Top
Pervin Kaplan

Pervin Kaplan

pkaplan@htgazete.com.tr

28/09/2015

Zengin ve yoksul çocuk arasında ‘eğitim eşitliği’ var mı?

 

Bugün hem milyonlarca öğrenci hem de sayıları neredeyse bir milyona ulaşan öğretmenler için yeni eğitim yılı başlıyor. Eğitimde çözülmesi gereken sorunlarımız var. Ancak bunlar arasında en önemlisi “eşitlik.” Yoksul ve zengin çocuğu arasında daha anne karnında ve doğumda başlayan eşitsizliği Türkiye’de eğitim sistemi ne kadar gideriyor?

Çünkü bu çocuklar arasında eğitime erişimde, gidecekleri okulların belirlenmesinde ve onların okullara devamlarının sağlanmasında “eşitliği” getiremediğiniz sürece doğumda başlayan eşitsizlik onlar yetişkin olduklarında da sürecek.

Biz de sadece birkaç “yoksul çocuğun” başarılarıyla mutlu olmakla yetiniriz.

Çocukların hem fiziki hem de zihinsel gelişmişliğini ailesinin sahip olduğu sosyo ekonomik koşullar doğrudan etkiliyor. Koç Üniversitesi öğretim üyelerinin Erken Çocukluk Gelişim Ekolojileri ile yaptığı çalışmanın ilk sonuçları bunu doğruluyor. 22 ilden 1052 anne ve onların 3 yaşındaki (36-47 ay) çocukları ile yapılan çalışma Türkiye’deki çocukların ailelerinin sosyo ekonomik düzeylerine göre nasıl ayrıştığını gösteriyor. Aileleri düşük sosyo ekonomik koşullardan gelen çocuklar, zengin çocuklara göre daha doğdukları andan itibaren sağlık ve gelişim açısından dezavantajlılar.

Yoksul ailelerin çocukları ortalama 2.600 gram, zenginlerinki ortalama 3.300 gram doğuyor. 3 yaşına geldiklerinde boyları arasındaki fark 5 santim oluyor.

Zihinsel, dil bilgisi, sosyal ve duygusal gelişimleri açısından da fakir annelerin çocukları diğerlerine göre daha geri gelişim gösteriyor. Zengin aile çocuklarının yüzde 50’si belleklerinde 3 parça bilgi tutarken, bu oran yoksul çocuklarda yüzde 25. Kelime bilgisinde aralarında yüzde 25’lik fark var.

İşte doğumda başlayan bu farkı kapatmak için tek yol iki kesimin çocuğunun da eşit eğitim alabilmesini sağlamak.

Peki bu gerçekleşiyor mu?

Geçtiğimiz günlerde Eğitim Reformu Girişimi’nin yayımladığı rapor da OECD ve PISA verileri de bu “eşitsizliğin” eğitimde de sürdüğünü gösteriyor. Lisede en yüksek puanlı okullardaki öğrencilerin üçte ikisi “zengin” ailelerin çocukları arasından çıkarken, yoksul ailelerin çocukları meslek liselerinde yoğunlaşıyor. PISA verileri ise ortaöğretim programlarının akademik başarı açısından aynı nitelikte eğitim sunmadığını kanıtlıyor. Meslek liseleri öğrencilerinin yüzde 90’ı PISA 2012 verilerine göre en alt 2 düzeyde, fen ve Anadolu liseleri öğrencileri üst düzey yeterlilik gösteriyor.

ERG’nin raporunun önsözünü yazan İstanbul Bilgi Üniversitesi akademisyeni Doç. Dr. Pınar Uyan Semerci “Yoksul ailelerden gelen çocukların performans ve kalite anlamında düşük düzeyde kabul edilen okullara girme olasılıkları daha yüksek. Böylelikle, toplumdaki eşitsizlik ve yoksulluk döngüsünün kırılması zorlaşıyor” diyor.

Sosyo ekonomik koşulların eğitim kazanımlarının başlıca belirleyicisi olduğu sürece eğitimdeki eşitlikten söz etmek de mümkün olmuyor. Yoksul ya da zengin bir ailede doğmuş olmak çocukların alacakları eğitimi belirlememeli.

Yine araştırmalar bu eşitsizlikle mücadele etmenin en iyi yolunun okul öncesi eğitim olduğunu gösteriyor. Ancak bu eğitimi de özellikle dezavantajlı çocuklara ulaştırabildiğiniz zaman onların gidecekleri okulları belirleyecek koşulları değiştirme şansınız oluyor.

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp