 Suudi’nin gözle kontrolü yapılıyor. Kaşıkçı’nın bu yolcular arasında bulunmadığı tespit edilince uçağın kalkışına izin veriliyor. Heyetin kalan iki üyesi de bir süre sonra tarifeli seferle İstanbul’dan ayrılıyor.

Bu bilgiler, Türk istihbaratı ve Emniyet makamlarının o aşamada daha çok Kaşıkçı’nın kaçırılmış olması ihtimaline odaklandıklarını gösteriyor.

Günlerdir gazetelerde ve televizyonlarda “suikast timi” olarak fotoğraflarını karşımızda bulduğumuz Suudilerin İstanbul’daki operasyonlarının kronolojisi bu şekilde özetlenebilir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp