Top
Sedat Ergin

Sedat Ergin

sergin1@hurriyet.com.tr

05/07/2017

15 Temmuz ve istihbarat (7): MİT'in Gülen-ABD ilişkisi konusundaki 2004 uyarısı

Bunlar arasında özellikle iki belge özel bir önem taşıyor. Bunlar, 24 Haziran 2004 tarihinde toplanan Milli Güvenlik Kurulu’nda Gülen cemaatinin oluşturduğu tehdit ve dış bağlantıları hakkında MİT ve Genelkurmay tarafından yapılan sunumlardır.

Bu sunumlar üzerinden yapılan tartışmaların ardından 25 Ağustos 2004 tarihinde düzenlenen MGK’da Gülen cemaatinin yurtiçi ve yurtdışı faaliyetlerine dönük “eylem planı hazırlanması” yolunda tavsiye kararı alınmış; ancak bu karar daha sonra AK Parti iktidarı tarafından Bakanlar Kurulu’na getirilmediği için uygulanamamıştır.

İlginç olan bir nokta, MİT ve Genelkurmay’ın MGK’ya yaptıkları takdimlerin metinlerini TBMM komisyonuna sunan kişinin bir gazeteci olmasıdır. Posta gazetesi yazarı Nedim Şener komisyonun 25 Ekim 2016 tarihli toplantısında MİT tarafından “Fethullah Gülen Grubu’nun Yurtdışı Faaliyetleri”, Genelkurmay Başkanlığı’nın ise “Fethullah Gülen Konulu Gündem Maddesi İçin Takdim” başlıklı metinleri komisyona iletmiştir. Bu takdimlerin yapıldığı 2004 yılında MİT Müsteşarı olarak Şenkal Atasagun, Genelkurmay Başkanlığı’nda ise Orgeneral Hilmi Özkök görev yapmaktaydı.

Bu iki belge bir cemaat kumpası olduğu ortaya çıkan Odatv davasında, FETÖ’cü polisler tarafından bu kuruluştaki bir bilgisayarın harddiskine dışarıdan eklenmiş, ardından dava dosyasına girdiği için aleniyet kazanmıştır.

ILIMLI İSLAM EKOLÜ YARATMA ARAYIŞI
Birincisiyle başlayalım. MİT’in Gülen cemaatini “irticai yapılanma” olarak nitelendiren dokuz sayfalık takdiminin öncelikle göze çarpan yönü “grubun devlet benzeri bir yapılanma içinde olduğu” tespitinin yapılarak, “yarattığı tehdidin boyutu önem arz etmektedir” denilmesidir.

Burada cemaatin 2004 yılı itibarıyla 5 kıtada açtığı 276 eğitim kurumunun varlığına özellikle dikkat çekiliyor.

MİT takdiminin önem taşıyan bir başka yönü, Gülen cemaatinin “diğer dini akımlardan farklı oluşu nedeniyle, uluslararası alanda çeşitli çevrelerin ilgisini çektiği ve küreselleşme hedefleri bağlamında değerlendirildiği”nin belirtilmesidir. Raporda, “bu değerlendirmenin 11 Eylül saldırısından sonra dünyada İslam’ı temsil eden ılımlı bir dini ekol yaratmak arayışlarında gündeme alındığı” belirtiliyor.

BATI, CEMAATİN İMKÂNLARINDAN YARARLANMAK EĞİLİMİNDE
ABD faktörü, MİT’in analizinde geniş bir yer tutuyor. MİT, Fetullah Gülen’in ABD’ye yerleşmesinden sonra bu ülkeye ciddi bir kadro transferi gerçekleştirdiğini hatırlattıktan sonra, Rusya’nın da bu gelişmeler karşısında “stratejik kuşkular” duyduğunu kaydediyor.

MİT’in 2004’teki bir başka tespiti de şudur:

“Bazı Batılı ülkelerin Gülen cemaatinin uzak ülkelerdeki imkânlarından kendi kültürel ve stratejik amaçları doğrultusunda yararlanma eğiliminde olduklarına dair emareler bulunmaktadır.”

İstihbarat teşkilatı, ardından bir dizi faktöre dayanarak, ABD’nin cemaate gösterdiği ilgiyi tahlil ediyor. Değerlendirmenin bu bölümünde şöyle deniliyor:

“1999 yılından beri ABD’de yaşayan F. Gülen’in sağlık durumu ve mezkur ülkede ikameti konularında sağlanan kolaylıklar ile 11 Eylül saldırılarından sonra Müslüman ülkelerden yapılan seyahatlere çıkartılan zorluklara rağmen, F. Gülen’in Türkiye ve diğer ülkelerdeki cemaat ileri gelenleri ile irtibat ve muhaberesinde ciddi bir sorun yaşamaması ve Gülen’in talimatlarıyla Türkiye’den ABD’ye intikal eden yüzlerce cemaat mensubunun kolaylıkla ülkeye giriş yapabilmeleri, ABD’nin cemaate yönelik ilgisini göstermesi açısından önem arz etmektedir.”

‘CEMAATİN KONTROL VE TAKİBİ ÖNEM ARZ EDİYOR’
Burada önemli bir vurgu, Gülen cemaatinin artık “uluslararası bir boyut kazanması” ile birlikte, “gerek grubun gerekse küreselleşme akımına öncülük eden güçlerin birbirlerinden yararlanma arayışında” olmalarıdır.

ABD, Ortadoğu kaynaklı, terör üretmeye meyilli İslam anlayışına “alternatif oluşum arama” çabaları içine girerken, MİT’e göre, Gülen grubu da ABD’nin “alternatif İslam arayışını çok iyi değerlendirmektedir”. MİT’in bakışında, Gülen grubunun rolü, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ne gelecek “din kaynaklı direncin din ile nötralize edilmesi” teorisi çerçevesinde de gündeme geliyor.

MİT’in sunumu, cemaatin devlet kurumlarında kadrolaşma hedefleri ve “güven” meselesiyle ilgili “ciddi şüphelere” de atıf yaptıktan sonra şu finalle son buluyor:

“Yukarıda belirtildiği üzere, yabancı vasatların ilgi alanı içerisine giren anılan cemaat ve kuruluşlarının, devletimizin demokratik laik yapısı ve vazgeçilmez temel ilkelerinin hedefleri istikametinde, kontrolü ve takibi önem arz etmektedir.”

Tarihe not düşmek bakımından bundan 13 yıl önce devletin arşivlerine geçmiş bir değerlendirmeyi hatırlatmak istedik.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp