Top
29/03/2016

Artık her şeye gülüyorum yoksa ağlamaktan helak olurum

Hürriyet

n

* İlber Ortaylı ve Celal Şengör’le yaptığınız Teke Tek Özel’ler son zamanların en ses getiren televizyonculuk olaylarındandı. Ne oldu da birdenbire yayından kaldırıldı?
- Vallahi ben de anlamadım İzzet. Bana söylenen gerekçenin de gerçek gerekçe olduğunu zannetmiyorum. Kanal yönetiminin de programı sevdiğini ve beğendiğini bildiğimden benim için sürpriz olsa da Türkiye’nin halini göz önüne alırsan, bu karara çok da şaşırmadım diyebilirim.

n

* Üzgün müsünüz peki?
- Bu kadar da olsa devam etmemize memnunum. En azından güzel bir şeylerin hâlâ yapılabileceğini gösterdik ama bu programın yayından kalkmasının sırrının, o rektör yardımcısının meşhur sözlerinde gizli olduğunu da düşünmüyor değilim.

n

 

n

SAĞ OLSUN FLASH TV, “BUYRUN KAPIMIZ SİZE AÇIK” DEDİ

n


* Sıkmayın canınızı... Bu kadar izlenen ve güzel bir program için başka kanallardan mutlaka teklif vardır...
- Ülkenin içinde bulunduğu noktada bir program yayından kaldırılınca, başkası “Aman biz bulaşmayalım” diyor. Fakat bir teklif var.

n

* Haydi hayırlısı, kimden?
- Sağ olsun Flash TV yönetimi “Buyrun kapımız bu programa açık” dedi.

n


* Cevabınız ne oldu?
- İlber Ortaylı ve Celal Şengör ile daha konuşmadım. İlk aklımıza gelen Celal Hoca’nın kütüphanesinde çekip Youtube’da devam etmekti. Çünkü biz bu programın Türkiye’nin aydınlanmasında minik de olsa bir katkısı olduğunu düşünüyoruz.

n

 

n

BABAMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR: “BU DA GEÇER YA HU!”

n


* Önce köşeniz kaldırıldı, ardından çok sevdiğinizi bildiğim programınıza son verildi. Kurucusu olduğunuz gazetede sadece spor ve otomobil yazıları yazıyor olmak sinirinizi bozmuyor mu?
- Bak sana bir hikaye anlatayım... Gençliğimde yaşadığım bir olay beni çok üzmüştü. Dünya ile bağlantımı kesmiş, kimseyle konuşmuyordum. Günlerce odama kapanıp yemek için bile dışarı çıkmadım. Başta annem olmak üzere etrafımdaki herkes üzgün ve şaşkındı. Rahmetli babam benimle mesafeli bir adamdı. En serseri halime bile “Yolunu bulur” diye bakar, çok karışmazdı. Fazla da konuşmazdı. Bir gün odama gelip birkaç kelime ettikten sonra elime çerçeve içinde bir hat tutuşturdu ve “Keyfin kaçtığında buna bak” dedi.

n

* Ne yazıyordu çerçevenin içinde?

n

- İlk başta ben de anlamadım ve hemen gidip anneanneme gösterdim; “Bu da geçer ya hu” yazıyormuş... Bugün de duruma aynen böyle bakıyorum. Bu da geçer ya hu! Bunu kendi durumum için söylemiyorum. Türkiye’nin hali için söylüyorum. Bunlar da geçecek. Öfkeli miyim? Evet. Yazamıyorum ve sevdiğim programları yapamıyorum diye değil, ülke bu hale getirildiği için öfkeliyim.

n

 

n


KIZIMA “HADİ GİDİYORUZ BURADAN” DEDİM, AĞLAMAYA BAŞLADI

n


* Bu haftaki programınızı sert sözlerle bitirdiniz. Adeta bir manifestoydu...
- Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet ile Osmanlı’da başlayıp Cumhuriyet’le taçlanan Türkiye’nin modernleşme projesi, tüm saldırılara rağmen ayakta durmayı başarıyor. Önümüzde oldukça zor bir yıl var ama bunları aşacağımıza inanıyorum. Gün doğumu öncesi karanlıktayız. Gecenin en karanlık ve en soğuk anı gün doğumundan hemen öncedir bilirsin.

n

* “Oğlum Fatih memleketi sen mi kurtaracaksın. Çek git dünyanın güzel bir yerinde hayatını yaşa” dediğiniz olmuyor mu?
- İnsanın mutluluğu ülkesinde, toprağındadır. Cem Uzan’ın milyarları var ama aklı burada. Sence mutlu mu? Farzet ki 20 bin km. uzaktayım. Burada olanlara üzülmeyecek miyim? Zaten ben istesem kızım istemez. Bir akşam ona “Artık Türkiye’de yaşamayacağız, gidiyoruz” diye takıldım. “Ben doğduğum yerden, arkadaşlarımdan, sevdiğim insanlardan ayrılmak istemiyorum” diye ağlamaya başladı.

n

* Haziran ayında AB ile vizelerin kaldırılacağı haberleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Gülüyorum. Şartları yerine getirilmesini çok zayıf bir olasılık olarak görüyorum. Orada en çok güldüğüm şey de siyasetin tavrı. Başbakan AB ile anlaşma yapıyor, ertesi gün Cumhurbaşkanı AB’ye çakıyor.

n

* Ne var bunda gülünecek?
- Artık her şeye gülüyorum İzzet. Yoksa ağlamaktan helak olurum.


n

BANA GÖRE MAGAZİN, SİYASET HABERLERİNDEN ÖNEMLİDİR

n


* Bir gün yeni bir patron çıkıp “Fatih gel bir gazete yapalım” dese ne cevap verirsiniz?
- “Boşver. Git bayiden bir gazete al oku. Beğendiysen devam et, beğenmediysen küfret rahatla” derim. Bundan böyle hiçbir patron için gazete çıkarmam. Bu dönemde kimseye de tavsiye etmem. Hem paranız gider hem de kimseye yaranamazsınız. Muhakkak birilerinden küfür yersiniz. Başınız da belaya girer.

n

* Programda “Artık magazin yapmak istiyorum” dediniz, magazini küçümseyenlerden misiniz? 

n

- Hayır tam aksine önemseyenlerdenim. Hatta bana göre magazin siyaset haberlerinden daha da önemlidir. Ama magazin deyince akla sosyetikler, kim kimi şaaptı tarzı haberler gelmemeli. Magazin hayattır.

n

 

n

NE KADAR DOĞRUDUR BİLEMEM AMA REZA’NIN MAFYA KORUMASI ALTINDA OLDUĞU SÖYLENİYORDU

n


* Son zamanlarda magazinin de, siyasetin de ekonominin de gündeminde Reza Zarrab var... Sizin konuyla ilgili favori hipoteziniz nedir?
- Ben Zarrab’ın ABD’ye bilerek gittiğini düşünenlerdenim. Büyük ihtimalle burada bildiklerinden ötürü Türkiye’nin hedefi olma ve İran’dan gelecek bir tehdidin korkusuyla yaşıyordu. Ne kadar doğrudur bilemem ama mafya koruması altında olduğu söyleniyordu.
Bence babası İran’la anlaşmış olabilir. Ve Reza, İran-ABD yumuşama döneminin bir ürünü haline gelebilir. Eminim konuşacak ve bazı şeyler açığa çıkacak.

n


* Neler mesela?
- ABD, Zarrab’ın para trafiğini çok yakından biliyordur. Bence tüm yazışmaları ve hesap hareketleri ellerinde vardır.
Zaten bunlardan epey bir yere ulaşabilirler. Zarrab da boşlukta kalanları anlatırsa büyük olay olur.
Dünyanın tüm bankaları bilgi vermek zorunda. Eğer vermezlerse uluslararası finans dünyasından uzaklaştırılırlar. Ardından da tüm bu para trafiğindeki unsurlarla mal varlığını dondurma, hesapları bloke etme kararı çıkarılır.

n

 

n

Tolga Tanış’ın yazdıklarını izliyorum

n

 

n

* Bilgi verme şartına bizim bankalar da uymak zorunda mı?
- Orasını bilemem ama uymazlarsa sıkıntıya girip kara listeye alınırlar. Tabii bunlar benim tahminlerim. Tek garibime giden iddianamedeki paraların Zarrab’ın para trafiğinin boyutlarına göre çok küçük olması. Adam milyar dolarlarla oynuyordu. Fakat iddianamede milyon dolarlık hatta 30-40 bin dolarlık hareketler görünüyor. Gazeteciliğe yanımda Teke Tek’te başlamasıyla gurur duyduğum Tolga Tanış’ın yazdıklarını izliyorum. Zaten ondan başka da bu konuyu doğru düzgün yazan yok.

n


* Biraz da futbol konuşalım, sizce İbrahimoviç niye gelmedi milli maça?
- Kendisine sor. Bağdat’ta milli maç olsa sen gider misin?

n


* Yok artık Antalya, Bağdat gibi mi Allah aşkına?
- Değil ama algı öyle. Bak sana bir hikaye daha anlatayım. Yıllar önce La Jolla’dayım. Nikaragualı bir arkadaşım ülkesine gitmemiz için ısrar ediyor. Bense televizyondan ve gazetelerden Nikaragua’daki Sandinistaları, bombaları, olayları, gerillaları, tankları görüp “Gitmem” diyorum. Neyse sonunda ikna oldum, gittik. Ne bir silah gördüm, ne bir patlama. Şahane villalar, lüks otomobiller, partilerden başka bir şey yoktu etrafta. Halbuki dışarıdan bakınca ortalık savaş yeri...

n


* Artık yayın yönetmenliği yok, günlük yazı yok, haftada bir program var o kadar. Kalan bunca boş vakitte neler yapıyorsunuz?
- Vallahi eskiden daha çok boş vaktim vardı çünkü süper programlı yaşıyordum. Senin gibi boş vakti olan arkadaşlarımla buluşuyorum. Golf oynuyorum.
Arazide motora biniyorum. Seyahat ediyorum, dünya basınını takip ediyorum, haftada en az iki, bazen üç kitap okuyorum, ha bir de gece dörde kadar dizi izliyorum.

n

 

n

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp