Top
Ayşe Arman

Ayşe Arman

aarman@hurriyet.com.tr

19/10/2018

Artık yürüyemiyor, konuşamıyor

BUGÜN o gün...

Yürünmemiş yollardan yürüyen cesur kadınların günü.

Gaye Dağdelen de onlardan biri.

Gücüyle, azmiyle, pes etmeyişiyle benim rol modellerimden biri.

Müthiş acılı yollarda yürüdü, hâlâ yürüyor.

Onun mücadelesine şapka çıkarıyorum.

Ve hepimizi ona destek olmaya davet ediyorum.

Gaye’nin oğlu Sayhan 14 yaşındayken, ayrılmak isteyen kız arkadaşına sevgisini ispat etmek için 4. kattan atladı. Betona çarptı. Beyin kanaması geçirdi. Konuşma merkezi zedelendi. Artık yürüyemiyor ve konuşamıyor. Tam 9 senedir ana-oğul hayata tutunmak için mücadele veriyorlar. Gaye ve Sayhan çok zor şartlarda yaşıyor. Sürekli oğluna bakması gerektiği için Gaye artık çalışamıyor, röportajda da detaylı anlattı.

GAYE DAĞDELEN, 57. YARIM KALAN HAYATLAR

Artık yürüyemiyor, konuşamıyor

İstanbul Obezite Akademisi Başkanı Doçent Doktor Bora Koç ile obezite cerrahisi üzerine çok ayrıntılı bir röportaj yaptım. Konu üzerine pek çok soru sordum. http://www.hurriyet.com.tr/ yarim-kalan-hayatlar  adresinden okuyabilirsiniz.

Bora Koç, Gaye Dağdelen’e destek oldu, kendisine çok çok teşekkür ederim. Siz de bu zorlu hayat mücadelesi veren ana-oğula destek olabilirsiniz. Gaye, evde Hatay mutfağının örneklerinden güzel yemekler yapıyor. Yeni yeni başladı. İzmir civarında yaşıyorsanız sipariş verebilirsiniz...

BİR ANLIK YANLIŞ KARAR HAYATIMIZI BİTİRDİ

- Oğlun Sayhan, 9 yıl önce kız arkadaşı onu terk etmesin diye, ona kendini kanıtlayabilmek için korkunç bir şey yapıyor... Nedir o? 4. kattan atlıyor!

- Neden yapıyor bunu?

Kız “Ayrılmak istiyorum” deyince çocukluk ve ergenlik psikolojisiyle sevgisini ona ispatlamak istiyor. Kızın da tahrikleri var, “Yapamazsın ki! Hadi delikanlıysan yap...” gibi. O da atlıyor! Bir anlık yanlış karar. Bütün hayatımız bitti. Onunki de benimki de...

- Sen o sırada evde miydin?

Evet. Çay içiyordum. Sayhan da bilgisayardaydı. Telefonla konuşmak için balkona çıkacağını söyledi. Biriyle hararetle konuşuyordu. Bir süre sonra baktım, yoktu. Telefonu pervazda duruyordu. “Allah Allah, nereye kayboldu?” dedim, ama aklıma bile gelmedi böyle bir şeye kalkışabileceği. Meğer atlamış o sırada. Topukları patlamış, kemikleri kırılmış, başını betona çarpmış, beyin kanaması geçirmiş...

- Aman Allahım...

Evet. Yan binadaki bir komşu yerde yatan bir genç görüyor. Ambulans çağırıp hastaneye götürüyor. Ben olan biteni öğrenip hastaneye gittiğimde doktor, “Annesi kim?” dedi, “Benim” dedim. “İzninizi almaya bile vakit yok, ağır bir beyin kanaması geçiriyor, ölmek üzere, oğlunuzu ameliyata alıyorum!” dedi.

- Neler hissettin?

Kendimden geçtim. Yer ayağımın altından kaydı. Bittim.

- Peki, sana “Bir daha oğlun eskisi gibi olmayacak!” dediklerinde neler geçti aklından?

Ben daha önce abimin, ablamın ve babamın canlı bedenlerini ölü teslim almıştım. Zaten çok ağır travmalar yaşamıştım. Beni yaşama bağlayan tek varlık Sayhan’dı. Onun da başına bunların gelmesi beni mahvetti. Ama yine de toparladım kendimi. Ben toparlamazsam oğluma kim bakacaktı? Güçlü olmaya ve umudumu kaybetmemeye çalıştım...

- Sen ne müthiş bir annesin! Kızı da suçlamıyorsun. Oysa onun da tahrikleri var bu işte. “O da çocuk!” deyip geçebiliyorsun...

Kızsam kaç yazar. Olan olmuş. Bir kere geldi ziyarete. O da pişman. “Onu böyle görmeye dayanamıyorum!” dedi, kaçtı gitti. Bir daha da hiçbir şekilde haber almadık.

- Peki 4. kattan atlayan, topukları patlayan ve kafasını betona vuran Sayhan’dan geriye ne kaldı?

Beyin kanaması geçirdiği ve konuşma merkezi hasar gördüğü için ne tam olarak yürüyebiliyor ne de konuşabiliyor. Bana bağımlı yaşıyor. Her şeyi anlıyor, esprili, pratik zekâsı yerinde. Ama tabii eski Sayhan değil, çocuklaştı...

BÜTÜN HAYALİM OĞLUMUN KENDİ KENDİNE YETEBİLMESİ

- Nasıl geçindiniz, geçiniyorsunuz?

Olaydan önce perde sattığım bir dükkânım vardı. Engelli bir çocuğunuz varsa ve bırakacağınız biri yoksa çalışamıyorsunuz. İş hayatım bitti. Sayhan’ın engelli maaşı var. Bir de babamdan kalan 500 lira emekli maaşı. Bu kadar parayla idare etmeye çalışıyoruz. Tabii çok zor...

- Sana destek olan yok. Bir başınasın. Gece gündüz berabersiniz. Çıldıracak gibi olmuyor musun peki?

Bunaldığım zamanlar oluyor. 9 yıldır her anlamda yalnız mücadele ediyorum. Artık 46 yaşındayım, her geçen gün daha yorulduğumu, tükendiğimi hissediyorum. Ve Sayhan’a yetememekten korkuyorum. Bana nefes aldıracak, “Hadi çık bir kahve iç, mola ver!” diyecek, Sayhan’ı bırakacak kimsem yok. Bel fıtığım var. Sayhan’ı kucaklayıp kaldırıyorum. Midem rahatsız, doktora gitmiyorum. Bir şey çıkar da yıkılırım diye... Çoğu zaman da kendime kızıyorum. “İmkânları daha iyi bir anne olsaydım Sayhan şu anda daha iyi durumda olurdu!” diye. Ama yapacak bir şey yok. Bugünlere imkânsızı zorlaya zorlaya geldik. Devam edeceğim...

- Ne aşamalar kaydettiniz bu 9 yılda?

Ayağa bile kalkamıyordu. Ama fizik tedaviye gide gide sağ bacağı kazandık. Az mesafe olsa da destekli yürüyebiliyor. Suyunu şırıngayla içerken artık bardakla içiyor ve yemeğini kendisi yiyebiliyor. Bazı sesleri de çıkarmaya başladı. Birkaç kelime söyleyebiliyor artık...

- Amaç Sayhan’ı nasıl bir seviyeye ulaştırmak?

İhtiyaçlarını kendi başına karşılayabilecek hale gelmesini sağlamak. Bütün hayalim bu...

- Allah geçinden versin, sen ölürsen ona kim bakacak?

Maalesef kendime sürekli sorduğum ama cevabını bulamadığım tek soru bu. Bana bir şey olmaması için dua ediyorum...

ENGELLİLER İÇİN ULAŞIM EZİYET

- Engellilerin hayatını kolaylaştıracak bir ülkede mi yaşıyoruz?

Tabii ki hayır!

- Siz ne tür zorluklar yaşıyorsunuz?

Liste bir hayli uzun! Ulaşım sorunu yaşıyoruz. Tekerlekli sandalyeyle bu ülkede hayat zor. Engelli rampası yok, olan yerlere de araçlar park ediyor. Bir yere gitmek eziyet! Engelli indirimiyle araç almak istiyoruz. Ama tek geçim kaynağımız engelli maaşı kesilecek o zaman. Yeşil kartlı olduğumuz için özel hastaneler bakmıyor. Avrupa’da engellinin anne-babası emekli edilirken benim hiçbir sosyal güvencem yok. Haftada üç gün fizik tedaviye 50 km yol yapıyorum. Ablamın arabasını ödünç alıyorum, Sayhan’ın maaşı benzine gidiyor. “Yüzme iyi gelir kaslarına” diyorlar ama imkânsızlıklardan yazdıramıyorum. Kumandalı yatağa ihtiyacımız var. Ama bir türlü temin edemedik.

- Yine de yılmıyorsun! Evden üretmek, çalışmak istiyorsun. Hadi anlat bize, neler yapma niyetindesin...

Cuma günleri bu köşede yazdığın girişimci kadınlar bana ilham verdi. Madem dışarıda çalışamıyorum, evden bir şeyler yapıp girişimci olayım dedim. Hatay mutfağından içli köfte, yaprak sarma, biberli ekmek, cevizli biber, domates salçası gibi şeyler yapıp evden satmaya başladım. Yemeklerimi düzenli olarak alacak birilerinin desteğine ihtiyacım var. Yemek konusunda kendime çok güveniyorum. Daha yeni içli köfte siparişlerimi teslim ettim, müthiş övgüler aldım...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp